10 Kasım 2010 Çarşamba

Mental Çöküş



Yıllardır takım sporlarında sayısız maç izlemiş biri olarak şunu rahatça söyleyebilirim ki, biz türk milleti olarak mental açıdan spora çok uzağız. Oyun içi kopuşlarımızın ve geri dönüşlerimizin hiç bir dengesi yok. Bu futbolda, basketbolda ya da voleybolda değişmiyor. Hep aynı sorun. 


Bir süredir Japonya'da yapılan Dünya Kadınlar Voleybol Şampiyonası'nı takip ediyorum. Milli takımımız tarihinde ikinci kez katılıyor bu organizasyona. Çömez sayılırız ama iyi bir takımız. İlk tur gruplarında Kanada ve Dominik maçında hasıl olan şu mental sorun bize iki maçı kaybettiriyordu neredeyse. Bunlar 5 sete uzamaması gereken maçlardı uzattık ama kazandık.Ama kazanmamız gereken en önemli maç olan Kore maçını verdik 5. sette. Ki bu maçın 5 sete uzaması çok normaldi zaten. Her maçın kırılma anlarında kırılan taraf biz olduk bu turnuvada. Voleybolda 20'li sayılarda iken 3-4 fark yakaladıysanız (23-20, 22-18 vs. gibi), o seti almanız gerekir. Bugün oynadığımız Polonya maçında iki seti bu şekilde öndeyken verdik. 


Teknik taktik konuşacak kadar çok voleybol bilmiyorum, ama yorumculuk yapan Aylin Abla'nın söylediği bir şeye sonuna kadar katılıyorum, biz hücum kuramayıp topu sadece rakip sahaya attığımız zaman, nedense o top hep 3m çizgisinin içinde kalıyor. Orada kalınca da rakip hızlı bir şekilde hücum bulup sizden sayıyı alıyor. Neden uzatmıyoruz bu topları arkaya çözemedim, bu sadece milli takımda değil kulüp takımlarında da sorun. 


Sonuç itibariyle 3-0 alacağımız maçı 3-1 verdik, sayı averajıyla Polonya'yı geçtik ve 4. olduk grupta. Yenseydik 3. olup Almanya ile eşleşecektik, şimdi ABD ya da İtalya ile eşleşeceğiz. Bir önceki turnuvada 10. olmuştuk, burada en kötü 8. olacağız. İlerleme var bu iyi bir şey, ama böylesine küçük nüanslarla ilk dört şansının kaçması cidden üzücü. Sorun yetenekte değil zihniyette, psikolojide. Bunu da çözersek yarınlar bizimdir. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...