29 Kasım 2010 Pazartesi

Bol Derbili Hafta Sonu





Şimdi biz deliyiz ya, haliyle her branşı takip ediyoruz. Malum bu hafta sonu da derbi bolluğu vardı. Voleybol'da Bayanlarda Fenerbahçe Acıbadem - Beşiktaş, Erkeklerde Fenerbahçe - Galatasaray , Bayan Basket Fenerbahçe - Galatasaray MP, futbol da Galatasaray - Beşiktaş. Baş deli olarak hepsini izledim valla, her şey sizler için sevgili okurlar. 


Voleybolla başlayalım. Erkekler arasındaki maçta klasik bir Fenerbahçe izledik. Demeter'in takımının ilk yarı performansları her zaman inişli çıkışlı oluyor zaten. 4 senedir bunu çözemeyen Fenerbahçe'li varsa ben voleybolu takip ediyorum demesin, bu sebeple set içerisinde zaman zaman çok rezil oynamasına rağmen Fenerbahçe her seti sonunda kafa kafaya getirdi, ancak hafta içi Fransa'da yaptıkları zorlu deplasmana Arslan Ekşi'nin de hafif formsuzluğu eklenince set sonlarında gülen takım Galatasaray oldu. 3-0 kimseyi aldatmasın, üç setin de bitiş skoru 25-23. Bu noktadan hareketle, çeşitli ortamlarda Fenerbahçe takımına kişiliksiz vs. bilmem ne diyenlere selam eder, ikinci yarı buldozer moda geçince Fenerbahçe görüşürüz derim. Kaldı ki Galatasaray'ın verdiği mücadeleye de saygı duymak lazım, Fenerbahçe'nin hatalarını çok iyi değerlendirip, set sonlarını iyi oynayarak çok değerli bir galibiyet aldılar. Tebrik edelim kendilerini.  


Bayanlarda ise ağır siklet ile tüy siklet boks mücadelesine benzeyen bir maç oldu. Çok konuşulacak bir şey yok, Fenerbahçe Acıbadem'i Türkiye Ligi'nde yenebilecek takım olduğundan şüpheliyim ben. Gününde oldukları takdirde Eczacıbaşı Vitra'da Vakıfbanj G.S.T.T'da,  Fenerbahçe Acıbadem'in gücünden çok uzaktalar. Bu noktada Beşiktaş'ın sınırlı bütçesi ile kurduğu kadroyla Fenerbahçe Acıbadem'e direnmesi beklenemezdi. Genel olarak Beşiktaş takımı ligi idare edecek kadro kurmuş diyebiliriz. Play Off yapmaları olası. Fenerbahçe'de Bergamo maçının kötülerinden Seda'nın gösterdiği performans hem sevindirici, hem de kendisine moral verici olmuştur umarım. 


Burada sevgili Voleybol Federasyonu'na da gönderme yapalım. Derbi maçlarda rakip takım seyircisinin alınmasını yasaklamışlar salona. Şimdi soruyorum sayın Federasyon yetkililerine. Fenerbahçe seyircisinden başka o salona gelen seyirci var mı. Beğenmeyebilirsiniz, futbol seyircisi diyebilirsiniz istediğinizi söyleyin, ama file arkasındaki 300 kişiyi içeri almayacağız diye, çocuğuna formasını atkısını giydirip o salona getiren babayı da cezalandırdığınızın farkında mısınız ? Her şeyden öte oraya gelip voleybolu sevmeye çalışan o çocuğu cezalandırıyorsunuz, ev sahibi Fenerbahçe iken o çocuk Galatasaray atkısıyla kendisine ayrılan yerde köşede bir yerde o maçı izlese ne olacak. Üzerindeki bez parçasının rengi midir bütün olay, ben şimdi üzerimde sivil kıyafetlerimle girip maçı izleyebileceğim ama , forma vs. varsa giremeyeceğim. O küfür edenlere adam gibi önlem alsanız, oraya güvenlik diye koyduğunuz adamlar, hakikaten sokaktan çevrilmiş insanlar değil de işinin ehli insanlar olsa, çok daha düzgün hale getirilir o tribünler. Bu noktada taraftar gruplarının da kendine çeki düzen vermesi şart. Her şeyi geçtim bayan voleybol maçlarında küfür nedir çözemiyorum. Tribünden indirsem birinizi, o sporcuların yanına götürsem hadi burada da yap o tezahüratı desem, utancınızdan kıpkırmızı olursunuz çoğunuz. Elinize ne geçiyor küfür edince anlamıyorum. Ortada bir sorun olduğu gerçek, ancak bu sorunun çözümü rakip taraftarlar girmesin değil, bu sorunu çözmek değildir. Evi süpürdükten sonra pislikleri halının altına süpürmekten başka bir şey değil hatta. Voleybol Federasyonu'nun bundan daha iyisini yapabileceğini düşünmek istiyorum. 


Dönüyoruz futbola diyeceğim de, dönmesek mi. Ben Fenerbahçe'liyim. Ama çok merak ediyorum dün akşam ki oyundan memnun olan bir tane BJK ya da GS taraftarı var mı. Ben açıkçası izlediğim oyundan keyif almadım. Schuster 60'lı yılların futboluyla başa çıkmak için kendisi de 60'lı yıllara döndürdü futbolunu. Ali Turan'ın gereksiz panikle yaptığı kontrolsüz hamle penaltıya sebebiyet vermese Beşiktaş bu kadar rahat oynayamayacaktı belki de. Galatasaray'da sular durulmuyor durulacak gibi de değil zaten. Ben açıkçası olayların iç yüzünü bilmiyorum, ama yapılan hamlelere baktığımda, UEFA kriterlerini yakalamak adına bir şeyler yapıldığını görüyorum. Adnan Polat'ın bu işlerde ne kadar etkisi var bilemiyorum, ama finansal olarak doğru hamleler yapmaya çalışıyor, bunu görmemek için kör olmak lazım. Kadro hoca vs. seçimi konusunda sıkıntılar mevcut, şu bir gerçek ki iyi oyun oynamak için iyi yerli oyuncularınız olmak zorunda. Galatasaray'ın hem bayan baskette hem de futbol takımında en büyük problemi bu. Bunu nasıl çözerler bilemiyorum ama. Beşiktaş bu galibiyetle yukarıya tutundu, kaybetseler sıkıntıya girecekleri ortadaydı.Orta sahaya bir yabancı daha kiraladıkları söyleniyor amaçları ne ben de bilmiyorum. Ama bu şekilde gittikleri takdirde zirve yolundaki işleri hiç kolay değil. Dünkü maçtan aklımda kalan tek şey BJK'nin genç kalecisinin Nietzsche'den alıntı yapmasıydı. Çok hoşuma gitti valla, hem gelecek vaad eden bir kaleci, hem de konuşmasıyla kendini kültürel olarak da geliştirdiğini her halinden belli ediyor. Ülkedeki futbol kalitesinin yükselmesi için bu tip oyuncuların sayısını arttırmamız da şart. Sadece yetenekle olmuyor bu iş, insan kalitesini de arttırmamız şart. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...