20 Şubat 2009 Cuma

Cappie Böyle İstedi




Her şey güzeldi Caferağa'da, güzel de başlamıştı aslında. İlk maçtaki gibi yüksek yüzdeyi bulamayan Ekaterinburg'a karşı, Fenerbahçe topu doğru pozisyonlarda içeriye indirerek boyalı alandan sayılar üretti. Hani bir basketbolsever olarak Gundars Vetra gibi bir coachun çaresiz şekilde kıvrandığını görmek ilginç bir durumdu bu dakikalarda.

İkinci yarı ile birlikte coach Vetra yapması gerekeni, Haydar Kemal Ateş ise yapmaması gereeni yaptı. Vetra hücumda tempoyu arttırıp Cappie'yi bir numaralı hücum opsiyonu olarak kullandı ve bunu da yaptıkları güzel alan savunması ile süslemeyi başardı. Haydar hoca ise 3 uzuna dönerek bana göre yanlış bir seçim yaptı. Cappie son 2 sezonu Caferağa'da geçirdi, Esmeral, Birsel, Nevriye gibi oyunculara karşı yaptığı antrenmanın hesabı yok ayrıca. Yani Vetra'nın elinde kullanabileceği yegane silahtı. İlk yarıda oyun planından taviz vermemeye çalışan Ekaterinburg'a karşı Fenerbahçe çok iyi karşı koyup, üstüne doğru pas ve şut seçimleri ile sayılar bulunca devreyi 44-31 önde geçti. Ama anlam veremediğim bir şekilde 3 uzuna dönen Fenerbahçe, bu kararında ısrar edince 3. çeyrekte fark yavaş yavaş eridi. Son çeyrekle birlikte öne geçen Ekaterinburg bu avantajı bırakmadı. Herşeye rağmen Birsel'in son saniye 3'lüğü girseydi, Fenerbahçe şu an Rusya'da nasıl oynayacağının planlarını yapıyor olacaktı.

Euroleague sezonunu genel olarak değerlendirecek olursak, bence son yılların en kötü Final Four'larından biri oynanacak, şu an itibariyle Halcon Avenida, UMMC Ekaterinburg, MKB Euroleasing Sopron takımları turu geçtiler. Gecenin benim açımdan şaşırtıcı olmayan skoru ise evinde Spartak Moskova'yı 73-71 yenen Ros Caceres'ten geldi, bu seriden çıkacak takımın şampiyonluğun en büyük favorilerinden olduğunu düşünüyorum. Aslında görülen formül çok basit 4 iyi yabancı rotasyonu ile başarılı olmak Final Four'a kalmak hatta ve hatta kupa kazanmak mümkün. Fenerbahçe maalesef yabancı seçimlerindeki hatalardan dolayı bu noktadan ileriye gidemedi. Ancak bugünkü maç bir kez daha gösterdi ki, Fenerbahçe takımının kadro kalitesi (Ajavon ve Smith'i de eklerseniz) Türkiye Bayan Basketbol Ligi'nin cidden tartışmasız en iyisi.

Son 3 senedir Avrupa'nın en iyi 8 takımı arasına giren, çeyrek finallerde eşleştiği Avrupa'nın köklü kulüplerine , zaman zaman adeta basketbol dersi veren Fenerbahçe Bayan Basketbol takımı ile herşeyden önce bir basketbolsever olarak gurur duyuyorum. Ayrıca bir Fenerbahçe taraftarı olarakta bize bu mutluluğu yaşattıkları için hepsine teşekkür ediyorum.

Yazımın sonuna maçtan sonra karşılaştığımız saygıdeğer ağabeyimiz FB TV spikeri Ömer Koçsan'ın söyledikleri ile bitireyim. Abi ne yazayım ben buna şimdi diye sorduğumda verdiği cevap aynen şuydu. " Coach Gundars Vetra çok büyük bir coach , ilk yarı uyguladığı oyun planlarının hiçbiri tutmayınca, ikinci yarı Cappie'ye hadi kızım çık ve maçı al dedi, o da çıktı ve aldı "

13 Şubat 2009 Cuma

Fener'e Hayat Öpücüğü


Maçtan önce bir ton analiz yapılır, istatistiklere bakılır, geçen maçlarda ortaya konulan oyun karakterine bakılır ve ona göre tahmin yazarız. İşte Cibona takımının en etkili yeri şurası , Fenerbahçe takımının etkili bölgesi burası vs. diye karşılaştırmalar yaparız. Ama sahaya çıktığınız anda o yazılanların hepsi biter ve gerçekler başlar. Cibona takımının üç kısası çok etkileyici şut performansına sahip isimlerdir ama o gün tutukluk yapabilirler. Tıpkı dün olduğu gibi. Fenerbahçe takımının genel ortalamasına baktığınızda çok fazla 3 sayılık atış deneyen bir takım olduğunu görürsünüz ve yüzdeli atarsa çok rahatlar diye düşünürsünüz ama , o takım kalkar o gün kendi ortalamasının çok altında 3 sayılık atış dener. Tıpkı dün akşam olduğu gibi.

Çok basit iki istatistik vereceğim , Fenerbahçe Euroleague genelinde maç başına 24,3 üç sayılık atış deneyen bir takım. Ancak Top 16 başladığından beri bu ortalama (Top 16 ortalaması yani) 16'ya düşmüş durumda. Buradaki en büyük faktör Gricek'in takıma dönmesiyle , takımın dış şuttan ziyade penetrelerle sonuca gitmesini sağlayan bir sisteme geçmiş olması. Hemen diğer çarpıcı istatistiksel bilgiyi de Cibona Zagreb için verelim . Dün akşam Cibona takımı 2/12 gibi rezalet bir üç sayı yüzdesi ile oynadı, hani normal şartlarda herhangi bir Hırvat takımından bile beklenmeyecek kadar kötü bir yüzde.

Aslında tüm bunların sebebi, bu maçın izleyenleri de oynayanları da uyutan bir tempoda oynanması oldu. Deplasman takımı olarak Fenerbahçe'nin doğru yaptığı birşeydi bu. Zira hızlı hücumlar olmayınca Cibona takımı Fenerbahçe Ülker savunmasını dengesiz yakalama fırsatı bulamadı, Tanjevic'in son derece mantıklı bir seçimle Prkacine'e yardım getirtmemesi sayesinde de Cibona takımı o alıştığı boş 3 sayı fırsatlarını yakalayamadı. Zaten bir ara Cibona takımının seti topu Prkacin'e ver, arkasına Semih'i alıp potaya yüklensinden ibaretti. İşte tam bu noktada Perasovic'in bir çok yorumcuya göre intihar olan alan savunmasına geçişi Cibona'yı bitirdi. Bana göre ise, Perasovic sürekli edilen penetrelerden dolayı uzunların faul problemine girmesine çözüm bulmak için denedi bu savunmaya , hedefi içeri inen topları kesmek ve Fenerbahçe'yi dengesiz dış şutlara yöneltmekti. Zira alan savunmasına geçtiği sırada takımın üç pivotundan iki tanesi 4 faulde, Prkacin'de 3 fauldeydi. Ancak Perasovic'in gözden kaçırdığı nokta esasen bu uzunların faul problemine girmesine neden olan penetrelerin ön alanda savunma yapan Calloway ve Anderson ikilisinin bu savunmayı yeterince iyi yapamamasıydı. Fenerbahçe Ülker bu duruma topu içeri indirerek yanıt verdi , özellikle alçak postta uzunların birbirleri ile olan pas trafiği Cibona'yı bitiren unsur oldu, üstüne bir de Mirsad'ın şanslı 3 sayılık basketi binince Fenerbahçe Ülker fişi çekmiş oldu.

Genel olarak her iki takımın da, iyi savunma yaptığı ama bu iyi savunmaya karşılık buldukları hücum fırsatlarını hoyratça harcadıkları bir mücadele oldu. Bu galibiyet Fenerbahçe Ülker için hayat öpücüğü olurken Cibona takımını biraz daha ateşe attı. Ama bu galibiyete en çok üzülen takım Siena oldu sanırım, zira Fenerbahçe'nin alacağı mağlubiyet devreden çıkmasını sağlayacaktı , şimdi işler değişti ve Siena kara kara düşünmeye başladı , zira önlerinde Moskova ve İstanbul gibi çok kritik iki deplasman var.

10 Şubat 2009 Salı

Kritik Viraj






Fenerbahçe Ülker Top 16'ya istediği gibi başlayamadı. Gerçi Top 16'nın istisnasız en zor grubuna düştükleri gerçeğini düşünürsek alınan iki mağlubiyet çok da şaşırtıcı değil. Esas şaşırtıcı olan bu iki maçta ortaya konan yetersiz performanns oldu. Bütün bunların üstüne hafta sonu alınan Mersin BŞb mağlubiyeti de eklenince, herkesin kafasında acaba Cibona maçı Fenerbahçe Ülker'in bu seneki Euroleague macerasını bitiren maç mı olacak sorusunu doğurdu.

Şimdi temcit pilavı gibi aynı şeyleri söylemek istemiyorum ama , Green ile bu işin olmayacağı daha transfer edilirken belliydi. Esasen Tanjevic'in aklında Green'i minimum kullanıp Gricek'ten faydalanmak vardı , ama Hırvat yıldızın uzun süreli sakatlığı hesapları bozdu. Şimdi içinizden "yahu her mağlubiyet Green'e bağlanır mı" diyebilirsiniz. Ben zaten ona bağlamayacağım , esasen Fenerbahçe Ülker'in iki senedir çözemediği sorun 4 numarada çünkü. Maalesef Mirsad yaşlandı, ki yaşlanmadan önce de şutu olan atletik uzunlara savunma yapmazdı doğru düzgün zaten. İki senedir bu işi çözemedi Fenerbahçe Ülker, bu sezon da Euroleague'in ilk etap maçlarında o noktada çok sıkıntı yaşadılar. Üstüne bir de Green faktörü eklenince savunma hattında iki koca delikle oynuyor Fenerbahçe Ülker resmen.

Cibona maçında bu iki delikle ne yapar Fenerbahçe Ülker ona bakmak lazım. Öncelikle ben Guard savunmasında zorlansalar da bir şekilde altından kalkacaklarını düşünüyorum. Zaten bunu başaramazsa işi çok zor , çünkü Cibona takımının esas yükünü Anderson, Calloway ve Davor Kus çekiyor. 2.21'lik pivot Bruno Sundov sorun gibi gözükse de, esas sorun Niksa'da. Yıllarca Efes Pilsen'de de izlediğimiz tecrübeli pivot ciddi bir tehdit , ancak gene de ben Fenerbahçe Ülker'in pota altının Cibona'dan çok daha etkili olduğunu düşünüyorum. Dış adam savunmasındaki tek delik ise Green olarak gözüküyor , zira gözüken Calloway ya da Anderson'dan birini Ömer Onan ile tutacağı Tanjevic'in. Eğer bu üç oyuncu aynı anda sahada olursa iş Green'in ya da o an guard olarak oynayan oyuncuların (Mrsic ya da Emir) Davor Kus'u nasıl savunacağına bakıyor.

Fenerbahçe Ülker için geçen sezonda , buradan dönmez bu maçı zor alır dediğimiz maçları oldu. Ama yanıldık umarım bu sefer de yanılırız. Ancak son iki üç maç performansına bakarak konuşursak umarım demek bile fazla iyimser kaçıyor.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Sadece Savunmakla Olmaz, Arada Atmak da Gerekir



Basketbolun en önemli unsurudur savunma. " Hücum, savunmadan başlar " savı çok geçerlidir aslında. Ancak o savunmadan başlattığınız hücumlardan sayısız dönerseniz, yapmış olduğunuz o savunmanın esprisi kalmaz. Bugün sahada oynayan iki takımda adeta savunma dersi verdi birbirine, belli ki ikisi de derslerine çok iyi çalışmışlar. Hatta savunma anlamında Lotos takımının daha etkili olduğunu söyleyebiliriz. Zira şutör olmayan Fenerbahçe kısalarına karşı, çok baskılı bir savunma uyguladılar, esas savaşı ise içerde uzunlar verdi. Açıkçası Tammy Sutton Brown hariç Fener uzunlarını iyi de durdurdular. Bunda en büyük etken ise kısalara yapılan baskılı savunma neticesinde uzunlara yeterince iyi toplar indirilmesinin engellenmesi oldu. Fenerbahçe'nin hücum sürelerinin bitimine 5-6 sn. kala hala dışarıda Birsel ve Esmeral ile pas aradığı sahneleri sık sık gördük bu maçta.

Ama aynı kısırlığı çoğu zaman Lotos takımı da yaşadı hücumda. Onlar açısından en büyük eksiklik sanırım Marchanka'nın ve Matovic'in inanılmaz kötü bir günde olmalarıydı. Zaten Catchings ve Beard'a eşlik edebilecek 3. ve 4. adamları bulabilseler bugün karşılarında Spartak bile olsa yenerlerdi herhalde.

4. çeyreğin başına kadar önde götürdüğü maçta, geriye düşmek Lotos takımını hırpaladı biraz, e tabi bu noktada özellikle son çeyrekte maça iyice ağırlığını koyan Fenerbahçe taraftarının da etkisi büyük , ikinci daha ateşli bir grubun olduğu bölgede ki potaya hücum eden Lotos takımı bunun bedelini çok basit şutları kaçırarak ve zaman zaman hakemlerin Fenerbahçe lehine düdük çalması ile ödedi. Gerçi ev sahibi olupta , bu kadar az kayırılan başka bir Euroleague takımı ben henüz görmedim, 4 gün önce Gydnia'da oynanan maç hala gözümüzün önünde, oradaki hakemleri görünce bugünkü hakemler bana ev sahibini kayırıyor gibi gelmedi. Normal süreyi Esmeral'in üçlüğü ile 63-63 bitiren Fenerbahçe , bütün maç boyunca yapamadığını uzatmada yaptı, doğru şut ve penetre seçimleri ile rahat sayılar bularak farkı sürekli 3-4 sayıda tuttu ve taktik faulleri bu kez atarak serinin ilk maçındaki kabusu yaşatmadılar.

Hocayı eleştirmek bize düşmez, zira bugün bir çok oyuncu normal performansının altında kaldı. İlk iki maçın yıldızı Katie Smith bugün çok etkisizdi ama en kritik faullerde dört kez potayı görerek galibiyeti getirdi. Özellikle Nevriye ve Nevin'de sert savunma nedeniyle hücum anlamında iyi performans veremediler ancak savunmada aynı sertlikle karşılık verdiler. Nevin'in aldığı kritik ribaundlarda işin artısıydı. O yüzden Fenerbahçe'nin her zaman bu kadar kötü oynamayacağını var sayıyorum , ayrıca sayın hocam , bu tip takımlara karşı alan savunması yapma sevdandan çabuk vazgeçtiğin için seni tebrik ediyorum, yoksa sonumuz hüsran olabilirdi.

Sonuç olarak bence çok yıldızı olmayan ama takım oyunu oynayan iyi bir ekibi eledi Fenerbahçe. Şimdi rakip Rus temsilcisi Ekaterinburg , bir önceki tur'da Fenerbahçe'nin de olduğu gruptan 3. sırada çıkan Teo Vilnius'u çok rahat geçen ekip ,kupanın da favorilerinden. Final four için çok zor bir rakip oldu , keşke Cska Moscow , Halcon Avenida'yı eleyebilseydi. Ama olmadı Fenerbahçe taraftarı açısından işin güzel yanı , tribünün sevgilisi Cappie Pondexter'ı , tam da Gs'ye gidecek gitmeyecek söylentileri çıkmışken Caferağa'da konuk edecek olmaları sanırım.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...