30 Eylül 2009 Çarşamba

Pistlerden Bir Yıldız Daha Kaydı

Yulia Pechonkina, 31 yaşında emeklilik kararı almak zorunda kaldı. Zorunda kaldı diyoruz zira son 3 yıldır kronik sinüzit ve çeşitli alerjik hastalıklarla boğuşan Pechonkina, artık spor yapmasının zor olduğuna kanaat getirmiş olacak ki, bu kararı almak zorunda kalmış. 400m engelli'de 52.34 ile dünya rekoru'nu elinde tutuyor. En son 2005'de Dünya Şampiyonu olan Pechonkina o tarihten bu yana rahatsızlıkları sebebiyle büyük bir yarışmada yer alamamıştı.

Marsel Kaldığı Yerden Devam

Çok değil yaklaşık 1 ay önce , US OPEN macerasını heyecanla takip etmiştik Marsel'in. Marsel şu anda gene tenis dünyasının prestijli turnuvalarından olan Thailand Open'da mücadele ediyor. Ana tabloya kalmayı başaran tenisçimizin ilk rakibi dünya sıralamasının 40. sırasında olan Benjamin Becker'di. Tenisçimiz mücadeleden 4-6 , 7-4 ve 6-3 ile setleri geçerek maçı 2-1 kazanıp adını ikinci tura yazdırdı. İkinci turda Marsel'in rakibi dünya sıralamasının 44. sırasında yer alan Avusturya'lı Jürgen Melzer olacak. Ne diyelim kimsenin haberi olmasa da biz takip ediyoruz Marsel, yolun açık lsun başarılar hep seninle olsun.

29 Eylül 2009 Salı

Elma Dersem Konuş, Armut Dersem Sus

Fenerbahçe Yönetimi Kerem Gönlüm'de çıkan dopingle ilgili olarak çok geniş bir açıklama yaptı. Olayın detaylarını çok net bilmediğimden ve Kerem Gönlüm'ün cidden çok ahlaklı bir sporcu olduğuna emin olduğumdan ben bu olayın aynı Ermal'de ki gibi olduğunu düşünüyordum. Ancak bugünkü açıklamada Mario Kasun'un numunesinde de öngörülen limit değerin hemen altında bir oranda "CATHENE" maddesi çıktığını öğrenince, bu işin masumane bir yanlışlıkla yapıldığına inanmıyorum artık. Oyuncular belki de bu işte en alakasız kişiler, federasyonun acilen bu konuda bir adım atıp, o maddenin o oyuncuların vücuduna nasıl girdiğini açıklığa kavuşturması gerekiyor. Aynı gün, aynı takımın iki oyuncusundan alınan numunelerde aynı maddeye rastlanmasının, birinde limitin iki katı kadar birin de ise limitin hemen altında bir değerde rastlanmasının tesadüf olduğuna hiçbir basketbolsever inanmaz. WADA'ya sorsak onlar da farklı bir şey söylemez sanırım.

Kenan'dan Büyük Başarı

Yaşadığı onca olumsuzluklara rağmen yarışmayı bırakmayan Kenan Sofuoğlu hafta sonu İtalya'da yapılan sezonun 12. ayağını da kazanarak Supersport tarihindeki 14. yarış birinciliğini kazanarak bu alandaki yeni rekorun sahibi oldu. Sebastian Charpenter'in 13 yarışlık rekorunu kıran Kenan, 2009 sıralamasında ise 153 puanla 3. sırada bulunuyor. İki kardeşini de motosiklet kazasında kaybeden bir ara, bu sporu bırakma noktasına kadar gelen Kenan Sofuoğlu'nun bu başarısına şapka çıkartmamak mümkün değil. Her zaman ki gibi yazımızı muhterem medyamıza laf sokarak bitirelim, bazı gazetelerin Kenan'ın yarış kazandığından bile habersiz olduğu için bu rekoru bilmelerini olası saymıyorum zaten.

28 Eylül 2009 Pazartesi

Ata Sporumuzda Tarih Yazdık

Gündeme bakış yazımda (Özür ve Gündeme Bakış ) yazımda Greko Romen Milli Takımımız için, uzun bir aradan sonra şampiyon oldular yazmıştım. Serbest Güreş Milli takımımız ile karıştırmışım, Greko Romen milli takımımız tarihinde ilk kez takım halinde şampiyon oluyormuş. Ata Sporumuz olan bir dalda belki de geç kalmış ama hakedilmiş bir başarıydı. Güreş enteresan bir spor zaten, polemikler açısından halter'le birlikte en bereketli spor Türkiye'de ki. Ancak uzun yıllardır şampiyonları takip eden biri olarak, ne zaman ki polemikten uzak bir çalışma ortamı olsa o şampiyonada başarı geliyor. Biraz lobi eksiğimiz var gibi özellikle hakemler üzerinde ama onu yılalrdır kıramadık. Bu arada lobi eksiği demişken federasyonun hakkını teslim edelim , muhteşem bir lobi faaliyeti sonucu 2011 Dünya Şampiyonası'nı İstanbul'a almayı başardılar. Bu arada daha önce "asrın güreşçisi" seçilen Hamza Yerlikaya ve Mustafa Dağıstanlı FILA tarafından "Hall Of Fame" seçildiler. Bunların hepsi başarılı kulis faaliyetlerinin eseri federasyon başkanı Osman Aşkın Bak'ı kutluyoruz. Ancak bir büyük teşekkürüde haber fotomuzun da baş aktörü olan Nazmi Avluca'ya yollayalım. 35 yaşında bu derece üst düzey bir turnuva da, bu derece üst düzey performans sergilemek her babayiğidin harcı değildir. Helal olsun sana Nazmi Avluca...

Bir İlk'e İmza Atmak

Semra Yetiş Dünya Yol Şampiyonasında yarışan ilk Türk Bayan Bisikletçi oldu. Yartışı tamamlamayı başaramadı ancak, spor'un sadece futbol olduğu bir ülkede yaptığı iş çok büyük bence. Sağda solda kadınlarımızı daha çok hayatyın içinde görmek istiyoruz vs. diye martaval okuyan değerli basın mensuplarına da selamlarımı yolluyorum Semra'nın haberi iki üç gazetede sadece iki satır yer aldı çünkü.

Özür ve Gündeme Bakış


Bir kaç gündür fena boşladım burayı biliyorum, hafif bir soğuk algınlığı üzerine bir de diş sorunu eklenince kendi acımdan başka şeyi düşünmez oldum valla kusuruma bakmayın. E tabi spor gündemi bizim hastalığımızı beklemiyor tam gaz devam ediyor. Kısa Kısa başlıklarla geçeyim sonra detaylandırırız.

- İlk kez bir Türk Bayan Bisikletçi Dünya Yol Şampiyonasında yarıştı.

- Greko Romen Güreş Milli Takımımız uzun yıllar sonra takım halinde Dünya Şampiyonu olmayı başardı.

- Voleybol'da Bayanlar Avrupa Şampiyonası başladı, Milli Takımımız ilk tur gruplarında 1 galibiyet alarak ikinci tura yükseldi. Yazacak çok şeyim var ama, o takımda oynayan dostlarımı kırmak istemiyorum şu an, turnuva bitsin dökeriz eteklerimizdeki taşı.

- Bisiklette Dünya yol şampiyonasında Cadel Evans ipi göğüsledi.

24 Eylül 2009 Perşembe

Wild Card'lar Kime Gidecek ?

FIBA 2010 Dünya Şampiyonasında yer alacak son 4 takımı belirlemek için wild card dağıtacak. Genel kanı her kıtaya 1 adet wild card verilmesi gibi gözükse de , FIBA'nın 2-2 ya da 2-1-1 gibi bir uygulama yapması da söz konusu. Tabi burda 2 rakamının hangi kıtaya ait olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Büyük ihtimalle Avrupa'ya verilecek olan bu 2 bilete şimdilik gözüken 3 talip olduğu. Son şampiyon Rusya, turnuva gediklisi Litvanya ve sürpriz bir şekilde FIBA'ya bunun için başvuran 2012 olimpiyatlarının ev sahibi Büyük Britanya. Şahsen İnglizlerin bu bileti alabileceğini pek düşünmüyorum ama, gene de 2012 Olimpiyatlarını öne sürerek ve NBA yıldızlarını turnuvaya getirteceklerini söyleyerek lobi yapmaya başladıklarını göz ardı etmemek lazım.

23 Eylül 2009 Çarşamba

Sıra NBA'de Mi ?


Rusya'nın en zengin işadamlarından olan Mikhail Prokhorov'un New Jersey Nets'i satın almak için bir teklifte bulunduğu söyleniyor. Teklifin detayları hakkında pek bir bilgi yok ortalıkta henüz, ancak bu olay gerçekleşirse NBA'in gideceği yeri düşünemiyorum. Hele ki futbol'dan sıkılan Arap Şeyh'lerinin de ilgisini çekerse, siz o zaman seyreyleyin cümbüşü.

22 Eylül 2009 Salı

Hoca Oyuncusunu Döverse

Kore Erkek Milli Voleybol takımının antrenörlerinden Lee Sang-Yeol, oyuncularından Park Chul-Woo'ya fiili olarak saldırıp yaraladığı için görevinden alındı ve hakkında suç duyurusunda bulundu. Park Chul-Woo yaptığı açıklamada " ortada hiçbir anlaşılır neden yokken bana saldırdı, yüzüme ve vücuduma vurdu. Halen daha sarsıntının izleirni taşıyorum ve kulaklarımda çınlama var" dedi. Ayrıca Kore Voleybol Federasyonu yaşanan olaylardan sonra Baş Antrenör Kim Ho-Chul'u da görevinden aldığını açıkladı.

Justin Henin'în Neyi Eksik

US OPEN devam ederken buradan size eğer Kim Clijsters kazanırsa Justin Henin'in de geri dönmeyi ciddi ciddi düşünmeye başlyabileceğini söylemiştim. Neticede aralarında ciddi rekabet olan iki sporcudan biri anne olup sonrasında dönüş yaptığı ilk grand slam'de şampiyon olunca bu diğerini etkiler. Sanırım bir diğer etki noktası da Yanina Wickmayer oldu Justin Henin için. Hepsini geçtim kim etkilemişse sağolsun gerçekten. Justin Henin dün yaptığı basın toplantısında, Kasım ve Aralık ayında biri Dubai biri de Belçika'da olmak üzere iki turnuvaya katılacağını açıklamış. Şu bayram sabahı beni sevindiren Justin Henin'e sevgilerimi iletiyorum, onu kortlarda görmeyi özlemiştik.

21 Eylül 2009 Pazartesi

FIA Renault'ya Ceza Yağdırdı


FIA geçen yıl Singapur'da meydana gelen tartışmalı kazanın ardından nihai kararını açıkladı. Gündeme bir nevi bomba etkisi yaratan cezalar sonucunda, Renault takımı 2 yıl boyunca F1 yarışlarından men edildi. Takım patronu Flavio Briatore ise süresiz olarak motor sporları organizayonlarından ihraç edildi, yine takım direktörü Pete Symonds da 5 yıl boyunca motor sporları organizasyonlarından men edildi. FIA bu olayın ortaya çıkmasında rolü olan, kazanın baş aktörü Nelson Piquet Jr.'a ceza vermeye gerek görmedi. Bu cezalarla birlikte Fernando Alonso'nun Ferrari'ye bir adım daha yaklaştığını söylemek çok da yanlış olmaz herhalde.

Şampiyon Geri Döndü

Liu Xiang. Çin'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu atleti. Son iki seneyi şanssız sakatlıklarla boğuşarak geçiriyordu. Tam hakkında kariyeri bitti mi acaba soruları sorulurken, Shanghai Golden Grand Prix'te ortaya çıktı. Geri dönüş için en ideal yerdi zaten. Ama kötü bir derece onun için sıkıntı da olabilirdi. Ancak bir peri masalındaki, beyaz atlı prens misali; Xiang muazzam bir yarış çıkartarak 13:15 ile Tremmel'ın ardından ikinci oldu. İkinci oldu demek ne derece doğru bilmiyorum belki de milimetrelerle geçildi Tremmel'a. Ne diyelim onu özlemiştik, galip sayılır bu yolda mağlup...

Bu arada Tyson Gay'e de haksızlık etmeyelim, 9.69 ile dünyanın en iyi ikinci derecesini koştu ve ABD rekorunu da kırmış oldu bu deeceyle. Tek şanssızlığı Usain Bolt ile aynı döneme denk gelmesi sanırım.

Kırdı mı Kıramadı Mı ? Bulmak Bu Kadar Zor mu ?

Bugün bazı gazetelerde Yelene Isinbayeva'nın Shanghai Golden Grand Prx'sinde 5.07 ile yeni bir rekor kırdığı yazıyordu. Allah allah dedim kendi kendime böyle bir rekor kırılsa her yerde dönerdi haberleri, acaba benim takip ettiğim sitelerde mi bi güncelleme hatası var dedim. Önce IAAF'in sonrasında ise Shanghai Golden Grand Prix'nin web sitelerinden kontrol ettim. Isinbayeva'nın 5.07'yi denediği ancak üç hakkında da başarısız olduğunu gördüm. Şimdi bunu neden yazdım. Ben sadece ilgim dahilinde bu yarışmaları ya da kısaca sporu takip edip amatörce bu blogda sizlerle paylaşan biriyim. Ben bile bu bilgilere 10 dakika içerisinde ulaşabiliyorum, Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden birisinin spor servisinde bu işleri yapmak için maaş alan arkadaşlar ulaşamıyor. Ya da ne de olsa kmse dikkat etmiyor, iki satırlık küçücük bir haber diye geçiştiriyorlar. Sonra da devşirme atletlerle başarı kazanıyoruz , böyle yönetim mi olur diye aynı sütunlardan ahkam keserler.

İspanya'nın Kralı Valverde

La Vuelta'nın 21 etap sren müthiş mücadelesi dün yapılan sprint etabı ile son buldu. Etabı Colombia-HTc'nin Alman bisikletçisi Andrei Greipel kazanırken , genel klasman lideri Alejandro Valverde yerini koruyarak şampiyonluğa ulaşmasını bildi. Toplam 87:22:37 derecesi ile La Vuelta'nın bu seneki galibi olan Valverde'yi, 55 sn arkasından vatandaşı Samuel Sanchez takip ederken , 3. sırayı Avusturya'lı Cadel Evans aldı. Yaklaşık 25 gün boyunca , İspanya ve Hollanda'nı tüm güzelliklerini, sporcuların müthiş trekabetiyle birlikte bize sunan 69. La Vuelta'nın da sonu böylece gelmiş oldu. Darısı Tour Of Turkey'nin başına diyelim.


Avrupa'da da Kraliçe

Bayan boksu yeni yeni gelişen bir dal ülkemizde. İşte bu alandaki en başarılı sporcumuz Gülsüm Tatar başarılarına bir yenisini daha ekleyerek Dünya Şampiyonu ünvanının yanına Avrupa Şampiyonu ünvanını da ekledi. Ukrayna'da düzenlenen şampiyonanın son gününde Gülsüm Tatar finalde Fransız El Hadrati'yi 8-2 yenerek Avrupa Şampiyonu oldu. Takım halinde 1 Altın, 3 Gümüş, 2 Bronz alan Türkiye'nin diğer madalyaları Meryem Aslan, Şemsi Yaralı, Selma Yağcı (Gümüş), Sümeyra Yazıcı ve Nagehan Gül'den (Bronz) geldi. Eğer bayan boksu olimpik dal kabul edilirse Gülsüm'ün bu ünvanlara bir de olimpiyat şampiyonluğu ünvanını eklemesi hiç de zor gözükmüyor.

20 Eylül 2009 Pazar

Bir Yıldız Daha Kaydı

Lauren Manaudou Fransa'nın yetiştirdiği en iyi yüzücülerden biriydi. Bir olimpiyat üç tane Dünya Şampiyonluğu bulunan Fransız yüzücü, Pekin Olimpiyatları'ndan sonra oldukça eleştirilmişti. Manaudou konuya ilişkin açıklamasında bırakma sebebini , 2007 yılında ayrıldığı antrenörü Philippe Lucas'tan sonra yarışma heyecanını kaybetmesi olarak gösterdi. Henüz 23 yaşında bu kararı alması cidden büyük sürpriz ancak, açıklamalarından anlaşılan Manaudou'nun ciddi mental sorunları olduğu yönünde. Yüzme dünyası daha önce de genç yaşta veda eden Ian Thorpe ile sarsılmıştı.

Bayramınız Kutlu Olsun

Yazdığımız her ne kadar spor olsa da , bugün bayram onu es geçmek olmaz. Yaşı 30 civarı olanlar iyi bilir eski bayramlarda mendil verirlerdi, bayram harçlığımız var mı diye o mendilin arasını heyecanla açardık. Şimdiler de facebook var , son günlerin moda kampanyası olan "ekonomiye can verin"in , bayramda harçlık verin versiyonları dönüyor. İnsanlar sanki doğum günü kutlar gibi, gece 12'den sonra bayram kutlamaya başlıyor. Gittikçe kaybediyoruz bazı değerleri sanki, ama gene de bayramlar güzeldir. Benim tek dileğim var bayram için, bugün oturup haber bültenlerini izlediğimde trafik kazasında şu kadar kişi öldü diye bir haber görmeyeyim artık. Hepinizin bayramı kutlu olsun, tüm dilekleriniz gerçk olsun.

19 Eylül 2009 Cumartesi

Kime Kızalım ?

Dünkü maç için hakemlere kızalım. Yunanistan'ın her hücumu sayı bulana kadar tekrarlamasının bir suçu yok mesela. Turnuva boyunca son saniye hücumları için çizilmiş bir set oyunumuzun olmamasının da kabahati yok. Coach'un çıkıp ben öyle çizmemiştim ama çizsem bu kadar güzel olmazdı demesinin de kabahati yok. Gruptaki en kritik maça ön alan da en iyi savnma yapan iki oyuncumuzu ilk beş başlatmayarak çıkmamız da bir sorun değildi aslında. Bugünkü maçın tek suçlusu da FIBA zaten. Ersan ve Ender'de sakat zaten. Peki tüm bunlara rağmen 19 sayı öne geçtiğimiz maçı kazanamayacak kadar fizik güçten mi düştük nedir yani. Ya da en basit mantıkla, alan savunmasına karşı bir numaralı hücum sistemi olan topu içeri indir sonra tekrar dışarı çıkar oyununu, arka arkaya bilmem kaç hücum uygulayan ekibe karşı 5 sayı geri düşene kadar alan savunmasında ısrar etmek de bugünkü mağlubiyetin sebebi değildir bence. Neyse son olarak pek muhterem Turgay Demirel beyefendiye seslenelim, isminiz sürekli FIBA başkanlığı için geçiyor. Desteğim şöyle böyle bilmem ne mevzuları dönüyor, döndürüyorsunuz hatta. O desteğinizi hakem komitesinde de organizasyon, komitesinde de görmek isteriz. Böylece belki dayak yediğimiz maçlarda daha çok faul çalarlar, ya da 24 sn. süresi biten bir topu, aaa siz bu hücumda sayı atamadanız alın bir 4 sn. de biz verelim bir daha deneyin diye tekrar bize verirler. Ya da Yunanistan gibi üst düzey bir takıma karşı çok üst düzey bir maçı oynadıktan sonra , 5-6 saatlik uykuyla oyuncularımız maça çıkmaz. Allahtan 2010 için evsahibiyiz, ya olmasaydık o zaman bu maçın hesabını organizasyon komitesine mi soracaktık sayın Demirel.

Valverde Sarı Mayo'ya Doğru


La Vuelta'da son iki etap öncesinde Alejandro Valverde en yakın rakibinin yaklaşık 1,5 dakika önünde liderliğini koruyor. Dün Avila-La Granja arasında geçilen etabı Juan Jose Cobo'nun 2 saniye arkasında ikinci sırada geçen Alejandro Valverde son iki etap öncesi sarı mayo için büyük avantaja sahip. Turda bugün Toledo zamana karşı etabı geçilecek.

17 Eylül 2009 Perşembe

Vuelta'da Sona Doğru

La Vuelta'nın 17. Etabını Française Des Jeux takımından Anthony Roux kazandı. Bitime 4 etap kala genel klasmanda ise Alejandro Valverde liderliğini koruyor. Talvare De La Reina - Avila arasında 165 km'lik 18. Etap bugün geçilecek.

16 Eylül 2009 Çarşamba

Geç Uyandık


Özellikle ilk yarıda çok kötü oynadık. Nachbar, Samo Udrih ve Jagodnik gibi ekstra skorerler de başımıza çıkınca bocaladık. Ancak ilk yarının sonlarına doğru iyi topladık, 48-47 öne geçtiğimiz zaman biraz daha frene basıp kendi düzenimizde oynasak kazanırdık maçı bence. Ama nedense hep bir kovalar ritmde geçti maç bizim için. Sonuç itibariyle Hidayet'i kazandık çeyrek final öncesinde. Son topta maçı kazanıyorduk belki de ama olmadı. Bizim için en kötü yanı çeyrek finalde Yunanistan ile eşleşmek onu geçersek İspanya-Fransa galibi ile oynamak olacak. Kazansaydık Hırvatistan ve sonrasından Rusya-sırbistan galibiyle oynayacaktık. Bugün izlediğim İspanya bizim oynadığımızdan çok farklıydı , sanki onlar da basketbola dönmüş gibiler. Zor bir yola girdik umarım sonu altın olur...

Büyükelçi Bolt



Jamaika Hükümeti, Usain Bolt'a ülkenin en önemli dördüncü payesi olan, tam yetkili büyükelçilik payesi verilmesine karar verdi. Eh ne diyelim büyükelçi olarak bizi de ziyaret eder inşallah.

15 Eylül 2009 Salı

Marsel İlk 100'e Biraz Daha Yaklaştı


US OPEN'daki başarılı performansının ardından turnuvayı toplamda 75 puanla bitiren Marsel İlhan, ATP'nin açıkladığı sıralamada 45 basamak yükselerek 231.likten, 186.lığa yükseldi. Federer'in bir numaradaki yerini koruduğu sıralamada, Nadal yeniden 2 numaraya yerleşti. US OPEN şampiyonu Del Potro ise bir basamak daha yukarı çıkarak 5.liğe çıktı.

Bayanlarda ise çiftlerde 55. sırada bulunan İpek Şenoğlu, bir basamak gerileyerek 56.sırada yer aldı. Tekler sıralamasında ise Çağla Büyükakçay 16 basamak yükselerek 307. sırada yer alırken , Pemra Özgen'de 10 basamak yükselerek 321. sıraya çıktı. Bayanlar dünya sıralamasında Dinara Safina halen 1. sırada. US OPEN şampiyonu Kim Clijsters ise listeye 19.sıradan girmeyi başardı.

Bolt'un da Havasını Alırlar


Dünya Atletizm Finali yarışmalarının ikinci gününde herkes 200m koşacak olan Usain Bolt'tan rekor beklerken, 2.günün yıldızı bayanlar 100m'de Carmelita Jeter oldu. 10.67'lik derecesi ile tüm zamanların en iyi 3. derecesini yapan Jeter, tarihe geçmeyi başardı. Herkesin Usain Bolt'tan rekor beklediği güne damgasını vurdu.

Amerika'nın Kralı Del Potro

Flashing Meadows'ta 15 yıldır maç kaybetmiyordu. Üst Üste 6. kez Amerika Açık'ı kazanmak çin sahaya çıktı. Toplamda 15 Grand Slam şampiyonluğu vardı ve 16.sını kazanırsa bu alanda yeni rekorun sahibi olacaktı. İşte Del Potro Federer'in tüm bu hayallerini yıkarak Amerika Açık'ı kazandı . Aslında ikinci setin ortalarına kadar oyun Federer'in kontrolündeydi , ancak Del Potro dakikalar geçtikçe üzerindeki heyecanı attı. Heyecanından sıyrıldıkça da , gerçek gücünü yansıttı sahaya ve maçtan galip ayrılmasını bildi. Federer'in kaçırdığı ünvanları saydık Del Potro'nun kazandığı ünvanları da söyleyelim. 1977'de kazanan Guillermo Villas'tan sonra bu turnuvayı kazanan ikinci Arjantin'li tenisçi oldu. Federer'i bir Grand Slam mücadelesinde Rafael Nadal'dan sonra yenen ilk tenisçi oldu aynı zamanda. Kariyerinin ilk Grand Slam şampiyonluğu olduğunu da eklemek lazım. Federer için işin güzel yanı, yarı finalde Djokovic karşısında aldığı o muhteşem sayı hep hatırlanacak , Del Potro'da şu aralar futbol takımıyla üzülen Arjantin'lilere birazcık da olsa moral verdi.

Finale Doğru DEV Adım

Turnuva'da izlediğim en sert mücadelenin olduğu maçlardan biri oldu Sırbistan maçı. Sert çocukların mücadelesinden galip çıkan biz olduk. Özellikle uzatma periyodunu 65-64'e kilitlemek gerçekten savunma başarısı çünkü. Aynı zamanda hücum kısırlığı da demek oluyor bu skor ama en önemli hücum silahlarımızın sakat olduğunu dşünürsek bu maçı da savunma ile kazandık diyebiliriz. Ne diyelim takım çok iyi mücadele ediyor bunun karşılığını da alıyor her maçta, darısı Slovenya maçının başına diyelim.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Shanghai'in Efendisi O'Sullivan Oldu

Snooker'da Shanghai Masters'ı Ronnie O'Sullivan kazandı. Finalde ev sahibi Liang Wenbo ile karşılaşan O'Sullivan oyundan 10-5 galip ayrılarak Çin'den mutlu ayrıldı. Liang Wenbo finale kadar çok yi gelmişti ancak ev sahibi avantajı da olsa O'Sullivan karşısında tutunmakta çok zorlandı. Snooker'da 21-24 Eylül tarihlerinde Grand Prix seçmeleri olacak, Grand Prix ise 3-11 Ekim tarihlerinde yapılacak

Peri Masalı Mutlu Sonla Bitti

Kim Clijsters Wild Card ile geldiği US OPEN'dan şampiyonlukla dönmeyi düşünmüyordu herhalde. Ancak turları geçtikçe kendine olan güveni de iyice yerine geldi ve sonunda finale kadar çıktı. Dün gece Wozniacki karşısında favoriyd ama ilk sette Wozniacki harika bir direnç gösterdi. Belki biraz daha dikkatli olsa seti de kazanacaktı. 7-5 kaybettği ilk setin ardından biraz demoralize olmasının etkisiyle biraz da Clijsters'in rahatlaması ve iyice ağırlığını koymasıyla maçı kaybeden taraf Wozniacki oldu. Böylece Amerikalı'ların başından beri ilgiyle izlediği peri masalı mutlu sonla bitmiş oldu. Masalın kahramanı Kim Clijsters maçtan sonra ilk teşekkürü kendisine wild card veren Amerika Tenis Federasyonuna etti, sanırım federasyon yetkilileri de bu karardan hiç pişman olmamışlardır. Gecenin bir diğer yıldızı ise Clijsters'ın sevimli kızı Jada oldu. Bu maç için uyku saati bile değiştirilen Jada seramonide annesinin yanında ki yerini aldı. Belki de bu şampiyonluk yolunda Clijsters'ın en önemli itici gücü Jada'ydı...

13 Eylül 2009 Pazar

Bu Sefer Gerçekten DEV Gibiyiz

Alternatif sporlara daldık diye 12 Dev Adam'ı unuttuk sanmayın. Kadro seçimi ve Efes Cup performansı ve Kerem Gönlüm'ün yerine kimseyi almaması ile bolca eleştirilen(ki ben de eleştirmiştim), Tanjevic, inandığı kadro ile yola devam etmenin ödülünü alıyor. Dün İspanya karşısında rezalet ötesi bir hücu performansı vermemize rağmen , savunmada bir an bile duraksamadan hep aynı tempoyu korumanın ödülünü maçı kazanarak aldık. Şimdi bir galibiyet daha bize grup liderliğini getirecek bu da çarpraz eşleşmede muhtemelen Almanya ya da Rusya gibi bu turnuvanın biraz daha düşük performanslı takımlarından biriyle çeyrek finalde eşleşme şansı getirecek bize. 2001 yılından bu yana ilk kez bu kadar adımıza yakışan bir performans ortaya koyuyoruz, sonunun madalya olması hiç uzak değil.

Masal Gibi Final

Amerika Açık'ta peri masalı finale kadar ulaştı. Kim Clijsters , Serena Williams karşısında harika bir oyun çıkarttı. 6-5 öndeyken Serena'nın servis oyununda 2 kez maç puanı için servis kırma şansına sahipti. Serena Wiliams çizgi hatası veren hakemle tartışınca -ki orada söyledikleri uzun yıllar tartışılacaktır (Acaba Ne Dedi ?)- ceza puanı alarak son sayıyı Clijsters'a verdi ve peri masalının güzel prensesi mutlu sona bir adım daha yaklaştı.

Peri masalımızın diğer kahramanı ise Danimarkalı genç yetenek Caroline Wozniacki. Bu yılki tırnuvanın ışıldayan genç yeteneklerinden biri olan Wozniacki, diğer bir ışıldayan yetenek Yanina Wickmayer karşısında kontrollü ve akıllı oyunun karşılığını finale yükselerek aldı. Wickmayer'in kırılma anlarında yaptığı basit hatalar olmasa belki de final'de iki Belçikalı tenisçi izleyecektik. Sonuçta onun için de 50. sırada geldiği ABD'den bu derece bir başarıyla dönmek büyük gurur olsa gerek.

Tam bir masal gibi final gibi olacak, bakalım masal prenseslerinden hangisinin yüzü gülecek. Her halükarda yüzü gülecek olanlar ise , bu tarihe Flashing Meadows'ta tanıklık edenler olacak...

Acaba Ne Dedi

Bu yılki US OPEN'ın son yılların en renkli ve bir o kadar da sansasyonel turnuvlardan biri olduğu kesin. Bugün oynanan yarı final mücadelesi belki de uzun yıllar göremeyeceğimiz bir şekilde sonlandı. Çizgi hakeminin Serene Wiliams'a verdiği ayak hatası kararı sonrası ortalık karıştı. Serene Williams çok ciddi tepki verirken hakeme söylediği bir takım sözler başına bela oldu, çizgi hakeminin şikayeti üzerine ceza puanı alarak seti 7-5 maçı da 2-0 kaybetti. Maçtan sonra " o anlık bir olaydı cidden ne ldu hatırlamıyorum " diyen Serena'nın, hakemlere " Ciddi misin, seni öldürürüm demedim ben sana" dediği duyuldu. İlk sette'de sinirlenip raketini parçalayan Serena Williams için, bu hareketi ikinci uyarı oldu ve ceza puanı aldı ve bu puan Kim Clijsters için maç puanı olmuş oldu.

10 Eylül 2009 Perşembe

Shanghai Masters Tam Gaz


Snooker'da dünyanın önemli turnuvalarından biri olan Shanghai Masters devam ediyor. Dünya sıralamasının bir numarası olan Ronnie O'Sullivan Gream Dott'u 5-0 ile çok rahat geçti. Bugün sabah (yani bize göre sabah saatlerinde diyelim ) yapılan karşılaşmalarda ise favorilerden Shaun Murphy ve John Higgins rakiplerini zorlanmadan geçtiler.

Soderling'in Gazabı!!


US OPEN'da bazı maçlar sinir harbi şeklinde geçiyor. İşte bu tarz bir sinir harbini dün de Robin Soderling, Roger Federer karşısında yaşadı. En sonunda hırsını da raketinden almışa benziyor...

Federer Finale Emin Adımlarla

Roger Federer o sıkıntılı günleri atlatmış gözüküyor. Dün Robin Soderling karşısında özellikle ilk iki sette müthiş bir oyun oynadı, ve maçı da 3-1 alarak adını yarı finale yazdırdı. Yarı finalde nispeten çok daha zorlu bir rakip olan Novak Djokovic ile oynayacak. Her ne kadar Djokovic dün Verdasco karşısında çok üstün bir performans sergilemese de, yarı finalin havası başka olur. Muhteşem bir maç bizi bekliyor.

Amerikan Rüyası Bitti

Amerikalıların yeni "Dream Girl"ü Melanie Oudin, turnuvada çıkardığı başarılı maçların aksine tutuk bir görüntü çizdiği karşılaşmada, Caroline Wozniacki karşısında mağlubiyetten kurtulamadı. Amerikalılar için bir peri masalı gibi olan Melanie Oudin, bu mağlubiyete her ne kadar üzülse de; henüz 17 yaşında, Kuznetsova, Sharapova, Dementieva gibi isimleri US OPEN'da eleyerek çeyrek final oynayan tenisçi olarak çoktan tarih sayfalarındaki yerini aldı zaten.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Varolma Savaşı

Foto'nun ne zaman çekildiği yazmıyor ama muhtemelen Heiko Schaffartzik'in dün ilk çeyrek sonunda attığı o inanılmaz 3 sayılık basketten sonra çekilmiş gibi duruyor. Alman takımı Nowitzki'siz geldiğinde onlara kimse şans vermiyordu, ancak 5-6 tane 88 ve sonrası doğumlu oyuncu ile buraya gelen Almanya, son saniyeye kdar savunma disiplinini elden bırakmayan bir yapıyla rakiplerini şaşırttı. İlk gün tecrübesizlik eseri Fransa'ya kaybettiler ama dün kendilerini hafife alan Ruslara acımadılar. Bu arada Schaffartzik de, verdiği performansla Dirk Bauermann'ı bile şaşırtmaya devam ediyor.

Sanki Hiç Bırakmadı

Bugün dedik ya peri masallarını seven bir turnuva US OPEN diye. İşte belki de içerisindeki o peri masallarından en güzel olanı halen daha devam ediyor. Kim Clijsters, Na Li karşısında çok rahat geçtiği bir ilk setten sonra, başlarında zorlansa da sonunu iyi getirdiği bir ikinci set oynayarak rahat galibiyet aldı ve yarı finale çıktı. Tıpkı başlıkta söylediğim gibi, sanki hiç bırakmadı, sanki 2 yıldır eline nerdeyse tenis raketi bile almayan o değil...

8 Eylül 2009 Salı

ABD'nin Yeni Prensesi


ABD'lilerin en sevdiği şeydir bu tip peri masalları. Geri dönüş hikayeleri, uzayan maçlar, yeni yıldızlar vs. gibi etkenleri çok iyi kullanırlar organizasyonu pazarlamak için. Bu yıl US OPEN'da olanlara en çok organizatörler seviniyordur sanırım. John Isner'in Roddick'i elemesi, 4 saati aşan bir maçta hemde, üstüne Kim Clijsters'in içinde biraz acı şeyleri de barındıran geri dönüş hikayesi. Bütün bunlarn yanında şimdi de US OPEN'ın son mucizesi 17 yaşındaki ABD'li tenisçi Melanie Oudin. Sharapova'yı eleyerek dikkatleri üzerine çeken Oudin, hızını kesmedi ve Elena Dementieva'yı da eledi. Bir anda peri masalına dönüşen Oudin'in başarıları bununla sınırlı kalmadı, dün de Nadia Petrova'yı eleyerek çeyrek finale çıktı. Bu masala bir de başlık lazımdı onu da BBC verdi bize sağolsun. Bakalım "Oudini" (bildiğimiz sihirbaz Hudini yani) çeyrek finalde de Caroline Wozniacki karşısında bir sihir yapabilecek mi.

Belçika Kortlara Geri Döndü


Yanina Wickmayer henüz 20 yaşında , şu ana kadar yaptıkları ile Justin-Henin ve Kim Clijsters'den sonra Belçika tenisinin yeni umudu gibi gözüküyor. Dün Petra Kvitova'yı geçerek US OPEN'da çeyrek finale çıkan 2. Belçika'lı tenisçi oldu. Kim Clijsters'in muhteşem dönüşü üstüne Yanina'nın performansı da eklenince Belçika'lılar ziyadesiyle memnun bu aralar. Tek soru var akıllarında acaba Justin-Henin'de döner mi ?

Bir Gün Bizde Böyle Olur Muyuz ?


Fotoğraf US OPEN'ın ana kortlarından Arthur Ashe'de Roger Federer - Tommy Robredo maçı öncesi çekilmiş. Muazzam bir kalabalık heyecanla maçı bekliyor. Bu footoğrafa bakıp bir gün biz de böyle sahneler yaşarız inşallah Türkiye'de diyor insan.

Late Night Show at the US OPEN

Amerika Açık'ın resmi web sitesi dün geceki Djokovic-McEnroe eğlencesi için bu başlığı atmış. Haksız da değiller. Seyirci ile arası pek hoş olmayan Djokovic, iki senedir bunu kırmak bir çaba içerisindeydi. Dün akşam sanırım bunu başardı. Ayrıca McEnroe taklidinde ne kadar usta olduğunu da gösterdi. Bu arada McEnroe'nun halen daha ben de iş var dercesine yaptığı vuruşlarda gözümüzden kaçmadı.

Videoyu izlemek isteyenler buradan buyurabilirler.

Sarı Mayo Valverde'de

Vuelta'nın 9. etabı Alcoy - Xoreet del Cati arasında geçildi. Etabı Gustavo Cesar Veloso birinci sırada geçti. Etabı 3. tamamlayan Alejandro Valverde ise genel klasman liderliğini ele geçirip sarı mayo2yu üstüne geçirdi.

Eurobasket'te İlk Günün Ardından

A GRUBU

Makedonlar'dan çok umutluydum ancak ilk kez bu turnuvada oynamanın sıkıntısı Yunanistan'ın üstün savunmasıyla birleşince daha ilk çeyrekte maç koptu sonra da toparlayamadılar. Neticede bu maç ne Makedonlar ne de Yunan takımı için ölçü değildir.

Hırvatlar favori oldukları halde son çeyreğe kadar hep geriden geldiler. İsrail kağıt üzerindeki potansiyelini sahaya yansıttı en sonunda ama kendilerine yetmedi. Gruptaki liderliği Hırvatistan - Yunanistan maçı belirleyecek, 3.lük için İsrail bir adım daha önde gözüküyor.

B GRUBU

Takım değerlendirmem de Blatt'in ne yapacağı belli olmaz dedim, Kirilenko ve JR Holden'sız Rusya Viktor Khryapa'yı da oynatamadı bu maçta. Monya'nın üzerine yük bindi derken, Kelly McCarthy ve Bykov aldı götürdü Rusları. Diğer maçta Almanya beklediğim gibi direndi Fransa'ya ama sonunu getiremedi. Burada da Rusya Fransa maçı lideri belirleyecek.

C GRUBU

Günün sürprizi Sırbistan'dan geldi. Pırıl pırıl gençler demiştim hepsi parladı maşallah İspanya'ya karşı. İspanyollar biraz savruklar belki de rakibi küçümsediler biraz. Slovenler rahat götürdükler Britanya maçında zaman zaman oyundan koparak farkın erimesine göz yumdular ama sonuçta toparlayıp maçı aldılar. Br grupta ilk 3 belli ama sıralama belli değil bekleyip görmek lazım.

D GRUBU

Ev sahibi Polonya iyi başladı, beklediğim gibi yüksek skorlu geçen bir maçta Bulgarları sürklase ettiler. Litvanya'ya karşı da bir sürpriz yaparlar mı, çok zor. Yapmamalarını tercih ederim zaten yoksa son maç grup liderliği için bizimle kapışacaklar.

Bize gelince oynamamız gerektiği gibi oynadık, savunmamız gerektiği gibi savunduk ve maçı kazandık, bu şekilde devam ettiğimiz takdirde sorun yaşamayacağımıza eminim kalan maçlarda.

Günün Takımı : Sırbistan
Günün Yıldızı : Kelly McCarthy

7 Eylül 2009 Pazartesi

Eurobasket 2009'a Genel Bakış D Grubu

Litvanya Jasikevicius, Siskauskas, Macijauskas, Kaukenas ve Songaila. Evet bildiniz bunlar Litvanya basketbolunun en önemli isimleri ve bilemediğiniz nokta bu isimlerin hiçbiri turnuva kadrosunda yok. Delininkaitis ve Mazutis gibi yetersiz guardlarla turnuvaya geldiler. Üstüne bir de Kalnietis'in rezalet performansını koyun durumları cidden vahim. Peki bundan daha vahim olan ne , onu da Türkiye bölümünde söyleyelim.

Türkiye: Bu Litvanya'ya karşı kesin kazanırız diyememek bizim en vahim özelliğimiz, yani bir takım düşünün sağı sollu belli değil kelimesinin bile yetersiz kaldığı bir takım. Kaan Kural çok güzel özetlemiş olayı "şansimiz gümüş madalya ve ilk turda elenmek gibi saçmalık derecesinde geniş bir bantta seyrediyor.". Mr. Tanjevic inatlarından vazgeçerse bu turnuvada birşeyler yaparız. Bizim her pozisyonda çok iyi oyuncularımız var.Tek eksiğimiz sıkıntımız Kerem Gönlüm'ün eksikliğinde o bölgenin Ersan'a kalması sadece (ki emin değilim Mr. Tanjevic Oğuz'u 4 oynatıp Ersan'ı 3'e bile çekebilir zaman zaman beklerim yani ). Litvanyaya karşı ön alanda pres yaparsak kazanırız maçı sonrası allah kerim.

Bulgaristan: Turnuvanın en tehlikeli ekiplerinden biri. Pini Gershon'u coachluğa getirdikten sonra hızlı ve yüksek skorlu maçlar oynayan bir takım oldular. Birileri çıkıpta onların temposuna ayak uydurursa maç sonunda nasıl mağlup olduğunu anlamaz bence. Dikkat edilmesi gereken tehikeli bir ekip Bulgaristan.

Polonya: Ev sahibi ekip bu avantajını kullanmak istese de kadro açısından bu pek mümün değil gibi. Nba'den Gortat ile takviye ettikleri kadroda Polonya efsanesi Wojcik halen daha oynuyor. Polonya'ya karşı oynanacak maçlar çok zorlu olacak bu kesin ama ben grupta çok fazla şans vermiyorum onlara.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...