30 Kasım 2010 Salı

El Classico mu , Mourinho'ya Eziyet mi ?



Şimdi dünyanın en büyük futbol maçlarından birine yer vermezsek olmaz. Barça'nın favori olduğu ama Mourinho'nun da kolay kolay pes etmeyeceği güzel bir maç bekliyorduk hepimiz. Yani kağıt üzerinde en azından böyle gözüküyordu. Ama unuttuğumuz nokta, Mourinho'nun geçen yıl Barça'nın Bernabeu'da CL finali oynama hayallerini yıkan adam olduğuydu. 90 dakika boyunca tempoyu hiç düşürmeyen Barcelona, adeta Mourinho'dan intikam alırcasına oynuyordu. 


Bir ara ben bile ekran başında Barça'nın pas trafiğinden sıkıldım, yeter arkadaş biraz da Madrid oynasın dedim. Daha önce de söylemiştim, Barça'nın rakiplerin sinirini bozan bir pas trafiği var. Bu pas trafiği sinir bozduğu kadar, topu kapmak için uğraşan rakip takım oyuncularını da çok yoruyor. Zaten dün de gördük, Real Madrid topu kaptığı zaman , kaleye gidecek gücü kalmıyordu. Zaten belli bir süreden sonra Madrid'li oyuncuların da sinirleri bozuldu ve tekmeler ile durdurmaya başladılar Barça'lı meslektaşlarını.


Sonuç olarak Barça geçen yıl finali kaçırdığı için faturayı Mourinho'ya kesti bu çok net belli. Mourinho'nun kendi istediği sistemi Madrid'e oturtması süre alacak, bu süreç içerisinde Barcelona gibi bir takıma karşılık vermek çok zor zaten. Futbol tarihine geçecek noktada çünkü Barcelona. Mourinho Madrid'e kendi sistemini kurduktan sonra El Classico'ların seyir zevki biraz daha artacaktır. Hoş gerçi Barcelona'yı şu haliyle izlemek futbol adına çok büyük keyif o ayrı konu. 

29 Kasım 2010 Pazartesi

Bol Derbili Hafta Sonu





Şimdi biz deliyiz ya, haliyle her branşı takip ediyoruz. Malum bu hafta sonu da derbi bolluğu vardı. Voleybol'da Bayanlarda Fenerbahçe Acıbadem - Beşiktaş, Erkeklerde Fenerbahçe - Galatasaray , Bayan Basket Fenerbahçe - Galatasaray MP, futbol da Galatasaray - Beşiktaş. Baş deli olarak hepsini izledim valla, her şey sizler için sevgili okurlar. 


Voleybolla başlayalım. Erkekler arasındaki maçta klasik bir Fenerbahçe izledik. Demeter'in takımının ilk yarı performansları her zaman inişli çıkışlı oluyor zaten. 4 senedir bunu çözemeyen Fenerbahçe'li varsa ben voleybolu takip ediyorum demesin, bu sebeple set içerisinde zaman zaman çok rezil oynamasına rağmen Fenerbahçe her seti sonunda kafa kafaya getirdi, ancak hafta içi Fransa'da yaptıkları zorlu deplasmana Arslan Ekşi'nin de hafif formsuzluğu eklenince set sonlarında gülen takım Galatasaray oldu. 3-0 kimseyi aldatmasın, üç setin de bitiş skoru 25-23. Bu noktadan hareketle, çeşitli ortamlarda Fenerbahçe takımına kişiliksiz vs. bilmem ne diyenlere selam eder, ikinci yarı buldozer moda geçince Fenerbahçe görüşürüz derim. Kaldı ki Galatasaray'ın verdiği mücadeleye de saygı duymak lazım, Fenerbahçe'nin hatalarını çok iyi değerlendirip, set sonlarını iyi oynayarak çok değerli bir galibiyet aldılar. Tebrik edelim kendilerini.  


Bayanlarda ise ağır siklet ile tüy siklet boks mücadelesine benzeyen bir maç oldu. Çok konuşulacak bir şey yok, Fenerbahçe Acıbadem'i Türkiye Ligi'nde yenebilecek takım olduğundan şüpheliyim ben. Gününde oldukları takdirde Eczacıbaşı Vitra'da Vakıfbanj G.S.T.T'da,  Fenerbahçe Acıbadem'in gücünden çok uzaktalar. Bu noktada Beşiktaş'ın sınırlı bütçesi ile kurduğu kadroyla Fenerbahçe Acıbadem'e direnmesi beklenemezdi. Genel olarak Beşiktaş takımı ligi idare edecek kadro kurmuş diyebiliriz. Play Off yapmaları olası. Fenerbahçe'de Bergamo maçının kötülerinden Seda'nın gösterdiği performans hem sevindirici, hem de kendisine moral verici olmuştur umarım. 


Burada sevgili Voleybol Federasyonu'na da gönderme yapalım. Derbi maçlarda rakip takım seyircisinin alınmasını yasaklamışlar salona. Şimdi soruyorum sayın Federasyon yetkililerine. Fenerbahçe seyircisinden başka o salona gelen seyirci var mı. Beğenmeyebilirsiniz, futbol seyircisi diyebilirsiniz istediğinizi söyleyin, ama file arkasındaki 300 kişiyi içeri almayacağız diye, çocuğuna formasını atkısını giydirip o salona getiren babayı da cezalandırdığınızın farkında mısınız ? Her şeyden öte oraya gelip voleybolu sevmeye çalışan o çocuğu cezalandırıyorsunuz, ev sahibi Fenerbahçe iken o çocuk Galatasaray atkısıyla kendisine ayrılan yerde köşede bir yerde o maçı izlese ne olacak. Üzerindeki bez parçasının rengi midir bütün olay, ben şimdi üzerimde sivil kıyafetlerimle girip maçı izleyebileceğim ama , forma vs. varsa giremeyeceğim. O küfür edenlere adam gibi önlem alsanız, oraya güvenlik diye koyduğunuz adamlar, hakikaten sokaktan çevrilmiş insanlar değil de işinin ehli insanlar olsa, çok daha düzgün hale getirilir o tribünler. Bu noktada taraftar gruplarının da kendine çeki düzen vermesi şart. Her şeyi geçtim bayan voleybol maçlarında küfür nedir çözemiyorum. Tribünden indirsem birinizi, o sporcuların yanına götürsem hadi burada da yap o tezahüratı desem, utancınızdan kıpkırmızı olursunuz çoğunuz. Elinize ne geçiyor küfür edince anlamıyorum. Ortada bir sorun olduğu gerçek, ancak bu sorunun çözümü rakip taraftarlar girmesin değil, bu sorunu çözmek değildir. Evi süpürdükten sonra pislikleri halının altına süpürmekten başka bir şey değil hatta. Voleybol Federasyonu'nun bundan daha iyisini yapabileceğini düşünmek istiyorum. 


Dönüyoruz futbola diyeceğim de, dönmesek mi. Ben Fenerbahçe'liyim. Ama çok merak ediyorum dün akşam ki oyundan memnun olan bir tane BJK ya da GS taraftarı var mı. Ben açıkçası izlediğim oyundan keyif almadım. Schuster 60'lı yılların futboluyla başa çıkmak için kendisi de 60'lı yıllara döndürdü futbolunu. Ali Turan'ın gereksiz panikle yaptığı kontrolsüz hamle penaltıya sebebiyet vermese Beşiktaş bu kadar rahat oynayamayacaktı belki de. Galatasaray'da sular durulmuyor durulacak gibi de değil zaten. Ben açıkçası olayların iç yüzünü bilmiyorum, ama yapılan hamlelere baktığımda, UEFA kriterlerini yakalamak adına bir şeyler yapıldığını görüyorum. Adnan Polat'ın bu işlerde ne kadar etkisi var bilemiyorum, ama finansal olarak doğru hamleler yapmaya çalışıyor, bunu görmemek için kör olmak lazım. Kadro hoca vs. seçimi konusunda sıkıntılar mevcut, şu bir gerçek ki iyi oyun oynamak için iyi yerli oyuncularınız olmak zorunda. Galatasaray'ın hem bayan baskette hem de futbol takımında en büyük problemi bu. Bunu nasıl çözerler bilemiyorum ama. Beşiktaş bu galibiyetle yukarıya tutundu, kaybetseler sıkıntıya girecekleri ortadaydı.Orta sahaya bir yabancı daha kiraladıkları söyleniyor amaçları ne ben de bilmiyorum. Ama bu şekilde gittikleri takdirde zirve yolundaki işleri hiç kolay değil. Dünkü maçtan aklımda kalan tek şey BJK'nin genç kalecisinin Nietzsche'den alıntı yapmasıydı. Çok hoşuma gitti valla, hem gelecek vaad eden bir kaleci, hem de konuşmasıyla kendini kültürel olarak da geliştirdiğini her halinden belli ediyor. Ülkedeki futbol kalitesinin yükselmesi için bu tip oyuncuların sayısını arttırmamız da şart. Sadece yetenekle olmuyor bu iş, insan kalitesini de arttırmamız şart. 

Sezonun Kralı FEDERER



Evet itiraf ediyorum Nadal kazansın istedim, hatta Nadal kazansın o gazla bugünkü Madrid - Barca maçını izlesin, Barcelona yensin hevesi kursağında kalsın istedim. Şakası bir yana maç trafiği sıkışınca önceliğimi Fenerbahçe - Galatasaray bayan basket maçına vermiştim ikinci sıraya bunu almıştım. Ama izlediğim anları ki bu %50'den fazladır beni tenise doyurdu. Federer bildiğimiz Federer, back hand'i öldürür fore hand'i süründürür modunda oynadı Nadal'la resmen. Muazzam bir ilk setin ardından çok fazla göz gezdiremediğim ikinci seti Nadal'a vermesi bile onun klasik huylarından biri kabul edilebilir artık. Ama Federer sonuçta, final setinde gene harika oynayarak, bize ekran başında yok artık bu sayıyı da aldı yahu dedirten vuruşlarla maçı kazanmasını bildi. 


Federer iyi geçirdiği sezonu bu kupayla noktaladı. Nadal'a haksızlık etmek istemem o da oldukça iyi geçirdi sezonu ama dün kortta Federer'in bu maçı daha çok istediği her türlü belli oluyordu. Gerçi yıllardır sezon sonu turnuvalarını ciddiye bile almayan Nadal için bu, sene finale çıkmak bile başlı başına bir atılım sayılır çok da üstüne gitmemek lazım. 


Adettendir yükselen değerleri de yazmak gerekir. Thomas Berdych için bir iki cümle yazmazsak ayıp olur cidden, yavaş yavaş, ama emin adımlarla geliyor bu genç Çek raket. Eğer ki çok farklı şeyler olmazsa (büyük sakatlık vs ) Nadal ve Federer'in ardından sahne Djokovic ve Berdych'in olacak gibi gözüküyor. Şimdi Soderling'i adam yerinde koymadım diye tenisten sorumlu delimiz Yasemin kızabilir bana ama eminim ki Berdych mi Soderling mi desem, direkt Berdych der.  Bizim en büyük temennimiz ise o kadar üst seviyede olmasa da Marsel İlhan'ın da bu sahneye dahil olması. Teniste sezonu kapadık böylece merak etmeyin yeni sezonun açılmasına çok kısa bir süre var. Avustralya Açık'ta görüşmek üzere. 

Kuusamo'da Koefler Rüzgarı



Kayakla atlamada sezonun ilk yarışı olan Kuusamo bayağı olaylı başlamıştı. Rüzgar sebebiyle ertelenen eleme atlayışları, diskalifiyeler vs. derken nihayet Pazar günü ilk ayak tamamlanabildi. Antrenmanlarda ve elemelerde oldukça formda gözüken Avusturya'lı Andreas Koefler, sezonun ilk yarışını kazanan isim oldu. 145,5 ve 143,5 metrelik atlayışları ile birinci olmayı başardı. Bir diğer formda Avusturya'lı Thomas Morgenstern  vatandaşının hemen arkasında ikinci sırada yer alırken, sezon değerlendirmesi yazısında iğnelediğim Simon Amman, çuvaldızı bana batırarak 3. sıradaki yerini alarak sezona iyi bir giriş yaptı. 


Aslında takıım yarışlarında belli olmuştu Avusturya'nın ve Norveç'in formu yerindeydi, ilk 10'a baktığımızda 3 Avusturya'lı, 2 Norveç'li görmek çok da şaşırtıcı değil. Bjoern Einer Romoeren biraz daha formda olsa belki de 3 isimle ilk 10'da yer bulacaklardı kendilerine. Yaz sezonunun en formda ismi Daiki Ito'da ilk yarışta belki çok istediği yerde olmasa da ilk 10 içerisinde yer bulabildi kendine. Geç çıktığı için diskalifiye edilen Janne Ahhonen'in yokluğu Fin seyircileri üzse de ( gerçi toplasan 300 kişi bile yoktu ama olsun), Genç Ville Larinto'nun performansı onlar için umut oldu. Yine tecrübeli Hautamaeki'de kendine ilk 10'da yer bularak Ahhonen'in yokluğunda ev sahibi ülkeyi sevindirdiler. Dikkat çeken diğer isim ise genç Norveç'li Anders Bardal oldu. Performansı ile gelecek için ışık verdi Bardal. Bu sezon yakından takip edilesi isimlerden biri. 




Rüzgarla karışık, bol diskalifiyeli bir yarış günü geride kaldı. Fena bir başlangıç sayılmaz sezon için, bakalım önümüzdeki yarışlar neler getirecek göreceğiz hep beraber. 

28 Kasım 2010 Pazar

Sezona Yakışan Final



Teniste sezon bu akşam oynanacak ATP WORLD TOUR Finali ile bitecek. Herkesin aklındaki dilindeki sezon finali nihayet bu sene gerçekleştiği için , biz tenis severler şanslıyız.   


Günün ilk maçını izleyemedim ancak okuduğum yorumlardan Nadal'ın biraz zorlansa da Murray karşısında 2-0 galip geldiğini çözebildim. Nadal ilk kez sezon sonu turnuvasında bu kadar formda ve hak ettiği finale çıktı dersek yanlış olmaz. 


Günün ikinci maçını büyük heyecanla bekleyen bendeniz ( Djokovic kazansın diye değil valla bak ) , bu heyecanımın karşılığını ilk sette alamadım. Aslında alamadım demek doğru olmaz, Federer'in ne kadar büyük bir oyuncu olduğunu ilk sette gördük. İnanılmaz puanlar özellikle fore hand'de yakaladığında. Djokovic bazen vurmak istediği gibi vuramamanın  etkisiyle bazen de, herhangi bir tenisçi karşısında rahatça puan alabileceği atışlara Federer'e yapmasının etkisiyle ilk sette 6-1 mağlup olmaktan kurtulamadı. İkinci sette ise çok daha mücadeleci bir oyun vardı kortta. Hani maçı ikinci sette izleseniz, bu muazzam tenis şöleni sabaha kadar sürsün derdiniz. Ama Federer gene en kritik yerde servis kırıp seti 6-4 almasını bildi. 


Herkesin yıllardır beklediği, Nadal - Federer finali nihayet sezon sonu turnuvasında gerçekleşiyor. Nadal'ın form düzeyi kendisini biraz daha yakın kılıyor finale, ama Federer'in " yok artık bu nasıl vuruş, böyle puan alınır mı yahu" dediğimiz vuruşları her şeyi değiştirebilir. Sonuç olarak bir tenis şöleni izleyeceğimiz muhakkak. Şölen bitsin sezona bir bakış atarız :)

26 Kasım 2010 Cuma

ATP Finals'da Yarı Final Zamanı



Sevgili deli takipçileri, şunca zamandır nasıl niyet ettim bilemezsiniz, gireyim iki satır da ATP maçlarını yazayım diye. Ama yok gündüz maçlarını işte olduğum gece maçlarının da takımlarımızın yoğun Avrupa Mesaisi ile çakışmasından dolayı çok izleyemedim. Yoksa sizi yazısız bırakmazdık vallahi bak, yalan söylüyorsak Serena Williams bir an önce iyileşip dönsün kortlara. O derece büyük konuştuk bakın. :))) 


İşin şakası bir yana ATP serisinde izleyebildiğim tek maç Djokovic - Nadal maçı oldu. İyiki de izlemişim ama güzel maç oldu. Bir Djokovic taraftarı olarak Nadal'a Cem Yılmaz edasıyla " Gözü sakatlanmasaydı yenemezdin " demek istiyorum. Her neyse B grubunda maçlar dün tamamlandı, Federer herhangi bir sürprize yer vermeden 3 maçını da kazanarak liderliğe oturdu. Bu noktada Soderling Ferrer'den gelecek bir kıyağı beklerken Murray'ın onu yenmesiyle kendini dışarda buldu. Bu durum beni çok üzdü gerçekten!!! ( tenisten sorumlu delimiz Yasemin kesin dövecek bu cümle yüzünden beni ). Ama İngiltere'de oynanan bir turnuva da İskoç tenisçinin üst tura çıkması da hoş oldu. Hoş İngilizler ile İskoçlar'da birbirlerine bayılmazlar pek ama olsun. 


A grubunda son maçlar bugün oynanacak, günün maçı Nadal - Berdych arasında. Zira Roddick'in Djokovic'i yenebileceğine ihtimal vermiyorum. Ki bu olursa Berdych için üst tura çıkma şansı doğar. Berdych'i severim ama Djokovic'i geçmesini istemem şahsen. Gözüken tabloda Nadal ve Djokovic bu gruptan çıkacak gibi. Federer - Djokovic ve Nadal - Murray eşleşmeleri olacak. Bu durumda Federer'in finale biraz daha zorlanarak gelebileceğini öngörmek yanlış olmaz. Hatta kalkıp Djokovic'e bir bacak arası daha atarsa bu sene Djokovic tenisi bile bırakabilir. Ancak neresinden bakarsak bakalım, bu  eşleşmeler olduğu takdirde Nadal'ın finale daha az yıpranarak geleceği, karşısına kim gelirse gelsin onun daha çok yıpranacağı kesin. 


Arkamıza yaslanıp tadını çıkartalım bu tenis şöleninin. 

Voleybol'da Avrupa Mesaisi



Geçtiğimiz hafta voleybol'da oldukça yoğun bir avrupa mesaisi vardı Türkiye için. Takımlarımızın ne yaptığına kısaca bakalım istedim ben de.


Erkekler Şampiyonlar Ligi ile başlıyoruz, Fenerbahçe Treviso'ya verdiği 2 puanın ardından kritik Fransa deplasmanına gitti. Tours takımı geçen hafta Belgorod'u deplasmanda yenerek sürpriz yapmıştı. Fenerbahçe zaman zaman aksasa da maçı 3-1 alarak rakibini puansız bırakmayı başardı. Belogrod'un Treviso'yu deplasmanda 3-0 yenmesiyle iki takım arasındaki durum eşitlenmiş oldu. Fenerbahçe'nin Treviso'yu deplasmanda yenebileceğine inanıyorum bu sebeple Belogrod ile oynanacak maçlar sonucu belirleyecektir grupta.


Şampiyonlar Ligi'nden ama bayanlardan devam ediyoruz. Üç temsilcimizin de haftayı galibiyetle kapatması güzel. Ancak Eczacıbaşı'nın Volero gibi alt seviye bir takıma set vermesine şaşırdım. Rehavettendir diye geçiyorum.Kızılyıldız deplasmanı zor olacaktı, Vakıfbank'ın buradan galip olarak dönmesi çok önemliydi tabiki de.  Ancak maçı 3-2 alarak 1 puanı orada bırakmaları çok da iyi olmadı.Odintsovo gibi üst düzey bir takımın daha olduğu grupta umarım Vakıfbank G.S.T.T bu puanı aramaz. 


Fenerbahçe ise geçen yılın rövanşı diye lanse edilen ama Bergamo'nun nerdeyse alt yapı takımıyla geldiği maçta Bergamo'yu 3-0 yenerken görüntü çok da umut verici değildi. Şimdi geçen yılın şampiyonunu 3-0 yendik yahu ne diyorsun sen diyen olabilir. Ama Seda'nın formsuzluğu, Nati'nin sakatlığında bizi zorladı. süre ilerledikçe takımda taşlar yerine daha da oturacaktır, Fürst'ün performansı ise parmak ısırttı hepimize. Hep diyorum nasıl bir kura sistemiyse bu, şampiyonlar liginin en iyi 3 takımını aynı gruba koymuşlar. O sebeple dünkü hatalar gözümüzü korkuttu biraz , Dinamo Moskova bu hataları affetmez çünkü. Sonuçta bu gruptan çıkan iki takımın da Final Four oynayacağına eminim ben. 


Erkekler'de CEV CUP'ta yer alan temsilcilerimizden Ziraat Bankası Maccabi Tel Aviv'i eleyerek çeyrek finale kalmayı başardı, bu turdaki rakibi ise Avusturya temsilcisi Hot Volleys Vienna. Ziraat'ın bu turu da rahat geçmesi normal sonuç olacaktır. Bayanlar'da ise son 16'daki rakiplerimiz biraz zorlu, Beşiktaş Sırp temsilcisi Tent Obrenovac ile eşleşirken Galatasaray M.P ise Yunan temsilcisi Olympiacos ile eşleşti. Her iki takımımıza da başarılar dileyelim ihtiyaçları var çünkü. 


Challenge CUP'ta mücadele eden İBB ve Arkas ise yollarına devam ediyorlar. Temsilcilerimizin son 16'daki rakipleri belli oldu. İBB İsviçre'nin Lausanne  takımıyla oynarken, Arkas'ın rakibi ise Finlandiya temsilcisi Raison Loimu oldu. 

Efesliler Efes Pilsen'e Tepkili



Aslında hiç aklımda olmayan bir konuydu, dün akşam yaşananların ardından yaptıkları açıklama ile olaya nokta koymuşlar. Kendi özverileri ile bir şey yapmaya çalışan bir taraftar grubuna karşı Efes Pilsen idarecilerinin ve oyuncularının takındığı tavır çok komik gerçekten. Yani şimdi kıyas yapacağım Efes'li dostlarım da oyuncular da bozulmasın buna ama. Süper zekalı sevgili Efes Pilsen idarecilerine lafım, bu ülkede kulüp takımlarının basketbola olan ilgisi yokken çok güzel yatırımlar yapıp , basketbolu ayakta tuttunuz ve o süreçte haklı olarak taraflı tarafsız tüm ülkenin desteğini aldınız. Ancak ne zaman ki Ülker bu arenadan çekilip diğer üç kulübe destek vermeye başladı sizin de bu aldığınız destek biraz düştü. Bunun sizde farkındasınız. İşte bu noktada sizi Larry Richard'lı, Naumoski'li döneminizdeyken takip etmeye başlayan,seven ve şimdi yetişkin birer insan olan bu taraftarlarınıza sırt dönüyorsunuz. Halbuki onlar o furyanın ardından gönüllerinde asıl olan takım olarak sizi seçmişler. Hani gören de Fenerbahçe Galatasaray gibi koca bir camiasınız milyonlarca taraftarınız var da , orada gerçekten bu takım için bir şeyler yapmaya çalışan yüzlerce kişiye sırtınızı dönüyorsunuz sanacak. İkinci sözüm de oyunculara, twitter'dan oradan buradan haydi Sinan Erdem'e gelin taraftarımızı istiyoruz vs. yazmasını biliyorsunuz. Takım için bir şeyler yapmaya çalışan az sayıda insana da,  davul çalmasınlar arkamızda vs. bilmem ne diyorsunuz. Hani bir çoğunuz genç o zamanları bilmez, kulübünüz eskisi gibi okullarda çoluk çocuğu toplasın da ana okulu bahçesi gibi bir salonda maç oynamanın ne olduğunu anlarsınız o zaman. Avrupa'nın herhangi bir kulübünde herhangi bir oyuncu bu şekilde bir şikayette bulunuyor mu acaba. OAKA'da bu ortamdan şikayet eden bir tane Panathinaikos'lu var mı, ya da Belgrad Arena'da ya da Pioneer Arena'da...Efes Pilsen kulübü son yıllarda yaptığı yanlışların üstüne bir yanlış daha ekleyerek devam ediyor yoluna, yolları açık olsun. Aşağıda Efesliler grubunun açıklamasının tam metni var, buyurunuz okuyunuz. 

Efesliler grubunun açıklaması diye lanse edilen şeyin , Efesliler grubu ile alakası olmadığını öğrendim. o sebeple kaldırıyorum, TURKBASKET gibi sitelerin de biraz daha duyarlı haber yapması gerektiğini düşünüyorum. Kulüpten bazı olumlu geri dönüşler almış Efesliler grubu, olası gelişmeleri gene duyururuz buradan 

Kayakla Atlama Sezonu Başlıyor



Burayı uzun zamandır takip edenler şu başlığı nasıl bir hevesle attığımı iyi bilir. Oh be arkadaş nihayet kış sezonu başlıyor. Tamam Sürat Pateni, Skeleton, Kızaklar , Snowboard ve hatta Super Giant Slalom'da seviyoruz takip ediyoruz ama kayakla atlama'nın heyecanı bambaşka.


Neyse efendim çok fazla detaya girmiyorum, elimden geldiğince takip edip sizleri sezon boyunca bilgilendireceğim. Ama bu noktada sizlere tanıtmak istediğim bir blog var. KAYAKLA ATLAMA BLOGU yanılmıyorsam bu alanda tek Türkiye'de. Başkaları varsa da ben görmedim. Bizler buradan mümkün mertebe güncellerken, daha detay bilgilere ulaşmak isteyenler için önereceğim tek adrestir. Hatta ben tembellik yaptığım için, sezon yarışlarının listesini onlardan çalıyorum şu an mesela :). Şakası bir yana biz deliler burada mümkün mertebe güncellemeye çalışıyoruz, ancak arada aksamalar atlamalar olabiliyor, kaldı ki ben bile bazı haberleri oradan alıyorum. Siz de benim gibi kayakla atlama fanatiği iseniz bu siteyi takip edin derim.


Sezona gelirsek biraz tatsız başlıyor dersek yeridir. Avusturya'lı sporcu David Zauner, Lillehammer'de yaptığı antrenman sırasında düşerek dizinden yaralanmış. Kontrollerde çok ciddi bir sakatlığı olmadığı ortaya çıkmış ki bu sevindirici haber tabiki de. Fizik tedaviye hemen başlayan Zauner'in, bugün başlayacak, sezonun ilk yarışı olan Kuuasamo'ya takımla birlikte gelip gelmeyeceği henüz netlik kazanmamış durumda.


Sezonun startı Kuusamo ile veriliyor. Gözler tabiki de Simon Amman'da olacak. Her ne kadar yaz hazırlık dönemini sırtındaki ağrıların etkisiyle ( yok yeni takımlar ayağımı sıktı, yok alışamadım, yok memleketimi özledim Milka getirin bana bahanelerini saymıyorum ) çok iyi geçirmese de bekliyoruz Harryy Potter'ın yapacaklarını. Kendisi bir ara sezon sonu bu işi bırakabilirim de demişti sonradan bu seneki hedefim takım halinde başarı yakalamak açıklaması yaptı ama sadece 2 üst düzey atlamacı ile o iş nasıl olur bilinmez. Yaz dönemini iyi geçirenin sezonu da iyi oluyor ama mevzu bahis istikrarsızlık abidesi Daiki ITO olduğunda buna emin olamıyor insan. Yetenek olarak kimsenin şüphesi yok, yaz dönemindeki performansını sezonun geneline dengeli bir şekilde yayabilirse Daiki ITO bu sene büyük işler yapabilir diye düşünüyorum. Avusturya'nın Dream Team tadındaki takımının ne yapacağı da sezonu belli edecek, Morgenstern ve Schlierenzauer öncülüğünde onlarda çok iddialılar. Pek tabiki benim şahsi favorilerim şu sporu sevmemin temel sebepleri sevgili uçan bıyık Adam Malysz ve Janne Ahonen de var. Kamil Stoh, Koudelka ve Zografski gibi gençleri izlemek de ayrı keyif. Yahu kısa yazacaktım ben di mi, bak gene uzun oldu yazı. Kuusamo ile veriyoruz startı, kış sezonumuz açılmıştır kutlu olsun  :)


DateLocationHSNationRemark
27.11.2010Kuusamo142FiWC/Team
28.11.2010Kuusamo142FiWC
01.12.2010Kuopio127FiWC
04.12.2010Lillehammer138NoWC
05.12.2010Lillehammer138NoWC
11.12.2010Harrachov142CzWC
12.12.2010Harrachov142CzWC
18.12.2010Engelberg137ChWC
19.12.2010Engelberg137ChWC
29.12.2010Oberstdorf137De4HT
01.01.2011Garmisch-Partenkirchen140De4HT
03.01.2011Innsbruck130At4HT
06.01.2011Bischofshofen140At4HT
08.01.2011Harrachov205CzSFWC
09.01.2011Harrachov205CzSFWC
15.01.2011Sapporo134JpWC
16.01.2011Sapporo134JpWC
21.01.2011Zakopane134PlWC
22.01.2011Zakopane134PlWC
29.01.2011Willingen145DeTT/Team
30.01.2011Willingen145DeTT
02.02.2011Klingenthal140DeTT
05.02.2011Oberstdorf213DeSFWC/TT
06.02.2011Oberstdorf213DeSFWC/TT/Team
12.02.2011Vikersund225NoSFWC
13.02.2011Vikersund225NoSFWC
25.02.2011Oslo106NoLWM
26.02.2011Oslo106NoWM
27.02.2011Oslo106NoWM/Team
03.03.2011Oslo134NoWM
05.03.2011Oslo134NoWM/Team
12.03.2011Lahti130FiWC/Team
13.03.2011Lahti130FiWC
18.03.2011Planica215SiSFWC
19.03.2011Planica215SiSFWC/Team
20.03.2011Planica215SiSFWC


WC = FIS Dünya Kupası
4HT = Dört Tepe Turnuvası
SFWC = Kayakla Uçma Dünya Kupası
TT = FIS Takım Turnuvası
WM = Dünya Şampiyonası
NWC = Kuzey Turnuvası
OG = Olimpiyat




Not : çizelgeyi doğrudan KAYAKLA ATLAMA BLOGU üzerinden aşırdım sevgilerimi iletiyorum Eren ve Ozan'a :) 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...