30 Mart 2010 Salı

İyi ki Doğdun SEDA Kaptan

Bugün Seda TEKİNDAĞ'ın doğum günü. Hani şu trafik kazası geçiren milli basketbolcumuz. Kendisi halen daha Maltepe Darüşşafaka Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi'nde. O sıkıntılı günlerin çoğunu atlattı, en azından yaşama tutundu. Bugün belki bazı arkadaşları hastanede onu ziyuaret edip moral verecek kendisine, bizim yapabildiğimiz burdan tüm iyi dileklerimizi yollamak kendisine. dua etmek bir an önce ayağa kalkması için. Yaşama tutundan ya SEDA, ayağa da kalkarsın sen demek. Kimbilir seneye belki parkeler üzerinde kutlarız doğum gününü. Yaşama dair umudun hep içinde olsun, iyi ki doğdun SEDA TEKİNDAĞ, mutlu yıllar...

29 Mart 2010 Pazartesi

Akıllı Olan Kazandı


Ya da gavurca deyimiyle The Curse of Red Bull Team'de denir Albert park yarışı için. Sıcağı sıcağına Red Bull patronu Horner'ın sözlerine kula verelim aslında "İlk ikide başlayıp yarış sonunda iki puanda kalmak takımdaki herkesin moralini bozdu.Ama herşeyi düzeltebiliriz"...Cidden bu mekanik sorunlarla nereye kadar gidecekler ben de anlamıyorum zira bunlar henüz pist yarışları, araçları mekanik olarak çok daha fazla zorlayacak sokak yarışları başlayınca ne yapacaklar bilmiyorum. Vettel'in pilotajı takdire şayan ancak iş sadece onda bitmiyor işte.

Dönelim kazanan takıma Button kuru lastiklere çabuk geçmenin faturasını ödeyecek diye düşünüyordu herkes. Ancak belki 2-3 tur zorlandı sonrasında rakipleri kuru zemin lastikleri için bir bir pit'e girerken de liderliğe kuruldu. Yumuşak bir pilotaj stilinin olmasının da etkisiyle , 50 turdan fazla o lastiklerle idare etmesini bildi. Hakettiği bir galibiyetti. Hamilton her ne kadar tam Kubica'yı geçecektim pit'e çağırdılar diye isyan etse de, lastiklerinin durumu içler acısıydı cidden. Zaten pit'e isyan edeceğine kamyon şoförü gibi arkadan kendisine bodoslama dalan Webber'e isyan etsin. Yani cidden izlerken içimden yahu birader el arabası değil ki bu F1 aracı , viraja giriyosun bir fren yapar insan dedim. Kubica çaktırmadan 2.liği alırken Massa yine podyumda yer buldu kendine. Alonso'nun yarışın başında yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen toparlanıp 4. sıraya gelmesi Ferrari'nin bu sezona ciddi biçimde asıldığının göstergesi bence. Önümüzde Sepang var, Red Bull mekanik sorunlarını çözebilirse Sepang'da harika bir yarış bizi bekliyor bence.


Son paragrafı da grurumuz Kenan Sofuoğlu'na ayırıyorum. Geçen yılki sıkıntılar bitti. Bu sene başında ayağını kırdığı için biraz sıkıntı vardı ama o da geçti. İlk ayakta 3. olmuştu, dün Portekiz'de zirveyi aldı. Genel klasman zirvesine de oturdu. Kenan'a İstanbul Park'ta antrenmanı çok gören Bernie amca'yı sevgiyle selamlıyorum. Kenan podyuma çıktığında da Türk Milli Marşı yerine Japon milli marşı'nı çalan organizasyon komitesini öpüyorum burdan...

Bir Derbinin Ardından

Maçla ilgili teknik taktik milyonlarca yazı okursunuz hiç yazmıyorum bile. Zaten Selçuk'un 40m'den attığı golle biten bir maça teknik taktik yorum yapan çarpılır...

Maç öncesi ve sonrası izlenimlerimi aktarayım ben...

- Kendi arkadaş çevreme bakarak konuşuyorum, genelde Fenerbahçeliler facebook vb. ortamlarda geliyoruz, koymaya az kaldı vs. gibi nispeten daha az iddialı laflar içeren videolar, fotoğraflar vb. şeyler paylaşırken, GS'liler o sene bu sene, bu sefer kaçarı yok, kesin yenicez, 3-5 atarız, Sami Yen mezar olur, orta sahayı geçemezler minvalinde atıp tutuyorlardı.

- Gene Fenerbahçe'liler sürekli Mor Menekşe klibini yayınlarken, GS'lilerin hit şarkısı Mustafa Ceceli Kanaryam'dı. Hatta stadda bile çalacaklardı, harbi şu mor menekşe olayı fena oturmuş içlerine ilk yarıda onu anladım.

- Kişisel olarak iddiaya girmek gibi huylarım yoktur. Kumardan nefret ederim, arada zevk için iddaa oynarsam oynarım yani, ancak oynayan arkadaşlarla maç muhabbeti yapmak bence bu bunu yener gibi konuşmak çok hoşuma gider. İlk kez bu maçtan sonra "lan keşke iddiaya girseydim köşe olmuştum şimdi dedim " içimden...

- Maç yaklaştıkça Sami Yen yolundaki dostların telefonu çıldırttı beni, yahu hastayız yatıyoruz evde yapılır mı bu. Ama takdir ettim abi bileti ne yapıcan kırıyoruz kapıyı işte diyip gene kapıyı kırmaları takdire şayan...E Sami Yen'e de bu veda yakışırdı, Seyrantepe'de daha düzgün olur bu işler artık...

- Kendimize yakışanı yapıp Özhan Başkan için pankartla çıktık sahaya, ilk kez alkışlandık sanırım Sami Yen'de...Demek ki bazı şeyler o kadar da zor değilmiş yeter ki yapılmak istensin...

- Maçı izlerken inanılmaz rahattım, Selçuk'un golünden sonra çıldırdım evde resmen, üst kattaki GS'li komşularımız kesin uyuz olmuştur bana...:)

- Keita'yı gördükçe Arif'e ettiğim sahtekar, atıyor kendini yere laflarından utanmaya başladım valla...

- Maç bitimiyle birlikte çöktük netin başına, doğal olarak GS'li arkadaşlar yoktu piyasada, bugün de geçsin yarından itibaren fotoğraflar paylaşırlar, son dk. da Lugano'nun yaptığı penaltı vs. diye.

- Fenerbahçe taraftarının konu GS olunca dalga geçme kapasitesi cidden süper oluyor. Bir daha Sami Yen'e gelmeyeceğimi Kadıköyden vurucam gol olacak, "FENERBAHÇE ALİ SAMİ YENİL'de antrenmana çıktı gibilerinden espriler güzeldi.

- bizim PAPAZIN ÇAYIRI'ndaki maç yazısını herkes okusun derim. Muhteşem bir Keita derlemesi. Hatta spoiler'da verelim yazıdan " 23- Keita trambosit dengesi bozularak yere düştü, kan nakline ihtiyaç var derken hakem yanından koştu, iyileşerek ayağa kalktı."

- Maç bitiminde playlistler güncellendi yani en azından GS'liler güncelledi, Mustafa Ceceli yerine Erkin Koray'dan Fesuphanallah'ı dinliyorlarmış bol bol...Fener tarafında tarife belli, Mor Menekşe'ye devam...

- Samandıra'da I LOVE YOU SELÇUK tezahüratı duydum ya, nerelere vurayım kendimi bilmiyorum.

- Volkan'a terbiyesiz diyenleri de allaha havale ediyorum, ortada hiçbir şey yokken emek hırsızlığı yapıp kendini yerden yere atan adam terbiyesiz olmuyord a Volkan mı oluyor ? Rahmetli Özhan başkan, zamanında Aziz Yıldırım'a edilen küfürlerle ilgili olarak, neden sadece ona ediliyor bir bakmak lazım demişti. Neden Volkan bunu sadece GS maçında yapıyor buna da bakmak lazım...

- Leo Franco'ya da galibiyet priminden hak versin Fener yönetimi, hak yemek bize yakışmaz...

Son olarak tüm maç boyunca susmayan hatta golden sonra da tüm Sami Yen'i susturan renkdaşlarıma teşekkür ediyorum, söz veriyorum bir hafta boyunca tüm medikal ve bitkisel desteği alıp pazar günü var gücümle, sesim bitene kadar bağırmak için stadda olacağım...

Derbi böyle geçti , dün motorsporları açısından da güzel bir gündü , ilerleyen saatlerde onlarla ilgili de bir derleme yaparız...



26 Mart 2010 Cuma

Tuğba Bildiğimiz Gibi

Programını saniye farkla kaçırdım, neyse sonradan bir şekilde ulaşıp izledim ama. Öncelikle 44,52 Tuğba için düşük sayılır, ama olur yani arada her sporcunun kötü performans verme hakkı vardır. Genel sıralamada 28. basamağı almış Tuğba, statüyü kontrol etme şansım olmadı, edebilirsem eğer Serbest programda yarışıp yarışamayacağını söylerim. Şahsım adına getirebileceğim tek yorum, bir Bülent Ortaçgil şarkısı oluyor aslında Tuğba için. Ailesi ile Tuğba'yı düşündükçe " sen ben, değirmenlere karşı bile bile birer yitik. Savaşçı" dizeleri dönüyor beynimde. Değirmenlere karşı Don Kişot'luğa devam Tuğba.

Kerem Sona Doğru




Haberi SalsaBasket'te gördüm , sağolsun Anıl içimi okumuş resmen. bugün arşivi karıştırırken Kerem Gönlüm ile ilgili yazıları buldum, içimden yahu ne oldu bu çocuğun durumu acaba itiraz ettik mi 1 senelik cezaya falan diye sorup duruyordum kendime.

Salsa'nın verdiği haberden de anlaşılacağı üzere, FIBA bu 1 yıllık cezayı pek tasvip etmiyor. Ki zaten etmemesi de gerekiyordu, zaten gerekçeli karar açıklandığında bir sürü Fenerbahçe blogunda da bu konuya değinilmişti. Peki Federasyon'un derdi neydi de 1 sene ceza verdi. 2010'da Kerem'i oynatmak istiyorlardı. Şimdi cezanın olması gerektiği yere 2 yıla çekilmesi gündemde. Bu neyi değiştirecek, görünürde hiç bir şeyi değiştirmeyecek aslında. Ancak bizim burdan kendi kendimize attığımız çığlıkların doğruluğunu kanıtlayacak. Efes Pilsen'den gelen reklam gelirleri kısılmasın diye seslerini kesen medya'nın yüzüne bir tokat gbi çarpacak. Herşeyden önce forma skandalının en masum ismi olan Tufan Ersöz'e gösterilmeyen hoşgörünün , binlerce katını Kerem Gönlüm'e gösteren disiplin kurulu üyelerinin suratına inecek bir tokattır bu. Kerem açısından bakarsak işler daha kötü, zira bu ceza ile birlikte bildiğim kadarıyla bedelli askerlik yapma hakkını kaybediyor. Hatta üniversite mezunu olmadığı için de 15 ay askerlik yapmnak zorunda kalabilir. Cezasını bitirip 3 sene yurtdışında oynarsa bundan kurtulma şansı var ancak yaşı gereği bu da zor sanki... Adalet geç de olsa tecelli ediyor, kim bilir belki bu karardan sonra Kerem2in de hafızası canlanır birden CATHENE'in vücuduna nasıl girdiğini hatırlar belki....

25 Mart 2010 Perşembe

Kardeşlerimize Ulaştık

Kasım ayında ilk duyurusunu yapmıştık. Vamos Bien ile "Yoksulluğumuz Kardeştir Bizim" isimli projenin başlangıç noktasıydı o ay. Ocak ayının ortasına kadar hediyeleri topladık. Sonra sıkı bir tasnif süreci , ve okullara dağıtımın başlaması. İsterseniz bu noktayı direkt olarak Vamos Bien'in satırları ile geçeyim sonra kendi düşüncelerimi eklerim.


" Vamos Bien grubu olarak düzenlediğimiz Yoksulluğumuz Kardeştir Bizim-Köy
Okullarına Yardım Kampanyası'nı başarıyla sonuçlandırdık.Kasım ayından beri
sürdürdüğümüz hazırlık aşamasını tamamladıktan sonra 28 Şubat günü yola
çıkarak, 1 Mart günü Muş-Sungu-M.Akif Ersoy İ.Ö.O., 2 Mart günü
Van-Çaldıran-Yukarı Sağmalı Köyü İ.Ö.O., 3 Mart günü
Van-Çaldıran-Toprakseven Köyü İ.Ö.O., 4 Mart günü Ordu-Kabataş-Alankent
İ.Ö.O. ve 5 Mart günü de Ordu-Ünye-Pelitliyatak-Çalca İ.Ö.O.'na eşyalarını
teslim ettik.Gittiğimiz 5 okulda yaklaşık 1700 öğrenci öğrenim
görüyordu.Vamos Bien olarak bu okullardaki ihtiyaç sahibi öğrenci
kardeşlerimize ihtiyaçları olan bot, mont,kazak,kırtasiye malzemesi vb.
eşyaları temin ederek kendilerine ulaştırdık.Gittiğimiz okullarda eşyaları
öğrenci kardeşlerimize teslim ederken tanık olduğumuz öğrenci
kardeşlerimizin mutluluğu bizim için en büyük teşekkür oldu.Kampanyamıza
katkıda bulunan herkese Vamos Bien grubu olarak teşekkür ederiz."

Facebook'a eklenen fotoğrafları görünce içimden birşey koptu resmen. Çocukların gözlerindeki mutluluk ayrı , belki de o yollanan boyalarla çizdikleri kardeşlik resimleri, Fener , Galatasaray Trabzon'u bir arada gösteren resimler beni duygulandırdı.



Üstüne bir iki küçük kardeşimin yazdıklarını da okuyunca işyerinde bile gözyaşlarıma hakim olamadım. Yaşları küçük ama yürekleri o kadar büyük ki , tarif edilemez bence. Beni en çok duygulandıran mektubu aşağıya ekliyorum. Diğer fotoğrafların olduğu linki'de ekliyorum hatta hepsine bakabilesiniz diye. Bu çalışmayı X grubu Y grubu kimin yaptığı önemli değil. Fenerbahçe halkın takımıdır diyoruz ya , işte halkın takımının taraftarına da bu yakışırdı. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. VAMOS FENER !!!




Fotoğrafların tamamı için TIKLA

Hep Beraber Finale


Dün voleybolda Eczacı maçı vardı, maçın başlangıç saati 18:30 olduğu için ve malum dağ başında olduğu için tercihimizi Saracoğlu'ndan yana kullandık. Ama ilk seti Nazlı'da yemek yerdiğim yerde, ikinci seti Maraton Fenerium'da, son seti de stadın içindeki televizyonda bitirdik. Bu kızlar camiaya çok farklı bir hava veriyor cidden. Dün takım kadroları sayılıyor bi baktım 50-60 kişi içerde ekranın karşısında maçı izliyor. Arkadan gelen sesler " Kızlar hadi maç başlayacak, bitirin şu maçı çok uzattınız"...Yanlış anlamayı bu sözleri Eczacıbaşı için söylüyorlar. Ne kadar gurur duysak azdır kızlarla. Cannes öncesi değişik senaryoları denemek iççin ideal olduğunu düşündüğüm bir maçtı, ilk iki sette de bol bol denediğimizi düşünüyorum. 26-24'lük setlerin mimarı tam olarak Eczacı değil yani. Neyse efendim önümüzde Beşiktaş ve İller Bankası maçı var, sonrasında ver elini Cannes.

Futbol takımına bir şey yazmaya gerek yok , rakip zaten yedek takımla çıkmış. Adamlar ligde kalma derdindeler, kupayı bırakmışlar, ama bizim dahi hocamız Emre ile oyuna başlıyor. Emre sakatlandı , GS maçına oynar mı bilinmez. Oynamazsa Daum'a en derin sevgilerimizi ileteceğimiz kesin.

24 Mart 2010 Çarşamba

Muhteşem Zamanlama


Şimdi bu işlerin sorgusu suali olmaz, sen oyun var dersin karşı tarafta ne alakası var diye başlar argümanlarını sıralamaya. Federasyon dün Fenerbahçe'ye resmen savaş ilan etti, sen kimsin arkadaş tanımam ben seni dedi. Yok emniyet önlemi alınmamışta ondan ceza almış Everton maçında vs.. İBB'yi de güvenlik zaafından dolayı vermişler PFDK'ya. E sayın başkan adama sorarlar, Ali Sami Yen'de tente üzerine taraftar çıkması güvenlik zaafı değil midir ? Bu zaaf yüzünden bir vatandaş nerdeyse ölmüyor muydu ? Bunun bedeli 100.000 TL mi sayın Başkan?

Bugün uzun zamandır üzerinde çalışılan şike dosyası , savcılığa verildi. Yahu bu işler sezon ortasında ya da sezon sonunda yapılır, adalet bekler mi demesin kimse, elinde delilin varsa sezon sonunda da binersin adamın tepesine. Cuma günü İBB Bursaspor ile oynayacak Arif Erdem göz altında. Hasagic'de aranıyor. Haftaya Bursa'nın rakibi kimse ondan birilerini ifadeye çağırırsınız tam olur. Biz bunu söylediğimiz zaman komplocu oluyoruz da, yahu zorla komplo teorisi ürettiriyorlar.

Yeşilçam Ödülleri


Biraz spor'un dışına çıkalım istedim. Dün akşam izledim ödül törenini, ufak tefek detayları saymazsak cidden Türkiye'nin Oscar'ı olur bu ödül töreni. 3. kez düzenleniyor bu sene ve 3 sene de geldiği noktayı görmek cidden mutluluk verici. Beni bu sene en çok etkileyen iki film vardı daha doğrusu ödül alanların içerisinde izleymediklerim de vardı onlara haksızlık etmemek lazım. Nefes ve Başka Dilde Aşk'ın performansını merak ediyordum. Özellikle Mert Fırat en iyi erkek oyuncu ödülünü almazsa, ciddi haya kırıklığı yaşardım. Sağolsun jüri beni hayal kırıklığına uğratmadı, Nefes'in de en iyi film ödülünü hakettiğine inanıyordum, orada da yanılmadım. Bİnnur Kaya'nın Vavien'deki performansını izleyemedim ama, söz konusu Binnur Kaya ise aldığı ödülü sonuna kadar haketmiştir diyebiliyorum rahatça. Tam liste aşağıda, güzel bir akşam geçirdim ödül törenini izlerken, umarım seneye çok daha iyi olur.

En İyi Film: Nefes: Vatan Sağ Olsun

En İyi Yönetmen: Reha Erdem-Hayat Var

En İyi Kadın Oyuncu: Binnur Kaya-Vavien

En İyi Erkek Oyuncu: Mert Fırat-Başka Dilde Aşk

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Cemal Toktaş-Güneşi Gördüm

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Derya Alabora-Pandora'nın Kutusu

En İyi Görüntü Yönetmeni: Soykut Turan-Güneşi Gördüm

En İyi Senaryo: Engin Günaydın-Vavien

En İyi Müzik: Atilla Özdemiroğlu-Vavien

En İyi Genç Yetenek: Elit İşcan-Hayat Var

Turkcell İlk Film Ödülü: Nefes: Vatan Sağ Olsun-Levent Semerci

23 Mart 2010 Salı

Partizan Tarih Yazıyor


Malumunuz sezon başından beri dikkatle izliyorum kendilerini. Vujosevic'in başarılarına şapka çıkartmaktan başka yapacak bir şey yok. 2. Çeyrek başında sanırım 20 sayı kadar geriye düşmelerine rağmen Maccabi'yi 85-77 devirerek seride 1-0 öne geçemeyi başardılar. Şimdi diyeceksiniz ki şu yukarıdaki gibi taraftarın önünde bu normal. Evet ama Partizan bu anlattıklarımızı deplasmanda hem de Nokia Arena'da yaptı. Peki bu fotoğrafı neden koydum. Zira 1 Nisan'daki ikinci maç yukarıda gördüğünüz gibi bir taraftar topluluğu önünde oynanacak. Hatta aynı tarihte Belgrad Arena'da olan 50 Cent konseri , Pionir Arena'ya alınmış. Alınacak çok ders var aslında ama neyse biz maça bakalım. Partizan final four'u hakediyor umarım da ulaşırlar..

Allah Akıl Fikir Versin


Chimenti...Juventus'un emektar kalecisi. Malumunuz Buffon sakatlanınca, kale Manninger'a kalmıştı. O da sakatlanınca iş emektar Chimenti'ye kaldı. Geçen hafta sonu Sampdoria maçında yediği golden sonra sinirlenerek soyunma odasında hırsını masadan çıkartmış Chimenti."Maçta yediğim gol beni çok sinirlendirdi. O hırsla maçın ardından kendimi soyunma odasına attım. Ancak sinirimi masadan çıkarmaya kalkınca, elimi kırdım" demiş. Juventus için kabus gibi bir sezon geçmeye devam ediyor valla, takımın üç kalecisi de sakatlanmış oldu şimdi. Önümüzdeki hafta kaleyi genç takım kalecisi Carlo Pinsoglio koruyacak. Ne diyelim Juve taraftarlarına sabır dilemekten başka yapacak bir şey yok...

22 Mart 2010 Pazartesi

Mekanı Cennet Olsun

Adam gibi adamdı cidden. 6 gol yemelerine rağmen stadyumu rakibini alkışlayarak ve rakip takım başkanını tebrik ederek terkedecek kadar beyefendi adamdı. Şu kokuşmuş futbol camiası içinde cidden düzgün sayılabilecek ender insanlardan biriydi. Mekanı cennet olsun, allah ailesine sabır versin. Galatasaray camiasının da başı sağolsun...

Tanjevic Ameliyat Olacak


Tanjevic'in rahatsızlığı ile ilgil resmi açıklama gelmedi henüz ama gelen bilgiler önümüzdeki günlerde ameliyat olacağı yönünde. Bu süre içerisinde hem milli takıma hem de Fenerbahçe Ülker'e ara verecek. Ameliyattan sonraki tedavinin seyrine göre dönüp dönmeyeceği belli olacakmış. Acil şifala diliyorum kendisine, umarım ameliyat ve sonrasındaki tedavi olumlu geçer, kendisini play off'larda ve 2010'da milli takımın başında görürürüz.

Engel Sizsiniz !!



Bu satırlarda daha önce engellilerin yaşadıklarına dair, özellikle engelli sporcuların yaşadıklarına dair yazılar yazdık. Hemen sağ tarafta dönen bir banner göreceksiniz. Engelleri Kaldır hareketinin 2009-2010 farkındalık yaratma çalışmaları kapsamında, ipin ucundan ben de tutayım çorba da bizim de tuzumuz olsun diyerek o bannerı koyduk buraya.1 kişinin bile dikkatini çekebilsem ne mutlu bana zaten. Banner'a tıklayalım, siteyi inceleyelim, paylaşalım. Her gün rahatça yürüyüp evimize gittiğimiz yolların, bu ülkede 8,5 milyon insan için aslında bir keşmekeş olduğunu anlayalım. Destekleriniz için şimdiden teşekkürlerimi sunarım.

20 Mart 2010 Cumartesi

Tanjevic Gidiyor !!!


Evet sevmiyorum kendisini, evet eleştirdiğim çok şeyi var, demode taktikleri, oyuncularla arasındaki iletişim vs. Ancak bu gidiş böyle olmamalıydı, öyle ya da böyle sezon sonuna kadar kalmalıydı takımda. Ancak hayat insanın karşısına her zaman güzelliklerle çıkmıyor işte. Tanjevic'in yapılan tetkiklerinde Kolon Kanseri olduğu ortaya çıkmış. Sevindirici olan tek şey erken teşhis konulup, tedavisine hızlı bir şekilde başlanması olmuş. Biliyorsunuz George Karl'da daha önce kanseri yenerek işinin başına dönmüştü, ki bu aralar ikinci kez kanser teşhisiyle tedavi görüyor. Yani cidden ne kadar sevmesemde , sabah sabah düğüm oldu boğazım resmen. allah acil şifalar versin kendisine. Takımın her zamankinden çok desteğe ihtiyacı var artık, bunu da gözden kaçırmamak lazım taraftar olarak...

18 Mart 2010 Perşembe

Çanakkale Türkiye'dir

X Türkiye'dir bilmem ne geyiğinin dibine vurulduğu şu günlerde, bu lafın bu ülkede kullanılabileceği tek durumun yıldönümünü yaşıyoruz. Bİr devrin kapandığı, fakat daha aydınlık olan yepyeni bir devrin doğumunun başlangıcının yıldönümü. Çanakkale Türkiye'dir. Türk'ü, Laz'ı, Kürd'ü, Çerkez'i, okumuşu, okumamışı eli silah tutanı,tutmayanı orada savaşmıştır. Bugün ucuz siyaset yapanların unutmaması gereken tek şey budur. Üzerinde yaşadığımız toprakları borçlu olduğumuz aziz şehitlerimizin Ruhları Şa'd Olsun. Emanetiniz, emanetimizdir, onu korumak ve kollamak boynumuzun borcudur...

17 Mart 2010 Çarşamba

Size Ne Diyarbakır'dan

"Bize göre Diyarbakırspor küme düşürülmemeli ve Diyarbakırspor’da oynayan futbolcuların emekleri düşünülerek onların da bu futbol oyununun bir parçası olduğu unutulmamalıdır."

Bursaspor'un hükmen galibiyet kararı hakkında yaptığı açıklamadan bir bölüm. Metnin tamamı burada.

Hadi 3 puanı aldınız , hadi can tehlikeniz vardı vs. Yahu sizin hiç mi suçunuz yoktu bu olanlarda, orada 25 tane adamın kafasını gözünü yararken de bunu mu düşünüyordunuz. Ortada hiçbir şey yokken , nerdeyse ve maalesef memleket rutini haline gelmiş olan şehit vakasını bahane ederek, yaptığınız ırkçılığı kapatmaya çalıştınız. Durduk yerde Diyarbakır taraftarlarına karşı Ne Mutlu Türk'üm Diyene pankartı açtınız. Hani memlekette cidden düzgün bir savcı olsa alayınızı TCK 312'den içeri alır bu pankart yüzünden. Gerçi onlar da çok yoğun bu aralar, TSK fişlemekle uğraşıyorlar malum...Yani ortada aleni tahrik var onu geçtim rakip taraftara saldırı var, ortada dişe dokunur ceza yok. Sonra vah efendim Bursa'ya yapılanlar vahşetmiş. Sonra da lakabınıza uygun gözyaşlarınızla Diyarbakırlı oyuncuların emeklerinden bahsedersiniz. Bu bir vahşetse, bunu başlatan senin taraftarında sayın Yazıcı, çanakçınızda Levent Kızıl önderliğindeki TFF.

TFF için ne desek boş, yaptığınız her türlü eyyamla, siyasilerin kucağından inmeden aldığınız her kararla , Türk Futbol'unun bugün içinde olduğu kaosu yarattınız. Halen daha kendinizi 2016 masalıyla avutuyorsunuz. Bu zihniyetle 2016'yı alsanız ne olacak.

16 Mart 2010 Salı

Eyyam


Şu ülkedeki futbol ortamından nefret ettiğim, kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum. Döner bıçakları havada uçuşuyor, her deplasmanda mutlaka birileri taşlanıyor, trbünlerde birbirine giriyor millet. Ve bütün bunları önlemesi gereken kurumlar, her fırsatta eyyamcılık yaptıkları için çözüme ulaşılmıyor. Bursa'da ilk maçta olan olaylar aleni olarak ırkçılığa girer, onu geçtim atılan taşlardan vs. 23 kişi yaralanmışken Bursa'ya ceza verilmemesi komedi gibi. Ki biz de gittik bizim de kafamıza attılar o taşlardan, takım da seçmiyorlar hani ortada tekrar eden bir durum var. Ama federasyon uyuduğu için olaylar bu noktaya geldi, bu işi provoke etmeye hazır insanların ekmeğine yağ sürdüler. Diyarbakır tarafı da kameralara masum görünüp, kamera arkasında işler çeviriyor. Onlar da beter olsun şahsen umrumda değil bu saatten sonra.

Dönüyoruz hafta sonuna, nerden çıktığı belli olmayan bir kavga, tribünden aşağı düşen!!! bir adam . Neymiş münferit olaymış , küfür edilmiş kavga çıkmış arbede de düşmüş. Alttaki fotoğraf yetiyor herşeye , adam düşerken yanından koltuk geçiyor bir tane. Münferit bir koltuk bu anlaşılan, canı sıkılmış tesadüfen düşüyor adamı

n yanında aşağı. Hani adam düşünce ölmezse, belki koltukla ölür diye attılar herhalde. Yani neresinden tutulursa tutulsun münferit olmadığı çok açık bir olay. Tek isteğim eyyam yapılmaması. Nasıl İnönü'de büfe'de adam bıçaklanıp öldüğünde ceza verildiyse , nasıl olimpiyatta nerden geldiği belli bile olmayan kurşunla biri yaralandığı için ceza verildiyse buna da verilsin. Bu iki ceza da haklıydı çünkü. Şimdi federasyon kalkıp buna münferit derse, yarın öbür gün, aldığı alkolünde etkisiyle, o tenteden aşağı müferiden birilerini sallamaya çalışan biri çıkarsa ne yapacaksınız. Heee diyecekler ki Fener GS'den tırstı sahayı kapattırmaya çalışıyor. Hayır kardeşim tırstığımız falan yok, hatta lanet olsun ya diyorum, sırf küfür etti diye bir insanı ordan aşağı düşürecek kadar hırpalamanın mantığı nedir. Adam aşağı düşerken,dur bir de koltuk atayım da garanti olsun, gebersin diye düşünen zihniyet varken lanet olsun o ülkede oynanan futbola....Bir de otu boku 50 tane zoomla çeken yayıncı kuruluş bu görüntüleri nasıl kaçırıyor acaba anlamak mümkün değil. Şu akıl tutulması olayı GS camiasına özgü bir şey sanırım, onların yanına gidince herkese bir haller oluyor. 3-5 gazeteci fotoğraf çekmese olay bile çıkmayacak ortaya. Son olarak da, sevgili GS'liler
sizin maçın seyircili oynanması ya da oynanmaması umrumda değil. Benim derdim eyyam olmasın, nasıl Fener ve BJK olan olaylarda dolaylı yoldan da olsa sorumlulardı ve ceza aldılarsa , GS'de sorumludur ceza almalıdır. Hatta bizim maçı seyircili oynatsınlar sonra versinler cezayı razıyım ben. Yeterki eyyam yapılmasın artık...

15 Mart 2010 Pazartesi

Duble İle Başladık

Konu Fenerbahçe olunca ve bir de Ferrari olunca tarafsız yazamıyorum. Geçen seneki kayıp sezonun ardından, YAlanso takviyesine burun kıvırmadım desem yalan olur. Ancak dünkü yarışta bana kapağı takan Alonso'ya teşekkürü borç bilirim. Vettel'in yaşadığı şanssızlık olmasa belki podyum düzeni farklı olabilirdi ama olsun kimin umrunda. Formula1 hayatı bitecek denilen Massa'nın 2. sırayı almasından daha güzel bir şey olamazdı biz Tifosiler için. Şöyle bir baktım da efsane Schumi 6. , geçen yılın şampiyonu Button ise ancak 7. oldu. Ferrari'ler için güzel başlangıç Bizi en çok zorlayacak olan gene Hamilton gibi duruyor. Vettel'in de sürpriz çıkışları olacaktır sezon içinde. Şu yeni kurallara da ısınamadım ayrıca. 4 saniyede pit stop mu yapılır abi diyorum, gerçi o alanda da sezon içinde bir sürü rekor kırılır. Amerikalılar bayılır bu tip istatistiklere. Sonuç duble yaptık mutluyuz, gururluyuz. Forza Scuderia Ferrari...

14 Mart 2010 Pazar

Resmi Bulaşıcılık Bu Olsa Gerek


Hani yıllardır şu fenerbahce.org'un yaptığın hatalara takılır dururuz. Hay böyle resmi site mi olur yahu deriz. Bu resmi tanımında bir keramet olsa gerek. Fenerbahçe taraftarının RESMİ sitesi olduğunu iddia eden ANTU.com'a göre, bizim bayan basketçiler bu hafta Panküp TED Kayseri'ye 74-68 yenilmiş. Şimdi içerikte mağlup etmiş yazıyor, başlığa bakan adam Kayseri kazanmış görüyor. Elbet hatadır düzelteceklerdir biz screen shot'ımızı aldık ama. Resmi lafında bir uğursuzluk var harbiden ama, hayırlısı bakalım...

12 Mart 2010 Cuma

O Kupayı İstiyoruz, O Kupayı Hakediyorsunuz


Dün akşam hem gribal sebebplerden, hem de yorgunluktan maçla ilgili yazamadım. Ha gerçi ne yazacaksın kardeşim tarife belli 3-0 gene derseniz, eyvallah derim. Maçın teknik bölümünü yazmaya gerek yok. Neticede resmen 2. viteste oynayarak 3-0 aldık maçı. Sadece ilk sette biraz dişe diş mücadele vardı, ve uzun süren rallileri izlemek süper keyifliydi cidden. Maç bitti Melekler'i çağırdık tribüne, konfetilerle kutladık Final Four'u. Şimdi 3-4 Nisan'da ilk rakip ev sahibi Cannes olacak. Bir yandan dezavantaj gibi gözükse de , Cannes takımının Final Four öncesi üst düzey çok fazla maç yapmadığını düşünürsek, Bu Fenerbahçe Acıbadem için büyük bir avantaj. Daha sonraki rakip muhtemelen Novara'yı eleyecek olan Bergamo olacaktır diye düşünüyorum. O kupayı istiyoruz , taraftar inanıyor o kupanın geleceğine. Oyuncularımızında inandığından şüphem yok. Takım sporları alanında bu ülkeye getirilmiş en büyük kupa olur kazanırsak. Bu kupada daha önce 3 kez final oynamışız ülke olarak. 79-80 yılında Eczacıbaşı, 97-98 ve 98-99 yılında Vakıfbank G.S ile finallerde başarısız olmuşuz. Fenerbahçe Acıbadem geçen yıl Türk voleybolunun tarihini değiştirmişti. Bu sene o değiştirdiği tarihi baştan yazmaya başlıyor desek yalan olmaz. İmkanlarımız el verirse sizi Cannes'da da yalnız bırakmayız kızlar, yeter ki o kupayla dönelim buraya...

11 Mart 2010 Perşembe

Gururumuzsunuz


Şampiyonlar Ligi'nde toplam 8 maç, namağlup, verilen set sayısı sadece 2. Kızlara söylenecek söz yok, gururlandırmaya devam ediyorsunuz bizi...

Marion Jones Geri Döndü


Ama pistlere değil. İlk göz ağrısı olan basketbola dönmüş. WNBA'den Tulsa Shock takımıyla anlaşmış. 34 yaşında olduğunu düşünürsek ne vereceği çok büyük soru işareti. Ancak şu bir gerçek ki, bu geri dönüş onun belki de hayata tutunmak adına attığı bir adım ve o yüzden önemli. Umarız hatalarından ders almıştır. Kendisini keyifle izlemeyi bekliyor olacağım

Final Four'a Bir Set Kala

Bu sezon kendi sahamızda oynayacağımız son Avrupa Kupası maçımız. Hatta annem bile benle geliyor maça. Düşünün yani bu takım , kitleleri bu kadar etkilemiş durumda. Taraflı tarafsız herkes , bu takımı izlemekten keyif alıyor onların başarılı olmasını istiyor. Biz de bunu istiyoruz. Evveliyatı da var ancak taraftar ile takımın yakınlaşması 3-4 sene öncesine dayanıyor voleyboldadesek çok da yanlış olmaz herhalde. Kızların eski Burhan Felek'te bizlere açtığı pankart, Dicle Maçı sonrası Sabiha Gökçen'den onları karşılamaya gitmemiz falan hep aklımda kalan güzellikler.Düşünsenize alt tarafı normal bir lig karşılaşmasının dönüşünde 15-20 kişide olsa taraftarınız sizi havaalanında karşılıyor....Hangi müessese kulübü, bu samimiyeti yaratabilir ki acaba. Çok iddialı olacak ama, konu bayan basketbol ve voleybol olunca, dünya'da bile bir çok takımın sahip olamayacağı kadar özel bir taraftara sahip Fenerbahçe oyuncuları. Bunu ters çevirirsek bir taraftar olarak, bizler de çok özel oyunculara sahibiz desek yanlış olmaz. Bu duygularla atkımızı bayrağımızı aldık, akşam Burhan Felek'e gidip Melekler'imizi Cannes'a namağlup olarak yollayacağız inşallah. En önemli hedefimiz olan Final Four'a ulaşmaya 1 set var. Ancak biz biliyoruz ki, bu takımın o kupayı da alacak gücü var.

Dediler ki

Nerde görülür ki bu taraftar.
Herkesin gözü üzerinde.
Hiç durmadan alkışlar susmazlar‚
Yeriniz kalbimizde.

Biz neler yaşadık hep beraber.
Yenilgiler‚ galibiyetler.
Güzel günler çok yakında bekler.
Söz veriyor melekler...


Biz de diyoruz ki

Düştük yine yollarına
Sevdamızı haykırmaya
Senin için her cefaya katlanırız biz KANARYA

Laureus Ödülleri

Geçen yıl ekonomik kriz sebebiyle töreni yapılmayan Laureus Ödülleri, bu yıl Abu Dabi'de yapılan törenle dağıtıldı. Spor dünyasının Oscar'ı olarak nitelendirsek bu ödülleri yalan olmaz.Bizim için önemli olan kısmı şuydu. İsmini vermeden önce size sadece başarılarını yazacağım buraya. 2007'den beri kendi kategorisinde Dünya Lideri. Avrupa 3.sü,Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu. Allah allah , bu derece başarılı bir sporcuyu nasıl tanımayız diyorsunuz di mi içinizden. Çünkü bunların hepsini başaran Paralimpik Milli sporucumuz Gizem Girişmen, bu sene Laureus Ödüllerinde , Yılın Engelli sporcusu ödülüne aday gösterildi. Maalesef ödülü Güney Afrika'lı paralimpik yüzücü Natalie Du Toit'e kazandı. He benim gözümde hiç önemi yok. Bu blogu açarken en büyük amacım , Gizem gibi isimlerin yaptıklarını buradan duyurabilmekti. Dünyanın en prestijli spor ödüllerinden birine aday gösterilmesi bile yeter bana. Hani hep diyorum "engel sizsiniz" diye. Gizem'in bir kaç gün önce Hürriyet gazetesinde yayınlanan röportajı vardı. Aslında o röportajın her yerde çarşaf çarşaf yayınlanması lazım. Çünkü insa inandığı sürece birşeyleri başarabilir. Karşımızdaki insa engellide olsa , ona inanırsak, onu desteklersek bu ülkeye nice Gizem'ler gelir. Gizem'i tekrar tebrik ediyoruz, Laureus'un ödül verip vermemesi çok önemli değil, gerçekten sporu seven bilnçli takip eden Türk halkı'nın gönlündeki en büyük ödüllere sahip zaten kendisi.

Laureus Ödülleri ile ilgili haber için tıklayın

Gizem'in Hürriyett'ki röportajı için tıklayın

10 Mart 2010 Çarşamba

Hoşgeldin FENERBLOG








Uzun zamandır eksikliği olan bir şeydi. Fenerbahçe'ye gönül verenlerin bir arada olduğu bir yer olması çok iyi oldu. Belki diğer blogdaşlarım kadar çok Fenerbahçe'ye yer vermiyorum burada ama olsun , bizim yazdıklarımızında meraklısı olur illaki. Hatta FENERBLOG sayesinde çok değerli bloglar da keşfettim , bu vesile ile Neozepron ve Dea'ya sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum...

9 Mart 2010 Salı

Polonya'dan All Star Geçti


Bayan basketbolunun all star'ı bu yıl Gdynia şehrinde yapıldı. Hani tamam taraflı bir yazarım eyvallah da FB TV olmasa şu organizasyonu izleyemeyecektik bu ülkede. Hem de ligimizden 3 oyuncu ilk 5 çıkarken. Hatta birinin yerine de kontenjandan dolayı Dupree'yi aldılar, aslında 4 oyuncu vardı o da ayrı konu . Her neyse efendim biz güzelliklere dönelim. Hani sahadaki kızlar güzel mi güzel zaten, e malum organizasyon Polonya'da olunca dansçı kızlarda güzel oluyor , tribünlerde. Bir de basket topu ile hareketler yapan bir abi vardı, o da cidden süperdi.

Maçın ilk 3 periyodu al gülüm ver gülüm, dur yahu bir ters turnike de ben deneyeyim, dur iki bacak arası yapayım şurda da, fundamental görsünler modunda geçti desek yalan olmaz. Eryn Philips'in ilk yarı sonundaki driblling şovu süperdi. Maçın genelinde burası benim çöplüğüm kardeşim diyen Bibrzycka maçın yıldızı oldu zaten. Bizim temsilcilerimiz çok fazla kasmadı, hatta oynamadılar bile. Ama gene de Penny Taylor'u üzerinde Fenerbahçe eşofmanı ile Taurasi'nin yanında görmek güzel oluyor. E tabi haliyle ikisini birden aynı eşofmanda görsek diye geçmedi de değil içimizden. Nevriye Avrupa takımının coach'undan "Tanjevic tarafından kenarda unutulan oyuncu " kıvamında kaldı. Kısıtlı sürede 6 sayı 4 ribaund 2 asist yaptı, e daha ne yapsın. Saha içi şovları oyuncuların sempatik hareketleri ile bence güzel bir organizasyon oldu. Umarım bir gün Türkiye'de de bu organizasyonu düzenleyebiliriz

8 Mart 2010 Pazartesi


Ezeli rekabet güzeldir. Farklı branşlarda da olsa , o mücadeleyi görmek o heyecanı yaşamak, sadece kendi aralarında olan maçlarda değil , diğer maçlarda kaybettiğinde de sevinmek taraftarlık gereğidir zaten. Bu hafta enteresan oldu yalnız. Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe'ye inanılmaz bir kıyak geçti. Bayan basketbolda yenildiler. Hadi o kıyak değil alın teri, gerçi GS'lilere sorsam Zafer Hoca'nın geçtiğinden ala kıyak mı olur derler...Erkek baskette inanılmaz bir mücadele ile Efes'i devirdiler, muazzamn bir başarı. Ama bu sonuç Fener'e yaradı , averajla liderliği aldılar Efes'ten Galatasaray sayesinde. Erkek Voleybolda BJK'ye yenilen Fenerbahçe İBB2nin 3 puan alması halinde liderliği kaybedecekti. Galatasaray 2-0 öne geçmesine rağmen maçı 3-2 kaybetti ama aldığı 2 set ile 1 puan almayı başardı. Böylece Fenerbahçe'de liderliğine devam etti. Son olarak da bugün Eskişehir'e yenilen Galatasaray'ın, Fenerbahçe ile arasındaki puan farkı 2'ye indi.Hani istesen denk gelmez bu durum, ama bu hafta sonu böyle denk geldi. Cidden ezeli rekabetin güzelliği burda sanırım...

Kaos


Hafta sonu Diyarbakır'da yaşananlara kayıtsız kalmak olmaz. Yaşananların elle tutulur yanı yok. Ancak Diyarbakır halkına mal etmek ne kadar doğru bilmiyorum. Sorunlu bir bölge orası , yıllardır Diyarbakır üzerinden bu ülkeyi bölmeye çalışanların var olduğunu bilmeyen yok. Dün akşam TELEGOL programını izliyordum. Ahmet Çakar'ı çok beğenmem ancak dün çok güzel konuştu. Yayına bağlanan İbrahim Yazıcı'nı lafı sürekli dolandırması gerçekten çok komikti. Sayın Yazıcı eski siyasetçilerdendir, iyi biliyor bu işleri cidden. Çetin Sümer bu işi uzatmamak adına ben kulübüm adına Bursaspor camiasından özür diliyorum lafını bir çırpıda söyleyebilirken, aynı lafı Yazıcı'dan duyamadık. Yok ben seni aradım , yok yemek yedirdik size (bu lafa da kıl oldum , aç mı doyuruyosun be adam, karşında bir kulüp başkanı var yemek yediğinizi daha kibar söyleyemez misin). içi boş elli tane laf. Benim görüşüme göre bu olanların tek sorumlusu TFF'dir. O stada Diyarbakır taraftarları haricinde kimlerin gireceğini anlayamayan federasyon çuvallamıştır. Zamanında önlem alınsaydı bunların hiç biri olmazdı. İkinci olarak da sütten çıkmış ak kaşık gibi dolanan Bursaspor tarafına selam ediyorum. Ankaragücü'nden başka dost olduğunuz kulüp var mı acaba. Bu sene Fenerbahçe maçında, bizzat benim de olduğum tribünü taşlayan Diyarbakır taraftarıydı di mi. Gene aynı şekilde Kupa maçından sonra TRT kameramanına saldıran da içinize karışmış Fenerbahçelilerdi sanırım. He bir de geçtim taraftar otobüsünü , takım otobüsüne pusu kurup taş atanlardan Bursa içinde ikamet eden Galatasaray taraftarlarıydı sanırım. Olayların bu derece gerilmesinde Bursaspor taraftarının da yönetiminin de etkisi vardır. Ve tekrar dün akşama döneceğim, İbrahim Yazıcı saygı duyduğum bir başkandı ancak dün akşam gözümde sıfırlandı. Bursa'da kafası yarılan Diyarbakırspor'lu taraftarlar vardı , durup dururken olmadı herhalde bu , en azından bunu için bile özür dilerim deme kibarlığını gösteremedi. Korktu, alacağı tepkiden çünkü. ,

İşin Diyarbakır boyutu tam bir kaos cidden. Nasıl çözülür kim çözer bilmiyorum ama 30 senedir çözülemeyen bir şeyi , bir futbol maçına bağlamak sorumluluğu üzerinden atmak ancak bizim ülkemizdeki siyasilerin ve bürokratların yapabileceği türden bir iş zaten.

Takım Olmanın Önemi


Fenerbahçe - Galatasaray maçı için gittim Caferağa'ya. Pankartımızı astık tam GS benchinin karşısına. Aslında o pankarttaki lafa tam da uyuyordu GS'nin durumu. Belki de o pankartı görerek gaza geldiler 21-5'lik bir seri yakaladılar. Ama neticede kenarda neyi ne zaman yapması gerektiğini bir türlü öğrenemeyen bir coach olunca 31-5'de olsa o seri GS'nin bu maçı kaybedeceği aşikardı. Tamika Catchings süper bir oyuncu , ancak elinde Nilay'dan başka guard yokken Jia Perkins'i yollayıp onu almak ne derece manıklıdır tartışılır. Alan savunması vs. mevzularına hiç girmeyeceğim. GS'nin derdi onlara yeter ben Fenerbahçe'yi yazacağım. Spartak maçındaki o bitirici savunma geri döndü 2. çeyrekte. Haydar Hoca geçen yıl eleştiriliyordu, ilk başlarda biraz sıkıntı da yaşamadı değil, ancak git gide kendi karakterini yansıtıyor takıma. Özellikle alan savunmasını her geçen gün daha da oturtuyor Fenerbahçe'de. Bunun dışında Ebony Hoffman transferi çok eleştirildi. Ancak ne kadar gerekli olduğunu dün bir kez daha kanıtladı. Kendisindeki gelişme düzeyi de dikkat çekmek istiyorum, inanılmaz bir gelişim göstermiş nerdeyse guard'lar kadar hızlı fast break'e çıkıyor. Sonlara doğru gevşemese Fenerbahçe maç 20 sayı üzeri bile bitebilirdi . Neticede Fenerbahçe kendi gücünü sahay takım halinde yansıttığı zaman Avrupa'nın sayılı takımlarından biri olduğunu gösterdi dün hepimize. Bu sene de sakatlık vs. gibi engeller olmazsa şampiyon olmalarına kesin gözüyle bakıyorum ben.

5 Mart 2010 Cuma

NTVSPOR'dan Anlamlı Sponsorluk

Sizlere burada daha önce Efe KUYUMCU'dan bahsetmiştim. Yeldeğirmenlerine karşı savaşan Don Kişot misali, yelken gibi pek kimsenin umrunda olmayan bir spor dalında bu ülkeyi olimpiyatlarda temsil etmeye hazırlanıyor bildiğiniz gibi. Bu tip bireysel branşlarda olan standart sıkıntımız olan, sponsor sıkıntısı Efe'nin de başında var. NTVSPOR ile basın sponsorluğu anlaşmasının yapılması bu açıdan önemliydi. Zira sponsor olacak firma , bunu bir nevi reklam gibi görür, e spor alanında bir sponsorluk yapıyorsanızda, NTVSPOR'da sponsoru olduğunuz sporcunun haberinin çıkmasından daha büyük reklam olamaz. Verdikleri destek için NTVSPOR ailesine teşekkürlerimizi sunalım. Umarız Efe'de bir an önce farklı sponsorlar bularak bu alandaki sıkıntılarını giderir. Darısı İpek Şenoğlu, Marsel İlhan, Tuğba Karademir gibi sporcularımızında başına hatta.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...