30 Temmuz 2010 Cuma

Başın Sağolsun Ömer Koçsan



FB TV'nin başarılı spikerlerinden ve bir basketbol neferi olan Ömer Abi'mizin (Ömer Koçsan), babasının vefat ettiğini öğrendim üzüntüyle. MErhuma allahtan gani gani rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Koçsan Ailesine ve tüm sevenlerine de baş sağlığı ve sabır diliyorum.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Muhteşemsin Elvan



Günün genelini daha sonra yazarım. Fenerbahçe maçı yeni bitti, yarışın tamamını izleyemedim ama son 3000m'yi izledim. Elvan zaten son 3000m'yi kendi başına koştu. Temposu çok yüksek değildi, kendisini biraz zorlayan biri olsa 30 dakika'nın altına da inerdi muhtemelen. Çok dert değil valla, tarihimizde ikinci kez altın madalya kazanıyoruz avrupa atletizm şampiyonası'nda.Elvan'a helal olsun diyoruz, 5. olan Meryem'i de kutluyoruz. son 3000'e kadar iyi durdu Elvan'ın arkasında ama tempoyu daha fazla forse etmeye gücü yetmedi. Buna rağmen 5. olması büyük başarı. Uzun mesafe atletlerinde yaş ilerledikçe başarı da artar, performansta. Meryem doğru yolda gidiyor. 

Helal sana Elvan, Altınla yazdırdın adını tarihe.

İlk Günün Ardından


Avrupa Atletizm Şampiyonası'nda ilk gün güzel mücadelelerle geçildi. 3 altın madalya sahibini buldu ilk günde, diğer dallarda da eleme heyecanı vardı.

Öncelikle altın madalyalarla başlayalım. Erkekler 20 km yürüyüşte,10.000m'de ve bayanlar gülle atma da madalyalar sahibine gitti. 20 km yürüyüşte 19 yaşındaki genç Rus , Stanislav Emelyanov 1:20:10'luk derecesiyle altın madalyaya ulaşan isim oldu. 10.000m finali ise hayli iddialı ve güzeldi. Buranın en büyük favorisi aslen Somali asıllı olan ama İngilizler adına yarışan Mo Farah'tı. Gerçi ev sahibi İspanyollar da,  Ayad Lamdassem'den umutluydu. Yarış son 300m'ye kadar onların arasındaydı ancak Mo Farah, 300m kala başladığı sprintini kesmeden finişe ilk ulaşan isim oldu. Bu arada Farah'ın yarış içerisinde Lamdassem'e "gel benim önüme geç" demesi ve onu daha çok Diamond League'de gördüğümüz tavşan atlet gibi kullanması da harikaydı. İngilizler için diğer sürpriz ise Chris Thompson'ın ikinci olmasıydı. Gerçi orda da Farah'ın katkısı büyük, Lamdassem'in temposunun düştüğünü görünce arkaya dönüp Thompson'a temponu arttır komutu verdi çünkü. Bu alanda yarışan atletimiz Kemal Koyuncu ilk bölümde iyi olmasına karşın, yükselen tempoya karşılık veremedi, ve yarışı son sırada tamamladı.

Bayanlar gülle atma finali de oldukça heyecanlıydı. Rus ve Belarus sporcularının üstünlüğü ile geçilen bu dalda şüphesiz en büyük hayal kırıklığı Alman'lara ait oldu. 20.48'lik atışıyla Belarus sporcu Ostapchuk altın madalyaya uzanırken, vatandaşı Miknevich 19:53 ile gümüşte kaldı. Almanların madalya umudu Nadine Kleinert 18.54 ile hayal kırıklığı yaşattı.

Günün en çok konuşulan eleme yarışları erkekler 100m serisinde oldu. Dwain Chambers ve Francis Obikwelu gibi isimmlerin zorlanmadan geçtiği eleme turunun yıldızı ise genç Fransız atlet  Christoph Lemaitre oldu. Dünya'da 10 saniyenin altına inebilen ilk beyaz atlet olan Lemaitre, serisini 10.19 ile geçerek formda olduğunu gösterdi. Lemaitre'nin serisinde mücadele eden genç sporcumuz İzzet Safer ise 10.68 ile serisinde sonuncu oldu. Bu konuya ayrıca değineceğim, burada okuyup yahu sonuncu olup duruyorlar diye düşünmeyin ama, bu çocukların Türkiye'de yetersiz rakiplere karşı sürekli galip gelmesindense , Lemaitre gibi isimlerin yanında sonuncu olması daha iyidir.

Bayanlar 800m'de çok çekişmeli bir yarı final serisi izledik. Gerçi ikinci seri ilk seriye göre çok daha hızlı geçildi. İlk seride Maria Savinova ve Marilyn Okoro mutlak favoriydi, Marilyn Okoro anlamsız bir panikle sprinte erken kalkınca gerilerde kaldı. Üstüne ikinci seri kendi serisinden 1,5 saniye daha hızlı koşulunca finalin uzağında kaldı. İkinci seride Klyuka, Meadows ve Martinez gibi isimler tempoyu forse edince 1:58'lik dereceler çıktı. Finalde bu üçlüye Savinova'da katılacak ve çekişmeli bir yarış olacak. Gerçi Savinova'nın serisinde kendisini hiç sıkmadığını da belirtelim, ben rahat bir şekilde alacağını düşünüyorum finali.

Bugünün ilgi çekeci finalleri arasında tabiki de 100m erkekler finali var. Saat 22:45'de olacak bu final.Yine bayanlar uzun atlama finali de izlenmesi güzel finallerden biri olacak. Uzun atlama finalinin başlama saati de 21:00. Günlük olarak elimden geldiğince takip edip yazmaya çalışacağım Avrupa Şampiyonası'nı, ilgilenen varsa okuyan varsa ne hoş, yoksa da keyif benim yazıyorum işte :)

27 Temmuz 2010 Salı

Avrupa Atletizm Şampiyonası Başlıyor



Eveeet heyecanle beklediğim bir diğer organizasyon daha bugün başlıyor. Neden heyecanla dedim çünkü 20 sporcu ile katılıyoruz bu sefer turnuvaya. Her ne kadar bir kısmı devşirme sporcu da olsa, Halil Akkaş, Nevin Yanıt gibi atletlerimiz de var. Devşirme atletlerimiz ağırlıklı olarak 3000, 5000 ve 10.000 metrede yarışacaklar. Tarihimizde bir ilki başarıyoruz bu turnuvada ayrıca. Takım halinde 4x100 ve 4x400 bayrak yarışlarına da katılıyoruz. Kemal Koyuncu ile de 10.000 metrede madalya arayacağız.

Turnuvanın geneline baktığımızda iki hayal kırıklığı var. Sırıkla atlama dünya rekortmeni Yelena Isinbayeva ve İsveç'li üç adımcı Cristian Olsson'un yokluğu. Ancak yine de özellikle bayanlar yüksek atlamada Vlasic - Hellebaut - Friedrich arasındaki çekişmenin muazzam olacağını düşünüyorum. 50 yaşındaki efsane atlet Marlene Ottey'de Slovenya adına yarışacak bu oyunlarda. Attletizmseverler Dwain Chambers, Carolina Klüft, Mario Vasco, Tero PITKÄMÄKI, Andreas Thorkildsen gibi isimleri izleme şansı bulacak.

İlk gün programını ve resmi sitenin linklerini de verelim. Bu arada resmi siteden saatleri kontrol ederseniz yazan saate 1 saat fark eklemeniz lazım onu da söyleyelim. Ayrıca şampiyona yayını TRT3 ve Eurosport'tan yapılacak. He tabi TRT3 meclis yayınından vakit buldukça Eurosport ise nerdeyse tüm gün yayın yapacak o noktadaki tercih de sizin.

İlk Gün Programı

-  09.05 Erkekler 20 km Yürüyüş Final
-  10.30  Erkekler Çekiç Atma Elemeler
-  11.00  Kadınlar 400 m engelli 1.Tur
-  11.30  Kadınlar Gülle Atma Elemeler
-  12.00  Erkekler 400 m 1.Tur
-  12.05  Erkekler Çekiç Atma Elemeler
-  13.15  Erkekler 1500 m 1.Tur
-  13.30  Kadınlar Uzun Atlama Elemeler
-  13.45  Kadınlar Disk Atma Elemeler
-  14.55  Kadınlar Disk Atma Elemeler
-  20.05  Kadınlar Cirit Atma Elemeler
-  20.10  Erkekler Yüksek Atlama Elemeler
-  20.15  Erkekler 100 m 1.Tur
-  20.35  Kadınlar Gülle Atma Final
-  21.10  Kadınlar 400 m 1.Tur
-  21.10  Kadınlar 800 m 1.Tur
-  21.20  Erkekler 3 Adım Atlama Elemeler
-  21.30  Kadınlar Cirit Atma Elemeler
-  22.05  Erkekler 10000 m Final
-  22.40  Kadınlar Gülle Atma
-  22.45  Erkekler 20 km Yürüyüş


Organizasyonun resmi web sitesi için TIKLAYIN 

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Çok Şükür Kurtulduk


Bu başlığı atmal istemezdim ama iki gün önce Bulgaristan maçından sonra Chiappini'ye karşı sinirlerim tavan yapmış durumdaydı. Kendisi istifa etti!!!. Yani ettirildi desek yalan olmaz o da ayrı konu. Federasyon'un açıklaması evlere şenlik zaten. Koyulaştırdığım kısım herşeyi özetliyor. Hayırlısı olsun diyeceğim de, bu federasyon ile zor o iş. Bizde sayın Karabıyık'ın kötü bir başkan olduğunu düşünmüyoruz!!, hataları olmuş olabilir ama o inatla istifa etmiyor aralarındaki fark bu...Federasyon açıklamasının tam metni aşağıda...


24 Mayıs 2007'den bu yana A Bayan Milli Takımımızı çalıştıran İtalyan antrenör Alessandro Chiappini istifa etti.
Bayanlar Avrupa Ligi Dörtlü Finallerinde A Bayan Milli Takımımızın Bulgaristan karşısındaki tutuk oyunu ve her şeye rağmen maçı koparma noktasına geldiğinde, 12-6 öndeyken rakibe 9-1’lik bir seri yapma fırsatı verip maçı ve final oynama şansını kaybetmesi üzerine Pazartesi sabahı 02:00 sularında antrenörle bir görüşme yapan Başkan KARABIYIK; "Buraya kadar." dedi.
 
Başkanla yaptığı görüşmenin ardından Federasyona istifasını sunan Alessandro Chiappini, üzgün olduğunu belirtti ve İtalya'ya döndü.
 
Başkan teşekkür etti...
 
"Ale'nin kötü bir antrenör olduğunu düşünmüyorum. Hataları olmuş olabilir." diyen Türkiye Voleybol Federasyonu Başkanı Erol Ünal KARABIYIK, sözlerini; "Geçen üç sene zarfında takımımıza ciddi katkıları olan Alessandro Chiappini'ye bugüne kadarki çalışmaları için teşekkür ediyor, bundan sonraki antrenörlük hayatında başarılar diliyorum." diyerek tamamladı."
 
 
 

Tadı Damağımızda Kaldı


Tour De France 2010'u da bitirdik. Contador'un şampiyonluğunu yazmıştık dün. Yeşil Mayo için son metrelerde inanılmaz çekişme yaşandı ama Petacchi avantajını kaybetmeyerek Yeşil Mayo'yu korumasını bildi. Ama Cavendish'in attığı muazzam sprint, beynimize kazındı. Cavendish gerçekten çok iyi bir sprintci, ben önümüzdeki turlarda adında daha çok söz ettireceğine inanıyorum. Tour'un kısa özeti için aşağıdaki videoya bakabilirsiniz.Resmi siteden buldum bu videoyu , 3 haftayı kısaca özetliyor cidden. 


Turun geneline baktığımızda Sarı Mayo dört kez el değiştirdi yanılmıyorsam, Cancellara, Chavanel,Evans, Shleck'in giydiği sarı mayo, Contador'a geçtikten sonra onda kaldı. Tabi ki Contador'un bu şampiyonluğunun üzerinde kara bulutlar her daim dolaşacak. Zira Shleck Contador'un 39sn. önündeyken zinciri atmış , Contador rakibini beklememişti. Tam da o esnada aralarında olan fark kadar bir farkla Contador'un turu galip bitirmesi uzun yıllar konuşulacaktır. Bu arada Contador'un etap kazanmadan Tour De France şampiyonu olduğunu da ekleyelim. Bu bana geçen sene Serene Williams'ın Dinara Safina için söylediği, " Grand Slam kazanmadan 1 numara mı olunur" lafını hatırlattı. 

Her yönüyle harika bir yarıştı, Contador'un yenilmez olmadığını gördük, Shleck'in de yiyecek bir kaç fırın ekmeğinin daha olduğunu gördük. Lance Armstrong gibi bir efsameye veda ettik. Son olarak da 3 hafta boyunca bize verdikleri muhteşem bilgilerle yayını süsleyen Caner Eler, Sarper Ünsal, Aydan Çelik'e ve tüm Eurosport ekibine sonsuz teşekkürler. Düne ait iki muhteşem fotoğrafla bitirelim yazıyı, fotoları twitter'ından paylaşan Caner Eler'e de teşekkürlerimizi sunalım. 

İlk foto Lance Armstrong'un takımı Team Radio shack'in düne özel formaları. Arkadaki 28 rakamı, dünya üzerindeki 28 milyon kanser hastasına dikkat çekmek için konulmuş. 



İkinci fotoğraf ise Şampiyon Contador'un bisikletinin kadrosundan. Team Astana'dan şampiyona yakışan bir jest yapılmış. 

Çok Güzel Hareketler Bunlar


THY  geçen yıl basketbolda ardı ardına sponsorluklar yapmaya başladı. Gerçi Barcelona ve Manchester United gibi iki markaya yapılan sponsorluktan sonra Maroussi'ye yapılan spornsorluğa anlama verememiştik ama anlaşıldı ki onlar ısınma turuymuş. Isınma turunun ikinci aşaması olarak geçen yıl Paris'te yapılan Euroleague Final Four organizasyonunun sponsorluğu geldi. Bu arada Gloria Giants Düsseldorf'un maçlarını oynadığı, Düsseldorf'daki spor salonuna da THY adı verildiğini ekleyelim.


İşte şimdi ortada dönen haberlere bakarsak önümüzdeki yıl için isim sponsoru arayan Euroleague ile THY yönetimi anlaşmış. Yeni sezonda Euroleague'in ismi büyük ihtimalle " Turkish Airlines Euroleague " olacak. Anlaşma için ödenecek rakamın 10 milyon $ civarında olduğu söyleniyor. Ne diyelim sadece Avrupa'da değil, tüm dünya'da ilgi ile takip edilen bir ligin, bir sezon boyunca Turkish Airlines olarak anılması hoş bir durum. Bunu düşünenleri ve, uygulamaya koyanları tebrik ediyorum cidden.

24 Temmuz 2010 Cumartesi

Yıkılan Umutlar Vol. (Bende Sayamıyorum Artık)


İşin teknik boyutunu tartışmam , benden daha iyi bilenler vardır olar yazsın. Ama şu yukarıda resmi olan vatandaş geldiğindeen beri söylediğim tek şey var. Bu adamın çapı bizim milli takım için yetersiz. Görevde olduğu süre içerisinde tüm kritik turnuvalarda oynadığımız , tüm kritik maçlara bakın. Ne demek istediğimi o zaman daha iyi anlarsınız. Kadro seçimini eleştirmem hoca tercihidir saygı duyarım her zaman. Ama bu Gülden'in neden kadroda olmadığını anlamama yardım etmez. Neriman kendini çok geliştirdi kabul, geliştirmese zaten Perugia gibi bir takıma transfer olmaz. Ama bugün manşetlerde sürekli aksarken ve belli bir noktadan sonra bu aksaklık hücumuna yansımışken Seda neden kenarda oturur anlamıyorum. Naz'ın garip pas seçimlerine alıştık artık, ona da kızamıyorum arkadan manşet ne kadar düzgün gelirse o kadar iyi pas atabilir neticede.

Hepsinden  vazgeçtim, tie -break setinde 12-6 öndeyken seti verdik yahu. Bunu açıkla bari hocam. maç dengeye gelene kadar benim gibi izledin kenarda. Ben bile tv karşısında çıldırdım mola alsana diye.

Kusura bakmayın tarzım değildir böyle asıp kesmek ama, elimizdeki harika jenerasyonun, böyle çapsız hocalar yüzünden erimesine acayip bozuluyorum. Bir tane kritik kazanmamız gereken maçı kazandırt bize be hoca.

Contador Şampiyon ?


Yarın Paris'te yapılacak son etap öncesi 39" fark yaptı Contador. Aslında bir ara heyecanlandık, ilk ölçüm noktasında Shleck, Contador'un 6 saniye önündeydi. Bu tandansta giderse dedik ama gitmedi. hleck bir ara gene ufacık bir mekanik sorun yaşadı, temposunu da kaybetti. Contador ilerledikçe arttırdı temposunu. Shleck'in tökezlemesini de iyi kullanarak farkı 39 saniyeye çıkardı. Bu saatten sonra bu iş dönmez Contador Champs Elysee'de finişi geçtiği an şampiyon olur.

Asıl mücadele yeşil mayo için olacak demiştik. Petacchi, avantajını koruyor. Thor Hushovd ve Cavendish yarın son ana kadar yeşil mayo için şanslarını zorlayacaklar diye düşünüyorum. Bu arada kırmızı damalı mayo'nun sahibi yarın finiş gördüğü takdirde Fransız Anthony Chertau olacak.

Yarın Longjumeau - Champs Elyséé arasındaki 102,5 km'lik son etap geçilecek. Dananın kuyruğu kopacak. Büyük sürpriz beklenmiyor ama, bisiklette neyin ne olacağı belli olmaz. Fakat mücadele ve çekişme hatta kazaları da içine koyarsak, son yılların en güzel Tour De France'larından biri oldu bu yıl ki.

Yeşil Mayo Savaşı


Malum son iki güne girdik, çok fazla yazamadığım için azap duyduğum Tour de France'ın hakkını vereyim diyorum. Bir önceki yazıda Contador'un Sarı Mayo'yu kazanmaya çok yakın olduğunu söylemiştik, 18. etap sonunda da 8 saniyelik farkı koruyor Contador. Ama dün 18. etapı Cavendish'in kazanmasıyla yeşil mayo için ciddi bir çekişme ortaya çıkmış oldu.

Yeşil mayo ne diyebilirsiniz bu arada , hemen onun bilgisini verelim. Yeşil Mayo Tour De France'da sprint finişli etaplarda ve ara sprint kapılı etaplarda toplanan puanlardan oluşturulan bir sıralama. Malum son iki etapta sprint'ler olduğu için de sıralamayı etkileyecektir. Yeşil Mayo'da puan sıralaması şu şekilde

Petacchi 213, 
Hushovd 203, 
Cavendish 197

pazar günkü finişe kadar çekişme son sürat gidecek bu belli. Bu arada her seferinde yazıyorum kabak tadı verdi diyeniniz olabilir ama cidden şuraya bu kadar bilgi girebilmemde büyük katkısı olan Caner Eler ve Eurosport ekibine sonsuz teşekkür ediyorum. Sayelerinde her sene daha da fazla bilgi sahibi oluyorum.

23 Temmuz 2010 Cuma

Contador Şampiyonluğa Gidiyor


Evet biliyorum boşladım Tour De France'ı, ama sırf size birşeyler yazayım diye dün gece oturdum, özetlerini buldum  izledim 17. etabı valla. Herşey sizin için sevgili okurlar. Her neyse efendim Andy Shleck , Alberto Contador çekişmesi son sürat devam ederken olabilecek en kritik etaptı 17. etap. Pau  -  Col du Tourmalet arasında geçilen etap yanlış anımsamıyorsam tur'un son tırmanma bölümü olan etaptı. Bu da Shleck'in Contador'u geçebilmesi için gereken son atağı yapabileceği, son yer oluyor manasına geliyordu. Çünkü avantajını koruyan bir Contador son 3 düz etapta o avantajı vermez kolay kolay. Ekstrem bir durum olmadıkça diyelim tabi. Her neyse Contador iyi bir taktikle bu etaptanda zaferle ayrıldı.

Önümüzde 3 etap kaldı, Shleck'in Contador'u geçmesi kolay mı diye sorarsanız, çok zor diyebilirim. Team ASTANA kalan 3 etapta Contador'u arka arkaya ikinci kez Tour De France şampiyonu yapmak için çalışacaktır. Çalıştığım için Caner Eler'in harika anlatımıyla Eurosport'tan takip etmekte zorlandım bu sene Tour De France'ı. Ancak muazzam mücadelelere sahne olduğu gerçeği yadsınamaz. Hatta belki abartı olacak ama bir devrin kapanışı oldu bu seneki tur belki de. Lance Armstrong devrinden bahsediyorum tabiki de. Genel Klasmanda 23. sırada kaldı efsane bisikletçi. Belki de onun artık ufak ufak çekilme zamanının  geldiğinin  habercisi bu derece. Zaman gösterecek bize bunu. En azından son iki etabı canlı canlı izleyebileceğim için mutluyum diyerek bu yazıyı bitirelim, pazar akşamı Contador'un Sarı Mayo'sunu kutlayan yazımda görüşürüz diyelim hatta. Böyle de rengimi belli ederim :)

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Uh Ah Dev Adam 12 Dev Adam


Hazır Dünya Şampiyonası yaklaşmışken azıcık değinelim konuya dedim. Gerçi Dünya Şampiyonası diyoruz ama maşallah herkes kim gider Türkiye'ye abi moduna bağlamış. Aklıma düşen tek isim Marcelo Machado, o nerdeyse orta sahadan attığı üçlük basketin hesabını keseriz belki, İstanbul maçlarında kendisi ile hususi uğraşacağım valla.

En son Amare'de ben gelmem kervanına katıldı. Hani hali hazırda yıldız diyebileceğimiz oyuncu nerdeyse yok. burda Kevin Durant'e falan haksızlık yapmayayım ama yok işte. Gönül ister Kobe, Wade falan onu geçtim Gasol Manu bile yok.

Neyse bu şartlar altında olabilecek şampiyonada evsahibi olarak ne bekleriz, iyi bir derece hatta madalya. Hani hali hazırda baba takımların hepsinde ciddi eksikler var. Gerçi Litvanya kadrosunu görmedik daha, onlar da tam kadro gelecekler gibi gözüküyor. Peki bizim kadro ne durumda ?

Herşeyden önce bizim hocamız yok yahu. tamam yardımcı coachların hepsi çok değerli insanlar, belki de takımı çok iyi hazırlayacaklar, ama Tanjevic'in belirsizliği can sıkıcı değil mi. Sağlık bu neticede iyiye gittiği gibi birden kötü de olabilir (allah korusun öyle bir şey olmaz umarım ). Bu noktada coach sen danışman olarak kal, Orhun alsın bu takımı demek çok mu zordu. Kadro seçimini eleştirmek istemiyorum, hoca kiminle iyi oynayacağına inanıyorsa onu alır neticede. Ama sırf havayı solusun diye Dusan Cantekin gibi isimleri kadroya davet etmektense, biraz daha rekaberti artırıcı birilerini kadroya alsak olmuyor mu . Belki o zaman diğer oyuncular ben her an kesik yiyebilirim diye daha çok çalışır.

Yani kapalı kutu gibiyiz şu anda, ben iyi şeyler yapabilecek gücümüz olduğunu biliyorum. İyi şeyler de yapabileceğimize inanmak istiyorum. Takım sadece Hido ve Ersan'ın eline bakan takım olmamalı. Umarım bunun önlemleri alınmıştır.

Bir de allah aşkına memlekette başka adam mı kalmadı Kıraç'a o iğrenç şarkıyı yaptırmışsınız. Hayır başka adamı geçtim, başka şarkıya ne gerek vardı ki...

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Nedim Karakaş ve Söyledikleri



NTVSPOR Radyo'da bol Basket programına bizim Marko konuktu. Öyle olunca dinleyelim dedik. Sayın Nedim Karakaş'ta gayet samimi cevaplar verdi programda.

Öncelikle Solomon'un gidişi ve Ukic'in gelişini anlattı. Solomon'un bir ayda 17 kez antrenman kaçırması iyimiş cidden. Her neyse sonuçta Solomon'u taraftar çok severdi ama böyle de bir adam işte.

İkinci konu Alex Maric transferi hakkında. İlk kez bir kulüp yetkilisinin kendisine sorulan transfere bu kadar net cevap verdiğini gördüm. İlgimizi inkar etmedi ama şartların bizim istediğimiz gibi olmadığını söyledi. Aynı şekilde Greer için de , Spahija'nın oyun sisteminde yeri olmadığı bilgisini verdi. Hani bizim gibi haber almamaya alışmış bir taraftar topluluğu için çok açık sözlü ifadeler bunlar. Vidmar için  de güze şeyler söyledi ama , benim anladığım Maric işi olursa Vidmar'a da yol gözükür gibi.

Avrupa Şampiyonası'na Hazırız


Avrupa Atletizm Şampiyonası öncesi atletlerimizin form durumu gerçekten iyi seviyede. Daha önce yazmıştım burada, Nevin Yanıt'ın Vonnete Dixon'ı geçip 12.74 ile türkiye rekoru kırarak altın madalya almasının ardına Alemitu'nun Diamond League'de Meseret Defar'ı geçmesi ve 2. olması iyiye işaretti. Dün akşamda Elvan Abeylegesse Diamond League'de 3. olarak turnuva öncesi formda olduklarını gösterdiler.

Ben açıkçası her 3 atletimizden de madalyalar bekliyorum. Renkleri önemli değil, ama altın olabilme ihtimalinin hiç de küçük olmadığına eminim. Ama bu noktada aklıma takılan tek şey şu , bu atletlerin arkasına kim gelecek. Yerlerini kimle dolduracağız...Gene elimiz boş.

Ediz Yıldırımer'den Tarihi Başarı


O kim yahu diyebilirsiniz. Kendisi henüz 17 yaşında. Milli Yüzücümüz. 2 sene önce Pekin Olimpiyatlarına katılarak, Türkiye tarihinde olimpiyatlara katılan en genç yüzücü ünvanını almıştı. Hedefi 2012 olimpiyatları. Orada en azından bir madalya alabilmek. İşte o Ediz bugün Avrupa Gençler Şampiyonası'nda 800m Serbest stilde altın madalya kazandı. Hani nerdeyse desteğin sıfır olduğu bir branşta , profesyonel seviyelerde sadece final yüzebildiğimiz bir alanda , bir çocuğumuz çıkıp altın madalya alıyor. İnanılmaz bir başarı bu bence. Ediz'i umarım desteklerler, Ediz umarım istediği yerlere gelir.

Ya bize ne bundan Fener 5 yemiş onu anlat diyenleriniz de olabilir. Ne yapalım bu ülkenin spora bakışı bu kadar işte...

15 Temmuz 2010 Perşembe

2011 Final Four Barselona'da



Daha önce bu konuda İstanbul'un adının da geçtiğini ve inşallah verilmez temennilerimizi yazmıştık. Temennimiz yerine geldi, 2011 için riske girmek istemeyen ULEB yönetimi organizasyonu son şampiyon Barcelona'ya verdiler. 2011 Final Four organizasyonu Regal Barcelona'nın sahası olan Palau BlauGrana'da olacak.

Şimdiden bir şampiyonluk daha yazsam barcelona'ya yeridir sanki...

13 Temmuz 2010 Salı

2011 Final Four İstanbul'a Mı ?


Diğer bloglarda görmüşsünüzdür. Zaten benim vurgulamak istediğim konu o değil , Malumunuz ULEB yönetimi Fenerbahçe Ülker Arena'nın açılmasını bekliyor. Güzel bir salonun ilgiyi çok daha yukarıda tutacağının onlarda farkında. Hatta bizzat önümüzdeki bir kaç sene içerisinde Final Four'a ev sahipliğini İstanbul'un yapacağını söylediler. Kafalardaki tarih 2013 falandı zaten. Ama Torino'daki yerel yönetimle çıkan anlaşmazlık sonucu, 2011 Final Four'u Torino'dan alındı. Şimdi İstanbul adı geçiyor.

Öncelikle bu organizasyonun burada olması muhteşem olur o ayrı konu. Ancak ben bir Fenerbahçe'li olarak, yeni bir yapılanmaya giden takımın hedefinin 2-3 sene sonra İstanbul'da özellikle de kendi salonunda yapılacak Final Four'da oynamak olduğunu görebiliyorum. Birde Fenerbahçe'nin salonu Nisan 2011 gibi bitecek, hani böylesine büyük organizasyonu riske atmak istemezler öyle bir salonda. Peki İstanbul olursa ne kalıyor elimizde. Sinan Erdem Spor Salonu . Hadi diyelim ki senrayo yazıyorum. ULEB 2011 İstanbul dedi. Seçimi de Sinan Erdem oldu. Peki salon inşaatına başladığından beri,o salona Final Four organizasyonunu alabilmek için çabalayan Fenerbahçe Ülker organizasyonunun, emeklerine yazık değil mi. 2011'de İstanbul'a Final Four verilirse bir sonraki Final Four en erken 10 sene sonra gelir. Yazık değil mi o salonu bu amaç için inşa edenlerin emeğine.

Not : Ortada fol yok yumurta yok hacım, fazla duygusal olmuşsun diyebilirsiniz. Ben eşşeğimi sağlam kazığa bağlayayım da, görelim olacakları sonra.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

And The Hedo Goes To....


Sabah dedikodu kazanları kaynamaya başladı. Sign & Trade usülü ile Hido'nun Phoenix'e Leandro Barbosa'nın da Toronto'ya geleceği söyleniyor. Hani bir ara Lakers diyorlardı heyecan yapmadım değil, ama finansal açıdan çok zor bir transferdi o Lakers için. Arizona civarında oynanan basketbol Hido'ya daha iyi gelir düşüncesindeyim. Özellikle hücumda etkinliği daha da artacaktır. Savunmada ciddi sorunlar yaşayabilir ama , genel olarak 4 pozisyonuna kayacağı için, kendisinden daha iri olan oyunculara karşı sıkıntı yaşayacaktır Hido.
Gerçi  Texas havasına uzak değil Hido, San Antonio'dan talimli oralara. Gitsin şöyle bir Dallas ve Spürs maçında coşsun, King of Arizona desinler ona falan gönül istiyor bunları yani...

Viva Espana


Arkadaşım rengini bu kadar da belli etme diyebilirsiniz. Ama dün Iniesta golü attığında, Türkiye atmış gibi sevindim. Kendi tuttuğum takımlar (ki bunlar Fenerbahçe ve Liverpool oluyor ) dışındaki takımların maçlarını izlerken genelde nötr olurum. İyi oyun, güzel hareketler göreyim de kim yaparsa yapsın derim hatta. Ama dün İspanya'dan taraftım yalan yok. Arada Hollanda'nın güzel hareketlerine şapka çıkartayım mı diye düşünmedim değil. Düşünceden öteye geçirmedim ama bunu.

Finalin böyle olacağı belliydi, Hollanda total futbol yerine, anti futbol felsefesi ile İspanya'yı orta sahada sindirmeye çalıştı. Bunda başarılı da oldu. Howard Webb'in değerli katkılarıyla diyelim hatta, hani başka hakem olsa Hollanda ilk yarıyı kesin 10 kişi bitirirdi. Hollanda'nın orta sahada sürekli İspanya'ya basma planı 70'li dakikalara kadar harika işledi. Ama işte o dakikadan sonra Hollanda'nın pili de bitmeye başladı. Futbolun değişmez kuralıdır. Pasa baskı yapan takım, pas yapandan daha çok yorulur. İspanya'nın rakibi sinir edecek seviyede bir pas trafiği olduğuna değinmiştik geçen yazıda. İşte o sinir edici pas trafiiğinin bir artısı da , kendilerini koşturmak yerine topu koşturmaları. Haliyle o topu almak isteyen rakip takım oyuncularının da kendilerinden iki kat fazla efor sarfetmesine sebep oluyorlar.Böyle olunca da 75. dakikadan sonra Iniesta gibi oyuncular, sanki maçın 15. dakikasıymış gibi sağa sola atom karınca misali gidip geliyor. Bu arada Portakallar çok net iki top yakaladılar Robben'le, ama futbol tanrıları istemedi gol olmasını. Tanrılar dün Casillas'ı seviyordu anlaşılan. Gerçi bir ara "Robben'mi bu , İspanyollar Guiza'yı içeriye ajan olarak sokmuş olmasın iyice bir bakalım şuna" diye düşünmedim dersem yalan olur.

* Bu yazı EAB'de yayınlanmıştır. Yazının devamını okumak için lütfen TIKLAYIN

Aşk Hiç Biter Mi ?


Oğlumuz yakışıklı mı yakışıklı, karizma desen tavan yapmış, başarılı mı desen, dünyanın en iyisi bence. Kızımız da bir içim su , ama bir o kadar da başarılı , simultane çeviriler yoluyla sorduğu soruları falan anladık gayet aklı başında işini iyi yapan dünyalar güzeli bir kardeşimiz. Iker Casillas ve Sara Carbonero'dan bahsediyoruz. Dün maçtan sonra en zor röportajını yaptı sanırım Sara. Bir ara bir sessizlik oldu ve Iker Casillas dayanamayıp Sara'yı öptü. Arkadan alkışlayanlar da muhtemelen takım arkadaşlarıydı. Video aşağıda, aşk canlı yayın dinlemiyor, hele ki dünya kupası kazamışsanız.

10 Temmuz 2010 Cumartesi

Sende mi Fraser ?


Shelly-Ann Fraser , 100m Olimpiyat ve Dünya Şampiyonu. Diamond League Beijing ayağından önce aldığı bir ağrı kesici yüzünden doping testine yakalanmış. Fraser'in kulüp başkanı da kullandıkları ilacın WADA'nın tavsiyesinde olan bir ilaç olduğunu söylemiş.

Dünya ve Olimpiyat şampiyonu olmuş böyle sporcularda doping çıkmasına üzülüyorum. Hele Shelly-Ann Fraser gibi sempatik ve sevdiğim sporcularda çıkınca daha çok üzülüyorum. LeShawn Merrit'te cinsel organını büyütmek için kullandığı ilaç yüzünden dopingli çıkmıştı. Hatta Ermal Kuqo'da saç dökülmesine karşı kullandığı ilaç yüzünden doping cezası almıştı zamanında. Üst seviye sporcu olmanın zorluğu da bunlar olsa gerek.İstediğiniz gibi rahatça kullanamıyorsunuz ilaçları.

Buradan da Fraser'a geçmiş olsun diyelim , umarım söyledikleri gibidir. Kendisinin pistlerden uzak kaldığını görmek istemem şahsen.

9 Temmuz 2010 Cuma

Cobarde Gallina* James


Beklenen kararını açıkladı, Mr. King ve Wade - Bosh ikilisinin yanına gitti. Benim fikrim Cavs'te kalması ve efsane olması yönündeydi , o 2 yüzük fazla kazanmak için Miami'yi seçti . Her neyse alacağı ücret vs. beni bağlamıyor. Miami'nin kadronun kalanını nasıl şekillendireceği önemli ki mecburen Beasley'i bıraktılar o da Minnesota'ya gitti. Mike Miller ile anlaştılar ama hala guard konusunda sıkıntıları var , Raymond Felton adı geçiyordu ancak onu alabilecek bütçeleri var mı bilmiyorum.


3 süper ego sahibi oyuncuyu idare etmek zor , Spoelstra'nın işi çok zor. He şahsi fikrim Pat Riley yarı sezonda iner sahaya o da ayrı.


Gelelim James efendiye. Kobe neden büyük oyuncu biliyor musun ? Seçildiği gibi ben Lakers'tan başka takımda oynamam dediği için. MJ neden büyük biliyor musun ? Elinde bir sürü imkan varken Chicago'da kalıp yanındakilerle birlikte yükselmeyi seçtiği için. Sen neden küçüksün biliyor musun ?  Cavs'te kalıp yanına alınacaklarla o şehirde efsane olmak yerine, bir yüzüğüm olsun da ne olursa olsun diyerek Wade ve Bosh'un  yanına gittiğin için. Elendiğiniz maçtan sonra trending topic #queenjames olmuştu. O gün abatışlar yahu diyordum bugün görüyorum ki hiç de abartmamışlar. Belki şampiyonlukların olacak, belki MVP olacaksın ama asla adın bir Kobe ya da Jordan gibi anılmayacak. Bunu da o egon kaldırır mı bilemiyorum...

* KORKAK TAVUK 

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Bir Garip Devşirme Oğlan



Malumunuz Emir'in milli takımda oynayabilmesi için vatandaşlık işlemleri hızlı bir şekilde çözüldü. Gerçi bir gece de Nobre'yi Türk yaptıysak Emir'i de yaparız yahu. Hem bak bu daha kısa sürer çocuğun adı bile Emir.

İşin komik tarafı çocuğu Türk yaptık iyi güzelde, Slovenya Federasyon'undan izin almak gerekiyor. Kısaca parayı bayılmak gerekiyor yani. Şimdi bizim ultra akıllı , süper zeki ve iş bitirici ekiplerden oluşan Federasyonumuz , aklı sıra bakın çocuk Türk Vatandaşı oldu, milli takımda da oynamak istiyor, gelin halledelim şu işi demeye getirecekler ya Slovenleri, apar topar çocuğu Türk yaptılar. Gerçi o noktada 3 sene Türkiye'de oynayan oyuncuların yerli statüsü kazanabilmesi ile ilgili bir madde var, vakti zamanında sadece Antonio Granger'ın faydalanabildiği hani. Ordan da bir çıkar yol bulurlar sanki ama Emir'in Slovenya A milli Takım'ı forması giymesi bozuyor o kuralı da sanırım,  neyse. Sloven dediğin adam salak değil, adamın kucağına oturmuşsun pazarlık yapıyorsun, adam da sana 10 milyon diyor haliyle. İşine gelirse, gelmezse oynatamazsın, he arada adamı da Türk yaptın, bu iş Fenerbahçe'ye yarayacağı için, yiyeceğin tepkiyi de sen düşün diyor.

Zaten bizim federasyon bu işleri eline yüzüne bulaştırma konusunda açık ara en iyisi. Korel Engin'i milli takımda oynatıp ertesi yıl ligde yabancı saymak gibi muhteşem bir karara imza atmışlığı var. O yüzden bu konudaki hiç bir durum beni şaşırtmıyor. 3-5 neyse Slovenlerle anlaşacaklardır diye tahmin ediyorum Sonra da çıkıp basında dönen rakamlar yalan derler falan, öyle kapanır gider bu mevzu.

6 Temmuz 2010 Salı

Tour De France 3. Etap


Dün söylemiştim 213 km.lik etap bugün geçilecek diye. Tam emin olmamakla birlikte bugün tırmanış etabı da vardı sanki. Yanlışım varsa affola. Bugünkü etabı Fabian Cancellara 1. sırada bitirdi. Zaten tırmanma etabı varsa o noktada , Cancellara'nın etap liderliği şaşırtıcı olmaz. Gerçi bir toplu finiş söz konusu ama Cancellara'da o toplu finişin içerisinde benim için etap lideri sayılır. Hani değilse de ben öyle ilan ettim , rengimi belli ediyorum :)

Toplu finiş 4h 49' 38" ile geçildi, tam 6 bisikletçi aynı süreyi yapmış sayıldı. Bu toplu finiş sonrasında genel klasmanda 14h  54' 00" ile liderliği ele geçiren isim Cancellara oldu. onun hemen 4' arkasında Sky Pro'dan Geraint Thomas yer alıyor.

Tur'da yarın 153,5 km'lik Cambrai - Rems etabı geçilecek. İmkanlar el verdikçe izlemeye devam :)

O Artık Resmen Kadın



Ya da bayan mı diyelim kız mı diyelim bilemedim işte. Caster Semenya'dan bahsediyorum. Nerdeyse 1 senedir yarışlardan men olan Semenya, IAAF'in hakkında nihai kararı vermesi ile özgürlüğüne kavuştu desek yalan olmaz.

IAAF buyurmuş ki Caster Semenya şu andan itibaren Kadınlar kategorisinde yarışabilir. Yani bu da demek oluyor ki , artık yarışlara girebilir. Belki de Diamond League'de görürüz kendisini. IAAF'in Semenya'nın cinsiyet testi sonuçlarını açıklamadığına dikkat çekelim ama. Sadece Kadınlar kategorisinde yarışabilir demişler. Bu da bir nevi kendisinin Kadın olarak kabul edildiği anlamına geliyor. 

Sonuçta pistteyken seyircileri heyecanlandıran, acaba rekor kıracak mı diye beklentiye sokan bir atlet Semenya. Umarım yeni dünya rekorları ile görürüz onu.




5 Temmuz 2010 Pazartesi

Tour De France 2010


Eveeet yılın en büyük bisiklet organizasyonu başladı. Hatta 2 etapta geride kaldı. Biraz geç kaldık yazmakta ama ancak akşam özetlerden veya web üzerinden takip edebiliyorum. Her neyse meraklısına elimizden geldiğince aktarırız.

Tur'da bugün ikinci etap olan Brüksel - Spa etabı geçildi. İlk etap sonunda genel klasmanda lider olan İsviçre'li Fabian Cancellara bugün Fransız Sylvain Chavanel'in arkasında kaldı. Sylvain Chavanel etabı 4h 40' 48" ile birinci sırada geçti. Chavanel'in 3' 56" arkasında kalan Cancellara etabı 12. sırada bitirirken, genel klasman liderliğini ve Sarı Mayo'yu da Chavanel'e vermiş oldu. Genel klasmanda Chavanel 10h 1' 25" ile lider durumda, Cancellara 2' 57" ile, Tony Martin'de 3' 17"  arkasından takip ediyor Chavanel'i.



Tur'da yarın 213 km'lik Wanze - Arenberg, Porte du Hainaut etabı geçilecek.Turla ilgili daha çok bilgiye ulaşmak için sizi resmi  siteye alalım şuradan. Cidden bu adamlar bu işi iyi biliyor. Ayrıca imkanınız varsa ve izleyebiliyorsanız Eurosport Türkiye'den  Caner Eler'in enfes anlatımını size tavsiye ediyorum. Hiç bir şey blimiyor olsanız bile etap sonunda, bir çok şey öğrenmiş olarak ekran başından kalkacağınızı garanti ederim.

Neler Oldu Neler


Aslında tek tek yazacaktım da, şimdi uğraşamam diye kısa kısa başlıklarla geçelim son 4-5 günde olanları.


- Almanya İngiltere'den sonra Arjantin'i de 4'e bağladı.Turnuvanın en başında düşündüğüm şeyler bir bir çıkıyor. Arjantin'in bu orta saha ile pek bir şey yapamayacağını söylemiştim, ilk kez iyi bir orta sahası olan takımla oynadılar sonuç ortada. Ne diyelim Dunga ve Maradona gibi iki yetersiz adama milli takımları emanet edenler düşünsün gerisini. Gerçi Dunga'yı anında kovdular ama Maradona'yı kovmak her babayiğidin harcı değildir. Ancak kendisi istifa eder.

- İspanya - Paraguay maçının hakemi beni benden aldı, İspanya'nın gol olan penaltısını iptal etti. Aynı olay Paraguay penaltı atarken de vardı ama onlarınkini iptal etmedi. Tekrarlanan penaltıyı kaleci kurtardı, dönen topta rakibine yaptığı müdahele , asıl penaltıdan daha penaltıydı ama onu da veremedi hakem. İspanya gol atamasa ya da elense ortalık çok karışırdı.


- Wimbledon'ı sonlandırdık. Bayanlarda sürpriz! olarak Serena Williams kazandı. Ne sürprizi yahu der gibisiniz. E ne yapalım, şu haberi ilginç kılacak başka unsur yok, Zvonerava'nın şanssızlığı finalde onunla eşleşmek oldu maalesef. Erkeklerde benim yeni gözdem Thomas Berdych Nadal'a pek direnemedi ama Roland Garros'un ardından Wimbledon'da da gösterdiği performansla , "ben geliyorum" diyor resmen.

- Üzücü bir haber, Tuğba Karademir üniversite eğitimini olumsuz etkilediği gerekçesiyle aktif sporculuuk yaşamına nokta koyduğunu açıkladı. Federasyon kanadı biraz tepkili 7 ay sonra yapılacak Universiade Kış Oyunlar'ında yarışması gerekirdi, bizim de gücümüz nispetinde yatırımlarımız var kendisine diyorlar. Olayın detayını bilmeden yazmak istemiyorum ama Tuğba'nın Türkiye'de yapılacak bir uluslararası yarışmada boy göstermesi gerektiğini düşünüyorum. Umarım kararından vazgeçer.



- Fenerbahçe Ülker Real Madrid'den Darius Lavrinovic'i transfer. Bizim üç maymun medya, sanki iki sene önce olmuş gibi tecavüz mevzusunu işlemeye başladı. Olayın tam detayını bilmiyorum ama Nedim Karakaş sonu evlilikle biten bir olay demiş. Olayın üzerinden de 11 yıl geçtiğine göre, kimse kendisine zorla tecavüz eden adamla 11 yıl evli kalmaz mantığını yürütüyorum. Ki neticede bir suç işlenmiş ve bunun cezası olarak hapiste yatmış. Bu yüzden Sine Büyüka gibi kitlelerin takip ettiği insanların, Twitter gibi sosyal platformlarda yazdıklarına dikkat  etmeleri gerekir. Ben sporcunun zeki çevik ahlaklısını severim dedikten sonra, üzerindeki şaibeler bizzat TBF başkanı tarafından dile getirilen bir doping olayının baş aktörünün Milli Takıma seçilmesine de tepki göstermesini bekliyoruz hanımefendiden. 

- Tour De France başladı. Genel klasmanda Cancellara lider, Lance Armstrong 4. sırada. Tour De France'ı Eurosport'tan Caner Eler'in eşsiz anlatımıyla izleyin. Onun dışında ayrıca bir yazı yazmak lazım Tour De France için. 

3 Temmuz 2010 Cumartesi

Yolcu Yolunda Gerek


Seversin sevmezsin, iş yapar ya da yapmaz. Bilemiyorum bunları ama Semih Erden önümüzdeki sezon Boston Celtics'de oynamayı seçti. Yolu açık olsun umarım başarılı olur. Başarılı olursa pota altı fakiri olan Boston'da tutunabilir diye düşünüyorum. Kulüp bonservisinden 700.000 $ gibi bir para kazanacakmış, en azından bedavaya gitmedi.

Bir diğer uzun oyuncumuz Ömer Aşık'ın da Chicago Bulls ile anlaşması bekleniyormuş, ona da kariyerinde başarılar dileyeyim ben, sadece o kadar ama.

Bir de artık şu alttan çıkardığımız ya da küçük yaşta bulduğumuz çocukların, böyle erkenden elimizden gitmesine bir çözüm bulabilmemiz lazım.

Biz kendi sinerjimize bakalım. Ne Lavrinovic mi :)

2 Temmuz 2010 Cuma

Çeyrek Acılı Çeeek


Bu başlıkta ne abi, hayırdır sporu bırakıp kokoreç işine mi girdin diye düşünen olabilir. Hani sağlam bir yerden franschise alıp yapmayı düşünmüyor değilim aslında. Ne diyorum ben ya, bu yazıda çeyrek final'e bakacaktık. Böyle maç maç, klişeye girmemi bekleyenler varsa kendilerini bilumum iddaa bültenine ve halen daha okumaya değer bulduğunuz gazeteler varsa onlara yönlendiriyorum. Her takımın akşam yemeğinde ne yediğinden tutun da , oyuncunun tuvalette kaç dakika kaldığna kadar milyon tane gereksiz bilgiyi oralardan edinebilirsiniz. Ben öyle genel bir geçeyim üstünden. Ayrıca itiraf edin kendinize hadi durmayın, Ömer Üründül'ün "Futbol enteresan, bak gördün mü ?" demesini bile özlediniz di mi...

Her neyse efendim çeyrek kokoreçe şey pardon finallere Brezilya-Hollanda maçı ile başlıyoruz. Terazide Brezilya ağır bassada Robben varken belli olmaz diyorum umarım iyi futbol izleriz. Akşamki Uruguay - Gana maçı muhtemelen penaltılara kadar gidebilir. Bari o maçı 17'ye koysaydınız da akşam adam gibi maç izleseydik.

Arjantin'in turnuvadaki en önemli sınavını Almanlara karşı vereceğinden kuşkum yok, en başından beri söylediğim orta saha zaaflarının en çok sırıtıcağı mücadele bu olacaktır diye düşünüyorum. Ama neticede elinizde Messi varsa, maç her sonuca açıktır. İspanya yoluna devam eder, Villa'nın performansı da seneye Mourinho'yu kara kara düşündürtür bence.

Burdan sonra ne olur derseniz, ben Almanya'nın Arjantin'i elemesine surpriz demiyorum, ama gönlüm bir yandan da Dünya Kupası efsaneleri arasında yer alabilecek bir Brezilya - Arjantin finali de istemiyor değil. Almanya -Arjantin mücadelesini kazanan takımın final biletini cebine koyacağını düşünüyorum. Diğer tarafta 4 takımdan 3'ü de yola devam edebilir, aralarında oynadıkları maçlar işi çözecek, Paraguay etkisiz eleman konumunda ki bu noktaya gelmeleri bile başarı.

Futbola noktayı koyup, bu hafta sonu oynanacak Wimbledon finaline bakalım. Yarı finaller bugün oynanacak. Roland Garros bitiminde dikkat çektiğim Tomas Berdych bu sefer Roger Federer'i eledi ve yarı finalde Novak Djokovic ile oynayacak.Bu Berdych'e kanım ısındı benim stilini de seviyorum çocuğun ama Djokovic varken onu desteklemem mümkün değil. Bu arada bütün Britanya halkını temsilen korta çıkacak olan Andy Murray'in rakibi Rafael Nadal. Ben ufukta Nadal-Djokovic finali görüyorum ama Berdych'de çıkarsa finale şaşırmam. Bu arada bayanlarda nihayet Vera Zvonareva finale çıktı, Pironkova'nın başarısını görmezden gelmiyoruz tabi. Ama rakip Serena olduğu içi Vera'ya çok şans veremiyorum, umarım kazanabilir.

İnceden NBA'e de dokunduralım, malumunuz yıllardır beklenen 2010 yılı Free Agent şenlikleri başlamış bulunmakta, çok komik paralar havada uçuyor.Komik derken ödenen rakamlar manasında demiyorum, rakamlar almış başını gidiyor zaten. Sadece o rakamların ödendiği oyuncular komik cidden. NBA'de ki takım yöneticilerinin dumanlı kafa ile sözleşme teklif ettiğine inanıyorum. Ayrıca bavulu topladım Minnesota'ya yerleşiyorum, Darko Milicic gibi bir kazmaya 20 milyon veriyorlarsa bana da 150-200 bin verirler herhalde, olmadı Atlanta'ya giderim Joe Johnson'a maksimum kontrat verdiler ( 6 yıl için 120 milyon falan sanırım), bana da 1 milyon'cuk verirler herhalde.

Son olarak yazı başlığını tüm Türk futbolseverlere armağan ediyorum, çünkü TRT'nin mevcut spiker ve yorumcu kadrosuyla bu çeyrek finaller anca acılı kokoreç tadında olur. Acıyı sevmeyen varsa yandı.
EAB
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...