27 Nisan 2010 Salı

Fenerbahçe SPOR Kulübü




Başlığı özellikle böyle attım. Yıllardır amatör sevdaların peşinde futbol'dan daha çok koşan, hatta çoğu zaman bunu sadece Fenerbahçe ile sınırlandırmayan birisiyim. Bir ülkede takım sporlarında başarılı olabiliyorsanız, her alanda olursunuz. Çünkü takım sporlarında başarılı olmak en zor şeydir. Aynı zamanda bir Fenerbahçe taraftarıysanız, bu konuda Türkiye'nin en şanslı kişilerindensiniz demektir. Salon sporlarında yaklaşık 3-4 senedir belli bir istikrar çizgisinde ilerliyorduk , bu süreçte Erkek Voleybol takımı bir Türkiye Kupası 1 Şampiyonluk getirmişti. Geçen yılki muhtemel 2. Şampiyonluğu Ekşi'nin sakatlığı yüzünden kaybettiler. Bu sene de tekrar final oynayıp şampiyon olma başarısını gösterdiler. Rakiplerinden 3-4 kat daha az bütçeye sahip bir takım için 3 senede 2 lig ve 1 Türkiye Kupası şampiyonluğu büyük başarıdır.

Şöyle Kısaca toplayayım dedim ne kazandık ne ettik bu sene diye. Detayı aşağıda

Erkek Voleybol : Balkan Kupası ve Türkiye Ligi Şampiyonu
Bayan Voleybol : Süper Kupa, Türkiye Kupası şampiyonu, Avrupa Şampiyonlar Ligi ikincisi
Erkek Basketbol : Türkiye Kupası Şampiyonu , Play-Off'lar başlamadı henüz
Bayan Basketbol : Ligi namağlup lider bitirdi. Namağlup Play - Off yarı finalisti.

Diğer branşları sayamıyorum bile, atletizmde,boksta,masa tenisi'nde,kürekte, yüzme'de her sene alınan başarıların haddi hesabı yok zaten.

Spora sadece futbol olarak bakmıyorsanız, şu saydığım alanların hepsinde bu derece başarılı olan bir takımın taraftarı olmaktan gurur duymaz mısınız. Hep savunmuşumdur, müesseseler kendi kulüplerini kurmak yerine, bu tip kulüplere sponsor olmalılar diye. 20 sene önce müessese kulübü kurmak çok daha mantıklıydı belki de, ama bugün geldiğimiz noktada, firmalar BJK , FB, GS gibi kulüplere sponsor olurlarsa kitlelere ulaşmaları çok daha çabuk olacaktır. Fenerbahçe Acıbadem oluyorsa , Eczacıbaşı Galatasaray olsun , Vakıfbank Beşiktaş olsun, Türk Telekom Karşıyaka ya da Türk Telekom Ereğli olsun, güç bölünsün daha çok, iyi kapasitede takım olsun, rekabet artsın. Rekabetin olduğu yerde başarı olur.

Sporu sadece futboldan ibaret görmeyen biri olarak Fenerbahçe'li olmanın gururunu sonuna kadar yaşıyorum. bize bu gururu yaşatanlara sonsuz teşekkürler.

24 Nisan 2010 Cumartesi

Merrit'te Doping



ABD'nin son yıllarda çıkardığı en iyi 400m'cilerden biriydi Leshawn Merrit. Hatta Jeremy Warriner ile girdikleri rekabette, son yıllarda hep önde çıkıyordu. Kasım - Aralık 2009 ve Ocak 2010'da yapılan testlerinde yasaklı madde çıkmış Leshawn Merrit'in. Haliyle cezası kesinleşene kadar tüm yarışlardan men edilmiş. Sporcu da zaten kabul ediyor kullandığını ve bunun kişisel sebeplerle olduğunu söylüyor. Benim aklmın almadığı şey, özellikle atletizmde bu kadar sıkı kontroller söz konusu iken, bu sporcular nasıl bile bile bu işe girişiyorlar. Sanırım rekabet ve yarışma ortamının, sürekli başarılı olma hedefinin yan etkileri bunlar.

23 Nisan 2010 Cuma

Ne Olacak Bu Memleketin Hali


Memleketin spor yöneticiliği yerlerde sürünüyor çok şükür. Uzun zamandır yazamıyorum işlerimin yoğunluğundan dolayı bir sürü şey birikti kısa kısa değinelim de, sonra detaylarız olmazsa.

- Derbi ile başlayalım, hadi bir Fenerbahçe'li olarak Bilica'nın yaptığını kabullenemem, ama kabullenemeyeceğim başka şey de, penaltı atmadan önce rakibin ayağına basanların, kornerde rakip oyuncuya pandik atanların, birden bire futbol etik kurulu başkanlığına soyunmasıdır. Herkes kendi pisliğine baksın arkadaş, biz kendi içimizde gereken tepkiyi veririz cezayı da veririz...

- Mustafa Hoca'ya saygım sonsuz, iki saat hakeme giydirdikten sonra, derbi mağlubiyetinin bahanesi olmaz, tebrikler Fenerbahçe demesi de eyyamın kralıydı. İki saat ne anlattın hoca o zaman derler adama.

- Dünya Şampiyonasına 4 ay var, milli takımmın hocası kim belli değil, Tanjevic kemoterapi görecek ancak inatla takımın başında olacağım diyor. Yahu hocam sen iyileşte takım kusur kalsın. Hani gitmesini hep istedim ama bu şekilde değil. Fakat bir daha yakalanması zor olan bir fırsatı, hoca'nın belirsizliklerine teslim edemeyiz. Kulislerde Orhun Ene ismi geçiyor, doğru seçim ama HEAD COACH olarak soru işareti bana.

- Pek değerli Turgay Demirel beyefendinin üstün çabaları sayesinde, Kerem Gönlüm efendinin cezası 1 senede kaldı. Şimdi ağzımı açayım diyorumda neyse. Kerem'in inatla ısrarla ben takım ne aldıysa onu aldım onun haricinde bir şey sokmadım ağzıma laflarının birden bire kesilmesinin de bir sebebi vardır herhalde. Chatman'ın dosyasını 1 haftada karara bağlayıp Kerem'in dosyasını 8 hafta'da usüle aykırı olarak bağlayan da babamdı zaten. Federasyon başkanımızı mağdur!!! olan sporcuların yanında görmek çok güzel ama. Aynı hassasiyeti Tufan Ersöz ve Cemal Nalga içinde beklerdim kendisinden. Neticede çocuklar emir kulu, giyemem formayı deme hakları olmadığını en iyi kendisi biliyor.

- Sarı Melekler'in Ankaragücü maçını izlemeye gittik, bayağı eğlendim maçta. Maçın baş hakemi kimdi bilmiyorum, bir pozisyonda, Ankaragücü coach'u ısrarlar Fenerbahçe Acıbadem'in topu içerde derken, dışarıda kararı veren, sonra çizgi hakemini çağıran o da içerde demesine rağmen dışarıda kararında ısrar eden, en sonunda Ankaragücü coach'unun ısrarıyla içerde kararı veren bir hakemdi kendisi. Bir sonraki pozisyonda da hemen önümüzdeki çizgi hakemi bloğun 2m. yanından geçip dışarı çıkan topa blok-aut bayrağı kaldırdı. Valla bunları özel mi seçiyorlar ben de anlamadım.

- Güzelliklere dönelim Papazın Çayırı öncülüğünde başlayan kampanya hiç de tahmin etmediğimiz bir mutlulukla bitti. Erkek voleybol takımımız işi uzatmadı ve Ankara'dan şampiyon olarak döndü. Şampiyon takımı orada karşılamak çok güzeldi. Meleklerimiz sahaya çıkarken erkek takımının onları alkışlaması, gene bir gece önce Melekler'in Ankara'daki tesis girişinde Erkek takımımızı karşılaması , karşılıklı Şampiyon Fener tezahüratları harikaydı. Fenerbahçe neden bir spor kulübüdür, neden bu ülkede amatör branşlarda yer alan elit sporcuların yüzde 80'i Fenerbahçe'de oynamak istiyor sorusunun cevabıydı bunlar.

- TOUR OF TURKEY'i İtalyan Visconti kazandı. Yarışın son 2 etabını izleyemedim iş yoğunluğundan, ancak izlediğim etaplardaki çekimler harikaydı. Caner Eler'in de harika bilgi dağarcığıyla birleşince seyri inanılmaz keyifli oldu. 3 senedir böylesine uluslararası çapta organize edilmeye başlandı. Gerçekten gösterilen gelişim inanılmaz. Bu hızla giderse , yakın bir zamanda adını La Vuelta,Tour De France gibi önemli organizasyonların yanına yazdıracaktır diye düşünüyorum.

- Yazın yaklaştığını Roland Garros ve Snooker ile anlıyorum valla. Roland Garros kuraları çekildi, onun için ayrı bir yazı yazarız. Snooker Dünya Şampiyonasının da Sheffield ayağı devam ediyor. Meraklısına öneririm Eurosport'tan takip etmelerini. Gönlüm her ne kadar Neil Robertson'dan yana olsa da, Ronnie O'Sullivan cidden bambaşka bir oyuncu. Bu arada yakın gelecekte Çin'li oyuncularında O'Sullivan ve Higgins'i çok daha fazla zorlayacaklarını düşünüyorum.

16 Nisan 2010 Cuma

Melekler Yetmez, Efeler'i de İsteriz


Papazın Çayırı'nda başlatılan kampanyayı biliyorsunuz. Kampanya sonuç verdi, Sarı Melekler pazar günü Şükrü Saracoğlu'nda olacak...Bu vesile ile öncelikle Papazın Çayırı'na, sonra da bu kampanyaya destek veren tüm Fenerli Blogger'lara taraftar gruplarına teşekkür ederim bende. Çorbada bir tuzumuz olduysa ne mutlu.

Erkek Voleybol Takımı dün akşam nefes kesen bir mücadele sonunda Ziraat Bankası'nı 3-2 yenerek seride 2-0 öne geçti. Teknik taktik konulara girmiyorum, bunca senedir izliyorum illaki bizim de anlayabildiğimiz şeyler var ama, bu çocukların yaptığı şey teknik taktikle anlatılmaz. Söyleyebileceğim tek şey orta'yı biraz sağlam tutunca, 2 ve 4 numaralardan hücum etmek zorunda kaldılar orada da bizim bloklara yakalandılar. Sponsorsuz, göğüs reklamı olmadan, rakiplerinin nerdeyse 1/5 oranında bir bütçeyle son 3 senedir final oynayan bir takımdan söz ediyoruz. Geçen yıl Arslan'ın şanssız sakatlığı olmasa belki de son 3 sezondur üst üste şampiyon olan takım diyecektik.

Çok zor bir şey değil istediğim, inşallah Cumartesi günü şampiyonluk kupasını kaldıracağız, dileğim Erkek Takımımızın komple Bayan takımımızı izlemesi Pazar günü, sonra iki takımımızın birlikte stada gelmesi. Fenerbahçe'li olmanın haklı gururunu bizlere yaşatan bu sporcularımızı bağrımıza basmak istiyorum...Varsa buraları okuyan yönetime ulaşabilen birileri iletsin bu dediklerimizi...

14 Nisan 2010 Çarşamba

Tarih Yazmaya Devam


18:00'de işten çıktım. 18:45'de salonun önüne vardığımda içeri giremedik. Salon fullenmişti. Sağlık olsun dedik, evin yolunu tuttuk. 3.set başında anca yetiştim eve. Neyse efendim maçın teknik taktik analizini yapamam. Şu kızların bir aydır canı çıktı yahu , 1 aydır oynadığımız rakipler; 2 kez Eczacıbaşı, 2 kez VGSTT, Cannes, Bergamo, BJK ve GS.... Nerdeyse 3 günde bir maç yapıyoruz. El insaf federasyon, milli takım takvimi sezon başında belliydi, çok mu lazımdı salon açılışı yapacağız diye 10 gün ara vermek lige. Her neyse o suratsız halinle, sıkıla sıkıla kupayı Fenerbahçe'ye verdiğin o kadar belli ki. Senin o suratını görünce , o kupaların değeri bir kat daha artıyor gözümde.

Kızların hepsi ile gurur duyuyorum, taraftarımıza helal olsun bütün maç susmadılar. Fenerbahçe Spor Kulübü tarihinde kadınlar voleybol branşında ilk kez Türkiye Kupası kazanıyoruz. Erkekler Basketbol'da da 44 yıl aradan sonra kazanmıştık. Fenerbahçe Acıbadem kendi tarihini yazmaya devam ediyor. Bize alkışlamak düşer...

Tour Of TURKEY 2010



3. Etap geçildi anca yazıyorum. İş yüzünden izleme fırsatım olmuyordu, dün birazda şansım yaver gitti, TiViBu sayesinde izleyebildim. Öncelikle bu turu düzenleyenlere teşekkür ediyorum. 3 sene içerisinde bu kadar ilerletmek büyük başarı. İkinci teşekkürü yayın ekibine vermek istiyorum, çekimleri Eurosport mu yapıyor, TRT mi bilmiyorum ama harika açılar, harika çekimler yapıyorlar. Kendimi bir an La Vuelta izler gibi hissettim dün...



Ama Eurosport'a ayrı bir teşekkür edeceğim, özellikle de Caner Eler'e. Muazzam bir bilgi kaynağı kendisi, onun anlattığı etabı izlemek büyük keyif cidden, hem etap hakkında hem de sporcular hakkında inanılmaz bilgiler alıyorsunuz yayın sırasında. Umarım uluslararası yayındaki Eurosport spikerleri de bu şekilde anlatıyordur. Muazzam bir tanıtım ülkemiz için.



Etap Turgutreis - Marmaris arasında geçildi. Genel Klasman lideri Greipel'in zorlanacağını tahmin ettiğimiz bir etaptı. İyi bir tırmanışçı değildir kendisi çünkü. Son 2 km'ye Cofidis takımı Taaramae ve Pouriol ile önde girerken hemen arkalarında Lampre'den Spilak ve ISD-Neri'den Visconti vardı. Tamamen bir taktik savaşı gibi geçen son anlarda akıllı bir sprintle öne çıkan Visconti etapı 1. sırada bitirdi. 2. sırayı Lampre'den Spilak alırken, Cofidis'ler 3. ve 4.'lükle yetindi. Taktiksel yanlışlar yüzünden olası bir dubleyi kaçırdılar 3. etapta. Cofidis için teselli ödülü Taaramae'nin genel klasmanda Greipel'in 6 Visconti'nin ise sadece 1 saniye önünde bulunuyor. TUR'da 4. etap bugün Marmaris - Pamukkale arasında geçilecek.

13 Nisan 2010 Salı

And The Taurasi Goes To...



Ateş olmayan yerden duman çıkmaz, uzun süredir kendi içimizde konuşuyorduk zaten, Taurasi'nin seneye Fenerbahçe'de oynayacağını. Resmen açıklanmadan konuşmak doğru olmaz diyeceğim ama, artık haberler İspanyol basınına bile düşmeye başladı. Şahsım adına bu sezon devre arasından beri bu gelişmenin olacağına emindim zaten, olayın Taurasi kanadı daha o zaman çözülmüştü. Sorun maddi boyutla ilgiliydi o konuyu da halletti Fenerbahçe takımı. Seneye çok daha efektif bir kadro hazırlıkları yapılıyor şimdiden. Ne diyelim , Gamova üzeri Taurasi... Bize bu rüya gibi oyuncuları getirenlere teşekkürler. Umarım Taurasi'li Fenerbahçe maçlarını 20 kişiye oynamaz...

12 Nisan 2010 Pazartesi

Hafta Sonu Böyle Geçti


Şimdi tek tek yazsam uzayacak, öyle bir vakitte yok zaten. Kısa kısa hafta sonunu özetleyelim.

Cumartesi mücadele açısından güzel, ama pozisyon değerlendirme açısından kısır bir BJK maçı izledik. Sene başından beri Bünyamin Gezer'in bırakın üst seviye hakemliğini, hakemlik yapmasını tartışırım, Gördüğüm en yetersiz hakemlerden biri kendisi. Yani Egemen'in hentbol'ünü göremiyorsan, Burak'ın yaka paça indirilişini çözemiyorsan hakemlik yapma arkadaş bir zahmet. Sonuçta bir FB'li olarak yüzümüzü güldüren bir skor oldu. Ki üstüne bir de Bursa'nın puan kaybı kaymaklı ekmek kadayıfı oldu. Bakalım ne olacak hafta sonu.

- Cumartesi'nin finişini El Classico ile yaptık, futbol olarak çok yüksek beklentilerim yoktu, tam da beklediğim gibi oldu zaten. Ama işte elinizde Xavi gibi bir pas sihirbazı varsa iki pas ile oyunu değiştirir. Tabi elinizde, o attığınız pası yakalayacak bir Messi olması da işin diğer boyutu. Sonuç itibariyle Barca'nın planı Real'in dalga dalga inen kanatlarını tıkamaktı bunu da çok iyi becerdiler. Hakettikleri bir galibiyet aldılar ki bu galibiyet şampiyonluk habercisi bence. He Real Madrid'liler için kabusun başlangıcı bu, asıl tepe noktası CL finalinden sonra olabilir Real Madrid taraftarları için.

- Pazar günü pek ilgilenemedim televizyonla, akşam çöktüm ekran karşısına GS- Diyarbakır maçına baktım, taraftarın protestosu haklıydı ama şekil olarak gereksiz abarttılar, hele ki Arda'ya sinema peşinde diye bağırmaları çok komikti. Arda sene sonu gider GS'den, Gs'liler de çok ararlar Arda'nın ruhunu...Diyarbakır başkanı halen daha konuşuyor , yahu başkan ligin ilk yarısında oynadığın GS maçı 11'inden, bu maçın 11'ine kalan sadece 4 oyuncu var. Halen daha neyin oyunundan ön kesmesinden bahsediyorsun.

- Vakıfbank maçı başlayınca ona kaydım, TVF Başkanı'nı çok eleştirdim, eleştirmeye devam edeceğim en sert şekilde. Bu konu hakkında detaylı bir yazı yazacağım, bu oyuncular insan yahu, programı bu kadar sıkıştırmak zorunda mısınız...

- Moto GP sezonun ilk yarışını izledim, The Doctor işini yaptı gene, Yamaha'nın duble yapması sezon başında güzel bir mesaj oldu. Yarışın son iki turu nefes kesti, 3.lük yarışında bir Dovizioso bir Hayden öne geçiyordu, son düzlükte HONDA farkı ile Dovizioso podyumdaki son yeri kapan pilot oldu. Casey Stoner'ın düşerek yarışmayı terk etmesi de günün kötü olaylarından biriydi.

- Gecenin finalini Lakers maçı ile yaptım, gerçi iddaa'dan 190,5 Alt oynadığım için son anlarını inanılmaz heyecanla izledim o ayrı. Lakers avantaj elindeyken Derek Fisher'ın anlama veremediğim bir faulu yüzünden 3 atış yemek zorunda kaldılar, son hücumda topun Gasol'da kalması ve onun 3 sayı kullanması enteresan oldu. Sonuçta Lakers'ın son çeyrek kabusu devam ediyor, Play - off zamanı böyle oynamazlar diye düşünüyorum. Bu maçın bitimiyle Raptors - Bulls maçına baktım biraz, Raptors o kadar kötü oynuyor ki 1. çeyreğin ortasında bıraktım izlemeyi. Bosh'un yokluğunda onun ribaund yükünü Hido üstlenmiş anlaşılan. Bulls 1 galibiyet öne geçti ama son iki maçı Boston ve Bobcats ile. O yüzden Raptors için her şey bitmiş değil fakat ışık yok takımda.

10 Nisan 2010 Cumartesi

Kampanya Büyüyor , Destek Artıyor



Burada değinmiştik kampanya'ya. Çok güzel gelişmeler var, kısaca yazayım onları yazının tamamı için de link vereyim siz okuyun... Öncelikle yönetim voleybol maçının saatini ayarlamak için uğraşıyormuş, bu güzel bir gelişme. İkinci ailem Vamos Bien'de bu kampanyaya desteğini resmi olarak açıkladı. Hedef tüm tribün grupları. Futbolcularımızdan Semih Şentürk, Gökhan Gönül ve Özer Hurmacı resmi sitelerinde banner'a yer verdiler. Tozlu Parkeler ve Canarino sağolsun hazırlanan metni, el ilanı gibi bastırıp dağıtmışlar. Konuya ilişkin gelişmeleri buradan okuyabilirsiniz. İş yoğunluğumdan dolayı savsakladım biraz ama en kısa sürede yani, yarın akşam El Classico'ya kadar görselleri toplayıp bir video işine de girişeceğim. Belki stadın skorboard'unda yayınlatırız kim bilir...Hep Destek Tam Destek, bu kampanyaya...

8 Nisan 2010 Perşembe

Emeği Geçen Herkese Teşekkürler




" Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımı, geçtiğimiz pazar akşamı final maçında İtalya'nın Bergamo takımına 3-2 yenilerek, Bayanlar Voleybol Avrupa Şampiyonlar Ligi ikincisi oldu.

Final maçından sonra bu haber milliyet.com.tr'de 'Avrupa'da kupa hayal' başlığıyla yeraldı.

Okurlarımızdan gelen tepkiler üzerine yaklaşık 20 dakika sonra haberin başlığı değiştirildi.

Milliyet.com.tr gece editörlerinin, kılpayı kaçan kupanın üzüntüsü ile amacı aşan bir başlık kullanmaları, Fenerbahçeli taraftarların tepkisi ile karşılaştı.

Ancak unutulmasın ki Fenerbahçe Acıbadem Bayan Volebyol Takımı'nın yakaladığı başarıdan her Türk vatandaşı gibi biz de gurur duyuyoruz.

Başlıkla ilgili gelişen tepkiler yüzünden üzgün olduğumuzu belirtip bu yanlış anlama nedeniyle Fenerbahçeli taraftarlardan özür diliyoruz...
"


Emeği geçen tüm renkdaşlarıma şahsım adına teşekkür ediyorum.

7 Nisan 2010 Çarşamba

Kalite Denen Şey


Fenerbahçe Acıbadem'in başarısından sonra kalite sorgulanır oldu gene. Ben şahsen alışığım bu sorgulamalara da, voleybol topunu görse bomba diye karakola götürecek adamların yorumlarını okumak komedi cidden. Neymiş lig kalitesizmiş, neymiş Fenerbahçe ile diğer takımlar arasında uçurum oluyormuş, yabancı sayısını kısıtlamak lazımmış. Şöyle bir bakalım neler olmuş.

Fenerbahçe ligi 4. bitirmiş, lig süper kaliteli son haftaya kadar çekişme sürüyor vs. Bu sene Fener yarışın içinde, e Bursa'dan başka anadolu takımı yok zorlayan yukarıyı, ligin kalitesi geçen seneden düşük. e birader Trabzon nerenin takımı, Gürcistan'ın mı ? Kayseri bu ligin ilk yarısını lider kapamadı mı ? Neyse devam edelim

Bayan Voleybol liginin kalitesi düşük, yabancı oyuncularda Fenerbahçe çok iyi isimler aldı fark açıldı kalitesizleşti lig. E yıllarca Eczacı ve Vakıfbank ligin çok çok üzerinde kadro kurduklarında kaliteliydi de şimdi mi kalitesizleşti kardeşim bu lig. Eczacıbaşı'nın 40 yılda yapamadığını 5 senede Fenerbahçe yapınca mı kalitesiz oldu. GS Inter-Toto ayarından bile daha düşük olan bir kupada 3. olunca sonunu iyi getirdi , Fener Şampiyonlar Ligi'nde 2. olunca "Avrupa'da Kupa Hayal" oldu.

Erkek voleybol liginin 4.sü Fenerbahçe, Play - Off finali oynamasına rağmen statü gereği Balkan Kupası'na gitti. Bu sene ligi lider bitirdi, ama o da ne, statü değişti play-off finalinde şampiyon olan takım CL'ye gidecek dendi. Neyse sıkmayın canınızı, seneye maçların gidişatına göre bakarsınız Fenerbahçe 4. sıradayken statü çıkartıp şu tarihte ilk 3 sırada olanlar Avrupa'ya gider dersiniz.

Bayan Basketbol liginde yıllardır kalitesiz şöyle böyle, yahu vakti zamanında bu kadar bile rakip yokken GS'yi yenilmez armada ilan ediyordunuz, şimdi Samsun,Mersin, Botaş, Panküp Kayseri gibi takımların olduğu lig kalitesiz lig oldu.

Ne menem şeymiş arkadaş şu kalite, Fenerbahçe'ye tüm spor branşlarından uzaklaştırma vermek lazım baksana kaliteyi bozan hep onlar...

Sarı Melekler'i Alkışlamak İçin Saraçoğlu'ndayız


Kampanyanın tanıtım yazısını aşağıya ekliyorum, ki orjinal halini buradan görebilirsiniz. Papazın Çayırı öncülüğünde başlatılan bu kampanyaya tüm Fenerbahçe'li blogger'ların katılımını bekliyoruz. Bloglarımızda bannerlara yer verelim, blog sahibi olmayan Fenerbahçe'li renkdaşlarımızı haberdar edelim, Beşiktaş maçının sıradan bir maç olmadığını bilsinler, mevzuya hazır olarak gelsinler stada. Eğer yanılmıyorsam o tarihe kadar Türkiye Kupası maçları da bitmiş olacak, inancımız Melekler'in bizleri stadda kupa ile selamlayacakları yönünde...Papazın Çayırı'nda ki kampanya duyurusu aşağıda, arkadaşlarımızın hazırladığı muhtelif ebattaki banner'lara buradan ulaşabilirsiniz. Bu bannerları blogunuza yerleştirmek için papazincayiri07@gmail.com adresine mail atınız. Haydi bakalım bir omuz da sen ver, unutma ÇUBUKLUNUN HAKKINI VERENLER, ASLA YALNIZ KALMAZLAR...

"Sportif Anlamda Voleybol Bayan Basketbol takımımız hem kulübümüzün hem de ülkemizin şu güne kadar çıkabildiği en yüksek seviyeye çıktı. Ama durumun yalnızca bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Esas önemli ve güzel olan, bunu tekrar yapabileceklerini göstermeleriydi. Bu takım seneye de Şampiyonlar Ligi finali oynasa Avrupa'da şaşıracak kimse yoktur, bu kızlar seneye kupayı kaldırsa bu bir süpriz olmaz beklenen bir adımdır sadece. Dolayısıyla Fenerbahçe Acıbadem'in esas başardığı şey finale çıkmak filan değildir, hiç tartışmasız Avrupa'nın en iyi 2 takımından biri olduğunu herkese kabul ettirmesidir. Final bunun süsü, kupaysa bu başarının resmen tescillenmesi anlamına gelecekti, bizlerinse böyle bir noter operasyonuna ihtiyacımız yok. Onlar zaten şahadetlerimizin sahibi.

Şahsen uzun zamandır bir sportif mücadelede bu kadar heyecanlandığımı, bu kadar keyifli ve güzel bir müsabaka izlediğimi hatırlamıyorum. Final Four'un ilk maçındaki müthiş performans bizim Fenerbahçe derken istediğimiz her şeye tekabül ediyordu: pes etmemek, mücadele etmek, başarı için centilmence sonuna kadar savaşmak, karşıdakine hiç bir insanlık dışı hareket yapmadan yetenek ile, zeka ile, güzellikler yaratarak galabe çalmak. Fenerbahçe; bir büyük isyan ruhunun, büyük hedeflere ve daha önce umulmadık başarılara ulaşmanın, toplumsal sembollerinden bir tanesiyse çubuklu forma altında bu ruhun hakkını vererek taşıyanlar şüphesiz Fenerbahçe Acıbadem'de bulunuyorlar.

Onlardan kulübümüz bünyesinde sportif faaliyette bulunan herkesin de öğrenecekleri var. Bu formanın hakkını vermeyi, maç bitmeden yenilgiyi asla kabul etmemeyi, hep hedefi daha büyük tutmayı, Şampiyonlar Ligi finaline çıkıldığı için değil, kupa kazanılmadığı için ağlamayı, hak etmek için çalışmayı, çalışıldığı için hak etmeyi, zarif hareketlerle, ter akıtan bir mücadeleyle maçı çevirmeyi ve diğer bir çok güzel hasleti Final Four serisi kitabe gibi önümüze serdi. Öylesine sevdik ki bu kızları, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı ile bu ülkede yaşayan yaşamayan milyonlarca insan bu kızlarda güzel bir şey buldular. İster helal olsunla duygumuzu ifade edelim, ister bravo ile hepimizin kalplerinde onların bir yeri var.

Bu kızlara güzel bir şey yapmak lazım. Bu kızların temsil ettiği değerlere ne derece meftun olduğumuzu göstermenin yoluysa ne maç primleri, ne de Başkan'ın soyunma odasına girip onlarla gurur duyduğunu söylemesi. Kurumsal değil insani, cüzdana değil yüreğe hitap eden ve onların neyin temsilcisi olduğunu onlara bir kez daha beyan eden, bu sebeple içten kutlayan insanlara ihtiyacımız var. Banka hesaplarına değil, yüreklerine unutamayacakları bir hatıra vermemiz gerekiyor.

Beşiktaş maçı bunun için harikulade bir fırsat.

İlk akla gelen sebeplerden değil. Evet 18 Nisan'daki müsabakada futbol takımımızın mücadele etmeye, zerafete, kazanmak için centilmence oynayıp, güzelliklerle hepimizi mest etmesine ihtiyacımız var. Şampiyon olalım olmayalım, şampiyon gibi oynamaya, kazanalım kaybedelim, hep büyük bir takım olduğumuzu göstermeye ihtiyacımız var. Ama bundan değil, en azından yalnız bundan değil.

Bu takımın bir spor kültürü olduğunu göstermeye de ihtiyacımız var. Çubuklunun neleri temsil ettiğini ve neleri temsil etmesinin güzel olduğunu, muteber bulunduğunu, bu kulübe gönlü yanık insanların seneleri, çağları, jenerasyonları aşan bir sosyal hareketin parçasında ne bulduğunu bir kere daha hatırlamasına da ihtiyacımız var.

Bizim istediğimiz, her branşda görmek istediğimiz, her oyunun kendi kuralları içerisinde bulmaktan haz aldığımız, o duyguyu kutlamaya ve bir kere daha Türkiye'ye Fenerbahçe'nin ne olduğunu göstermektir.

Fenerbahçe bir futbol kulübü değildir; bir voleybol kulübü, bir basketbol kulübü de değildir, Fenerbahçe bir spor kulübü dahi değildir, bu ülkenin içinde yetişmiş, seneler içerisinde oluşmuş, kırılmalar yaşamasına rağmen efsaneleriyle ayakta tutmuş bir sosyal harekettir, güzellikler rüyasıdır, fakirlerin, dışarıdan gelenlerin, mazlumların, ezilen halk kitlelerinin, itilmişlerin, gadre uğramışların, kimi zaman özyurdunda parya özyurdunda garip olanların, saraya ancak uzaktan bakanların, çocuklarına güzel hikayeler ve onurlu bir geçmişten başka verecek bir şeyi olmayanların rüyalarının simgesidir. Dar sokaklarda top oynarken hülyamız, babamızın elimizden tutup gösterdiği güzel bir anı, bazen şövalyelik, bazen kahramanlık bazen yalnızca hazzın kendisidir. Bu kızlar bunların hepsini simgeler, hepsini gösterir ve hepsini yaşatır.

O sebeple, 55.000 kişi ile, onları alkışlayalım. Onları kutlayalım. Onların başarısını değil ama simgeledikleri şeyleri şölenleştirelim. Onlara tezahüratlarla seslenip, çiçeklerle karşılayalım, her futbolcunun onların yarısı kadar dahi emek sarfetmeden elde ettiği şeyleri değil, çok daha üstünü verelim. Bir meşale şov değil, büyüklüğün kutlamasını yapalım.

Onlar sahaya girerken ayakta alkışlandığını görmek istiyorum, tek tek isimlerinin okunup bütün stad tarafından söylenmesini, Radetzky March ile karşılanıp tempo tutarak hep beraber onların hak ettikleri gibi ağırlanmalarını. Velhasıl, Vamos Bien olsun, CK olsun eminim çok daha güzel kareografiler bulacaklardır ancak işin ruhu yukarıda söylenen gibi olmalıdır.

Yönetim bize bu fırsatı versin. 18 Nisan'da Melekleri ve onların simgeledikleri her şeyi kutlayalım, sonra hep beraber Beşiktaş maçına dönelim, bir futbol kulübünden fazlası olarak, bir halet-i ruhiye ve bir halk hareketi olarak, bir dünya görüşü ve yaşam kavrayışı olarak, Fenerbahçeli olarak karşılarına çıkalım, ruhlarında duydukları saygı ile o gün bizi izlesinler ama bu vesileyle önce biz bir kere daha hatıllayalım kendimizi. Güzelliklerin peşinde boyun eğmez bir isyan ruhu olarak."


---
PS: Kampanyaya destek verelim, biz de bloglarımızda bu yukarıdaki tipinde bannerlar koyalım, bu hususta yazılar döşenelim diyorsanız papazincayiri07@gmail.com'a bir mail atın, istediğiniz boyutta banner hazırlayalım gönderelim. Münferiden, müstakilen de bannerlar hazırlanabilir, şarkılar, youtube videoları düzenlenebilir. Tek talep Yönetimin bize bu fırsatı vermesi, tek hedef Fenerbahçe Acıbadem'in taltif edilmesi.

6 Nisan 2010 Salı

Helal Olsun Sizlere

Akşam akşam düştük yine yoluna, sayımız belki de 50-60 olacaktı biliyorduk ama olsun. Bizlere yaşattıkları sevinçler ve gurur için orada olmak gerekiyordu. Şükür bizim gibi düşünen bayağı bir renkdaşımız vardı. Alana geldiğimizde standart bürokrasi saçmalığı ile uğraşıp durduk. Yanımıza gelip kibarca bizi uyaran görevli polisler, içerde atkı, forma vs. ile durmamamız gerektiğini söylediler. Normal bir günde üzerimizde Fenerbahçe atkısıyla gelsek sorun oluyor mu dedik, hayır dedi ama bugün olmaz dedi anlam veremedik ama zorlukta çıkartmadık, daha kızların gelmesine var ne de olsa diye. Sonra içerde 50-60 kişi kadar olduk, tezahürat yaptıkça alandaki diğer yolcu yakınları da coşmadı değil. Kızlar kapıda görüldüğü anda Dış Hatlar Terminali "Deli Gibi Aşığım Fenerbahçe" sesleriyle inliyordu ki videosu aşağıda. Sonra otobüsü takip ederek Dereağzı'na kadar geldik, orda nispeten daha az kişiydik ama olsun. Yabancı oyuncuların ellerinde fotoğraf makinasıyla sürekli taraftarı çekmesi, Nati'nin "Fenerbahçe Oleey" diye tezahürata eşlik etmesi, Çiğdem Kaptan'ın "Bu Takım Sizinle Gurur Duyuyor" diye takımın amigoluğunu yapması. Tarifi olmayan duygular bunlar gerçekten. NTVSPOR'da Irmak KAZUK çok güzel özetledi aslında. Ben bunca yıldır bu işi yapıyorum, bir bayan voleybol takımı için böyle bir karşılama yapıldığını görmedim dedi yayında. Kendisi çok başarılı bulduğum bir gazeteci aynı zamanda, selam ediyorum kendisine bu daha başlangıç çünkü. Dün AHL'ye gelen , ordan Dereağzı'na kadar eşlik eden tüm renkdaşlarımın ayağına sağlık, oraya gelemeyip ekran başından bu heyecana ortak olanlara da teşekkürler. Yöneticisiyle, sporcusuyla, hocasıyla, taraftarıyla bu birlikteliği sağlayabilen takımın sırtı yere gelmez. 2 kupa daha var alınacak onları da kazanacağız....



5 Nisan 2010 Pazartesi

Stadlar Bizimdir, Bizim Kalacak


Dün gece tarif edilemez bir gurur yaşadığımız dakikalarda, 2-3 kendini bilmez kendine Fenerbahçe'li diyen insanların, tribün emekçisi kardeşlerimizin gecelerine gündüzlerine katarak hazırladığı pankartı açmalarından duydukları rahatsızlığı, hiç de münasip olmayan bir şekilde dile getirmelerinden dolayı tartışma çıkmıştır. Tek dertleri bize haklı bir gururu yaşatan Sarı Melekler'imize destek vermek için hazırladıkları o pankartın düzgün bir şekilde durmasını sağlamak olan kardeşlerimizin bu çabalarına, sahayı göremiyoruz diye ters tepki veren insanların içimizde ne aradığını biz de anlamadık.

Hoşgörü sahibi olmak bir erdemdir. Sahayı görmek için iki sıra aşağı kaymak, kayarken de o açılan pankartı alkışlamak ise Fenerbahçe taraftarıyım diyen kişiye yakışan davranıştır. Belki de torunu yaşındaki çocuğa pankart yüzünden saldırmanın bir tarifi yoktur, olamaz.Üzerinde fosforlu üniforma olan, hatta hiç üniforma olmayıp orda burda karşımıza çıkan bazı polislerin olaylar tam yatışmak üzereyken tribüne girip, anlamsız manasız ne amaca hizmet ettiği belli olmayan bir sertlikle müdahele etmeleri hepimizi çileden çıkarmıştır. Polis Halk el ele kampanyalarının yapıldığı bu hafta da, polis'in taraftarımıza göstermiş olduğu davranış şekli, neden stadlarda yer almamaları gerektiğinin en büyük kanıtıdır.

Seni yatağından aldırırım diye tehditler savuran, Telekom Üst Tribüne dönüp boğazınızı keserim hareketi yapan, Düzgün götürün şu insanları diye isyan eden belki de annesi yaşındaki bir bayan taraftarımızı, elindeki copla tehdit insanların, 165 yıllık tarihiyle övünen Emniyet Teşkilatı içerisinde hangi vasıfları yüzünden tutulduğunu anlamakta zorlanıyoruz.

Tüm bu olaylar sırasında tek vücut olup ortak tepki veren taraftarlarımıza teşekkürler. Bu stad bizim stadımızdır ve öyle kalacaktır. Göz altına alınan ve bu esnada ciddi darbelere maruz kalan Vamos Bien, Grup CK, Unifeb ve GFB üyesi renkdaşlarımıza da geçmiş olsun diyoruz. Kendi stadımızda militan muamelesi görmeden maç izlemek en büyük hakkımızdır.

ADIKONAMAZ.com

Yaşattığınız Gururun Tarifi Yok


Dün akşam staddan dönüşte çok yorgundum. Sadece koridorda çektiğim fotoğrafları koydum buraya. Ben böyle bir birliktelik görmedim bugüne kadar. Futbolla yatıp futbolla kalkılan bir ülkenin en büyük takımının taraftarları sahada oynanan futbol maçını bırakıp, koridora çıkıp Fenerbahçe Acıbadem'in Avrupa Şampiyonu olması için dua ediyordu. Her sayıdan sonra Fenerbahçe Oleey sesleri kordidoru inletti. Sanki Fransa'dan bizi duyuyorlarmış gibi. Abi totemi bozma diyeninden tut, ya sen git futbolu izle sen geldin sayı verdik abi diyenine kadar. Hani voleybol nasıl oynanır bilmeyen insanlar dahi heyecanla bu maçı takip ediyordu koridorda. Fenerbahçe Kulübünün başkanı, maçtan sora gözyaşlarını tutamıyor. Mehmet Ali Aydınlar bu bizi daha çok kamçıladı, seneye şampiyon olmak için daha güçlü kadro kuracağız diyor. Çok iddialı bir laf olacak ama, Fenerbahçe Acıbadem bu ülkede insanların futbol dışındaki sporlara bakış açısını değiştirmiştir. Hatta sponsorların bile bakış açısını değiştirmiştir. 5 sene önce 2.ligden 1.lige çıktıklarında takip etmeye başladığım, izlediğim ilk maçtan sonra delicesine bağlandığım bir takımdı , onları bugün bu noktada görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Sıra bize geldi, önce bu akşam 21:00'de Atatürk Havalimanına gidiyoruz, kızlarımızı bağrımıza basalım, Fenerbahçe'nin büyüklüğünü gösterelim. Perşembe 18:30'da Burhan Felek'te olalım Eczacıbaşı maçı için dolduralım salonu. 1 set yetiyor finale ama bize yetmez, 3-0 geçmemiz lazım...Herşey yukarıdaki pankartta anlatılıyor aslında. ARMANIN GURURU SARI MELEKLER

4 Nisan 2010 Pazar

Burası Şükrü Saracoğlu Stadyumu



Telekom Tribünü koridorları. İlk foto devre arasında çekildi. İkinci foto ise ikinci yarı başladıktan sonra. Evet yanlış görmediniz, kafanızı çevirseniz sahada şampiyonluk için en kritik virajlardan biri olan Kayseri maçı oynanıyor. Ama taraftarın büyük kısmının aklı Cannes'da. Koridora çıkmış Sarı Melekler'i izliyorlar. Nasıl yaparım bilmiyorum ama bu fotoğrafları mutlaka onlara ulaştıracağım. Şu tablonun mimarı Sarı Meleklerimizdir. Armanın Gururu diye boşuna demiyoruz. Şu heyecanı bana oradaki binlerce insana , hatta skorboarddan yayınlanırken maç 50.000 kişiye bu heyecanı yaşattılar ya, binlerce milyonlarca kez helal olsun hepsine. 4 kupa dedik biri eksik olsa da olur onu da seneye alırız yahu...

3 Nisan 2010 Cumartesi

Allahım Sana Geliyorum

Yok yok yok , ne söylesem boş. Geçen hafta Selçuk gol attığında bu kadar delicesine sevinmedim evde. Ne desem boş , gözyaşlarımız helal olsun kızlar size. Son bir maç kaldı, belki de 5 set sonra bu satırlarda Avrupa Şampiyonu Fenerbahçe Acıbadem diyeceğiz. Sizinle ne kadar gurur duysak azdır...

2 Nisan 2010 Cuma

Tarifi Yok Heyecanımın


O büyük hafta sonu geldi çattı, sene başında resmi siteden transferler tek tek açıklandıkça allahım bu nasıl kadro Avrupa Şampiyonu oluruz bu kadroyla diye içimden geçiriyordum. Şimdi o şampiyonluğa sadece iki maç uzaktayız. İşimiz kolay mı hiç kolay değil. Ama Melekler'in gözündeki inancı gördükçe içim rahatlıyor inan. Geldiğimiz noktaya bakıyorum inanılmaz gerçekten. 4 sene önce Eski Burhan Felek'te 50 kişiye oynayan takım, bugün gazatelere sayfa sayfa haber oluyor. Ortada inanılmaz bir sinerji var. Ntvspor canlı yayın ekibi yollamış , FB TV tam kadro orada, TRT bile maçları yerinden anlatmak için ekibini yollamış durumda. Sanırım TVF dışında herkes Fenerbahçe Acıbadem'in kupayı kazanmasını istiyor. Şimdi biraz billinmeyen bilgilerden bahsedelim. Yardımcı Antrenörümüz Kamil SÖZ bir zamanlar CANNES takımında çalışıyordu. Bu yüzden Cannes taraftarları ile Fenerbahçe arasında hoş bir bağ var. Hatta eğer Fenerbahçe Acıbadem finale çıkarsa Fransız seyircilerin Fenerbahçe Acıbadem'i destekleyeceklerini de duydum ben.

Şu saatten sonra işin teknik taktik boyutunu yazacak halim yok. Zaten bunu yazacak yeterliliğimde yok. Yani 3 senedir falan bu takımın nerdeyse tüm maçlarına gittim, elimden geldiğince destekledim. Mevzu bahis onlar olunca sanki ailemin bir parçasından bahsediliyormuş gibi oluyorum. Şu geldiğimiz nokta hayal gibi geliyor bana. Ben şu dakika itibariyle, yarın iş yerinde saatin nasıl geçeceğini nasıl akşam olacağını düşünüyorum. Heyecanım çok büyük onların halini düşünemiyorum. Allah yollarını açık etsin umarım kupa ile döneriz Fransa'dan.

İl Komedi Kurulu




Malum her maç öncesi İl Güvenlik Kurulu denen kurul toplanır, o maça ilişkin güvenlik tedbirleri alır. Yalnız şu son iki haftadır aldıkları kararlar beni cidden güldürüyor. Hayır bir yandan Cem Yılmaz'ı izleyip, bir yandan karar mı alıyorlar nedir anlamadım. Olay Galatasaray maçı ile başladı, taraftarın atkı, kaşkol ile Sami Yen'e gitmesini istemeediler. Hatta taraftarın çoğu bunu Fenerbahçe yönetimi istedi sandı. Her neyse şaka gibi karar zaten. Bugün oynanacak Ankaragücü - Beşiktaş maçı için aldıkları bir karar var ki beni yerden yere yatırdı. Buyrunuz İl Güvenlik Kurulu'nun maça ilişkin açıkladığı maddelerin 12. sırada yer alan bölümü şöyle.

" maçın 16. dakikasında Beşiktaş'a küfür edilmeyecektir."

Hani bunun altına daha da bir şey yazmam, kendilerinden altın vuruş olacak şu kararı bekliyorum sadece...

" Fenerbahçe taraftarlarının -ııh ıııh gayseriii" diye bağırması yasaktır"....

1 Nisan 2010 Perşembe

Çabuk İyileş Hocam !!!!


Fenerbahçe Spor Kulübü Bayan Basketbol Takımı'nın antrenörü Haydar Kemal Ateş, 1 Nisan 2010 tarihinden itibaren sağlık nedenlerinden dolayı görevinden istifa etmiştir.

Sayın Haydar Kemal Ateş 24 Ocak 2009 tarihinden itibaren Fenerbahçe Bayan Basketbol takımımızda görev yapmaktaydı.

Sayın Ateş'e Bayan Basketbol Takımımıza verdiği hizmetlerden dolayı teşekkür ederiz.

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ


http://www.fenerbahce.org/fb2008/detay.asp?ContentID=19182


Anlayan varsa beri gelsin....Ne bir geçmiş olsun demek var, ne başka bir şey, ben sağlık sorunları sebebine inanmamakta haksız mıyım acaba...

Voleybol Federasyonu Mu , Arkas'ın Uşağı Mı ?



Erkekler Voleybol Ligi'nde yarı finaller başlıyor. Ziraat Bankası - İBB ve Fenerbahçe - Arkas mücadelelerini izleyeceğiz. İzleyeceğiz derken biraz abartmış olabilirim, zira açıklana programa bakınca, Fenerbahçe Arkas serisini kimin izleyeceğini merak ediyorum cidden. Bildiğiniz üzere Fenerbahçe normal sezonu lider tamamladı. Geçen yıla kadar, ligi lider tamamlayan takım Şampiyonlar Ligi'ne gidiyordu, hatta Fenerbahçe play off finali oynamasına rağmen anca Balkan Kupasına gidebilmişti, ligi 4. sırada bitirdiği için. Bu sene birden statü değişeceği tuttu, ligi lider bitirenler değil de play off turunu şampiyon olarak bitiren takımın CL'ye gitmesi yönünde değiştirildi. Her neyse bunlar derdim değil. Şimdi yoldan bir voleybolsever çevirsem, desem ki arkadaş Ziraat - İBB ve Fenerbahçe - Arkas maçları var hangisini izlemek istersin ya da salona gitme şansın olsa hangisini izlersin desek , yüzde 90 Fenerbahçe - Arkas der herhalde. Peki bizim çok akıllı Federasyonumuz ne yapıyor aşağıdaki gibi saatlerie koyuyor Arkas serisi maçlarını...

1. Maç Fenerbahçe-Arkas-17:00
2. Maç Arkas-Fenerbahçe-15:30
3. Maç Arkas-Fenerbahçe20:00
4. Maç Fenerbahçe-Arkas: 17:30
5. Maç Fenerbahçe-Arkas: 18:30

Şimdi saatlere bakıyoruz, İzmir'de oynanacak ilk maç hafta sonu olacak 15:30 ikinci maç hafta içine denk geliyor insanlar işten çıkıp rahat rahat yetisin diye 20:00'de...Ama İstanbul'daki Fenerbahçe taraftarları çalışmıyor, çalışanlar da zaten voleyboldan nefret eder izlemez. İBB ve Ziraat her maç full salona oynayan, çok köklü camialardır. Voleybol'un marka değeri açısından bu seri çok daha önemlidir. Yaklaşık 3-4 yıldır Arkas Fenerbahçe bir şekilde çekişiyor finalde yarı finalde vs. Federasyon ne zaman, voleybol'da Fenerbahçe seyircisini karşısına almamayı öğrenirse bu ülkede voleybol o zaman gelişecektir. Kalkıp bize kıyak geçilsin istemiyoruz, Ama Arkas hafta içi 20:00'de oynarken ben niye 17:30'da oynuyorum arkadaş...Şu küçük kafalı, dar vizyonlu basiretsiz, yöneticiler yüzünden bu ülkede amatör branşlar gram ilerlemiyor. Bir de utanmada bu adamlara voleybola hizmetlerinden dolayı plaket veriyorlar. Bu mu hizmet , bu mu marka değerini korumak hatta onu yükseltmek için çalışmak. Elinde spor kulübü olarak memleketin en büyük değeri var ve sen onu kullanamıyorsun...Yazıklar olsun cidden.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...