19 Aralık 2009 Cumartesi

Başka Dilde Aşk

Blog formatının dışına ilk çıkışımız değil. Zaten rahmetli Özal'da Anayasa'yı bir kere delmekten bir şey olmaz demişti. O günden beri ülke olarak beli doğrultamadık o ayrı, ama blogu toparlarız bir şey olmaz...Neyse başlıktanda mevzu bahis olacağı üzere konumuz bu güzel film. Film işitme engelli bir gencin hayatını anlatıyor aslında. Bu vesile ile halk arasında çok yaygın olan şu sağır-dilsiz kavramını da silmeye sebep olur inşallah bu film. İşitme engelli demek çok daha doğru bir tanım çünkü. Filmin konusunu anlatmaya gerek yok aşağıya fragmanı ekleyeceğim zaten, ki izleyin, merak edin ve sinemaya gidin diye. Öncelikle senaryoyu yazan ve aynı zamanda başrolde olan Mert Fırat'ı tebrik etmek lazım. İlksen Başarır'ı unutmadık tabi senaryonun diğer yazarı olarak. Konu malumunuz böyle hassas olunca, senaryonun yazımı da işlenmesi de önemli oluyor. Film için her türlü yapaylıktan uzak, samimi, hepimizin hayatımızın herhangi bir döneminde yaşadığı ve yaşayabileceği şeyleri kapsayan bir film diyebiliriz. Ancak tek fark var, taraflardan biri, bizim gibi değil. Bize göre azınlık kalan, sayısız yüzbinlerle ölçülebilecek bir gruba ait. Hergün otobüste yanımızda oturan, ya da sokakta biz arkadaşımızla hararetli bir şekilde konuşurken yanımızdan geçip, konuştuklarımızı duyamayan ama yüz hareketlerimizden o anki duygularımızı anlayan birine ait. İnsan izlerken kendini onların yerine koyuyor cidden. Hani hepimizin aslında içten içe beslediği o acıma duygusunu yok edecek bir film olmuş resmen. Şahsım adına bu filmden anladığım en önemli şey, bu insanlara acıma duygusuyla değil, arkadaş duygusuyla yaklaşmak onları çok daha memnun eden şey...Gidin izleyin, sonra gelip bu yazıyı bir daha okuyun anlatmak istediklerimi çok daha iyi anlayacaksınız. Bu filmde emeği geçen herkesi kutlamak lazım, belki de sinemada bir tabuyu yıkmak üzereler. Ancak Mert Fırat'ı ayrıca tebrik etmeden geçemem. Son yıllarda izlediğim en iyi oyunculuk performansıydı. Ortaokulda sıra arkadaşının işitme engelli olması, onun bu duyguyu daha yakından yaşamasına neden olmuş. Zaten izlerken bunu anlayabiliyorsunuz. Bu duyguyu içinde yaşamayan biri, hissetmeyen biri; bu kadar başarılı olamazdı diye düşünüyorum. Eh be Furkan, bir sinemaya el atmamıştın yani diyenlere de selam ediyorum. Blog özüne en kısa sürede dönecektir. Ancak bu filme kayıtsız kalsaydım, kendi özümden şüphe ederdim. Son olarak da bu filmde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık, sessiz yüzbinlerin sesi olup, bunu milyonlara duyurdukları için.


FRAGMAN

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...