Şimdi buraya ay aman ne güzel de yendik hepsini ikinci olduk vs. yazacağımı sanmayın. Oyuncularımızı ve Bogdan Tanjevic'i bu başarıları için can-ı gönülden tebrik ediyorum, emeklerine sağlık. Hoca'nın milli takımda geçirdiği yıllar boyunca eleştirelecek çok şeyi olduğu gibi, takdir edilecek çok şeyi de var. Ama kimse Tanjevic'e bu turnuvada kötüydü diyemez. Genelin değerlendirmesini yapmak da bana düşmez, dediğim gibi yanlış olduğuna inandığım şeyleri de var, olmayan şeyleri de. Bazı oyuncuların onun güvenini boşa çıkarması falan da var, çok detay bir mevzu. O yüzden bu şartlar altında, takımını bu şekilde yöneten hoca'ya saygı duymak ve takdir etmek en doğru şeydir. Ancak bu konuda milyon tane yazı okumuşsundur o yüzden tekrarlamaya gerek yok. Ben ekran başında göremediklerinizi, bana göre eksik kalan konuları yazacağım.
Herşeyden önce bu tip şampiyonalar, ülke tanıtımları için çok önemlidir. Ülkeyi de gelen delegasyonlara değil maçlar için gelen seyircilere tanıtırsınız. Biz bu treni ne kadar kullandık merak ediyorum. İstanbul ayağının tamamın yakınını salonlarda izledim. Herşeyden önce gavurların " Merchandising" dediği, şu hediyelik anı eşya satımı olayı rezaletin de ötesiydi. Tek tip t-shirt yapılmış, beyaz, Slovenya alırsan o yazıyor, Rusya alırsan o yazıyor, ama desen hep aynı. Fan Shop'lar ufak, çeyrek final maçından önce turnuvanın maskotu olan BASCAT şeklindeki anahtarlıklar bitti. Sorduk yenisi gelmeyecek dediler. Yahu turnuvanın en önemli turları öncesinde, en parasız olan insanın bile, alayım da hatıra olarak saklarım diyeceği anahtarlıklara, bitti daha da gelmeyecek mantığı ile yaklaşmak, yeni bir pazarlama stratejisi herhalde. Final gününe geliyoruz, finalin en önemli ayrıntısı t-shirt ve atkıdır. Finale özel tasarlanır turnuva öncesinde, final günü oynayacak takımların ismi yerleştirilir üstüne ve satışa sunulur. Şimdi bir gecede kaç t-shirt ve atkı üretilir bilmiyorum. Ama İstanbul gibi tekstil merkezi olan bir şehirde kimse bana bir gecede en fazla 400 atkı üretebildik diye sallamasın (bizzat fan shop yetkilisinin ağzından çıkan bu). Daha 3.lük maçı başlamadan atkılar ve t-shirt'ler tükendi. Muazzam bir ileri görüşlülük hakim bu konuda da.
Turistlerin yüzde sekseni Taksim'de eğlenmeye çıktı, Taksim'de kaç tane Fan Shop ya da stand vardı. Turistlerin büyük kısmı maç öncesi Ataköy Plus ve Atrium'da yemek yiyip dolaşıyorlardı. Oralara bir stand kurmak çok mu zor. Ya da grup maçları esnasında Olivium'a.
Gelelim güvenlik görevlilerine. Kapıdaki güvenlik görevlilerinin İngilizce bilmesini beklemiyoruz zaten. Ama bilmem kaç bin tane gönüllü aldınız organizasyona, o arkadaşlardan bir kısmını kapıdaki güvenlik görevlilerine yardımcı olmak içiçn kapıya gönderseniz ne olurdu. Her kapıda 2 tane olsa yeter, tursitlerin anlamakta zorlandığı konuyu kibarca onlara anlatabilirlerdi. Yarı profesyonel makinayı içeri sokmak yasak diyorlar Biletin üstünde böyle bir ibare yok, Biletix'te yok FIBA kararı diyorlar eyvallah diyoruz. Emanete bırakıyoruz makinayı, içeri bir giriyoruz önümüzdeki İspanyollar şakır şakır objektifle Nikon D80'i kullanıyorlar. Güvenlik görevlisini çağırıyoruz banane diyor,İspanyollara da sadece çekmeyin demekle yetiniyor. güvenlik amirine gidiyoruz, kibarca benim adım hıdır elimden gelen budur, şikayet edecek yer bulursanız edin diyor.
FIBA'nın çakma NBA olsun diye uğraştığı her sayıdan sonra müzik çalma olayı da ayrı konu. Salon doluyken çalınan müzik iyi de, salon boşken aynı ses seviyesinde çalıp kulaklarımızı sağır etmek neyin nesi çözemedim. Salon boşken klimaları tam güç çalıştırıp içeriyi buz gibi yapmak da ayrı konu.
Taraftarı organize etmek konusunda beceriksiz ötesi bir Federasyona sahibiz. Allahın Litvanyalı'sı Sloven'i memleketinden tek tip kıyafetle geliyor, biz burda millete kırmızı giyin diyoruz. Yahu her gün 15 tane reklam dönüyor tv'de 12 DEV ADAM'ın sponsoru diye, 10.000 tane t-shirt bastırıp dağıtamıyor mu bu arkadaşlar. Bunu da mı organize edemedik. millete kırmızı giyin demekle olmuyor işte. Sırbistan maçında Sırplar'ın hepsi 424 no'lu blokta toplandı. Başka maçlarda ses etmezsin buna ama ev sahibiysen o maçta daha bir dikkat edersin adamları özellikle yerlerine oturtursun ki tribünde toplanmasınlar. Ama biz bunu söylediğimizde yetkiliye, e siz de başka boş yere geçin diyebiliyorlar.
İyi olanı herkes yazar, önemli olan kimsenin göremediklerini yazabilmektir. Saha içinde ve işin oyuncular, delegasyonlar ile alakalı olan kısmındaki organizasyonumuz harikaydı belki de. Ama bu organizasyonlar ülke tanıtımı açısından ve ülkeye para kazandırmak açısından biçilmiş kaftandır. Bu noktada çok büyük fırsatı ıskaladık resmen. İlerde bir Avrupa Şampiyonası düzenlersek orada telafi ederiz belki. Bu yazdıklarım yüzünden yahu ne berbat bir organizasyonmuş diye düşünmeyin. 16 gün boyunca inanılmaz keyifli maçlar izledik. Şahsım adına Sloven ve Litvanya'lı taraftarların arasında maç izleme deneyimi yaşamak inanılmazdı. Şampiyonayı 2. olarak bitirmek cidden büyük başarı. Bu başarıya sevinip daha da iyisini nasıl yaparız diye düşünmek lazım artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder