1 Eylül 2010 Çarşamba

Olacak Bu İş Sanki


Dün büyük bir heyecanla dikildim tv karşısına. 12 Dev Adam'ın Efes Cup'tan beri yükselen form grafiğinin karşılığını alıp alamayacağını merak ediyordum. Neticede bu bir spor, kazanmak kadar kaybetmek de var. Ama elimize avantaj geçirebilecekken kaybetmek hiç hoş olmazdı. Bir yandan maçın Yunanistan'la olması, kazananın kaybedenin madalya yoluna dikenli teller döşeyeceği bir mücadeleydi. Yani dünkü maçı kazanmak, bir galibiyetten öteydi her iki takım içinde.

Bu şartlar altında başlayan maç, uzun bir süre dengede gitti desek doğru olur. Ersan'ın normal üzeri performansı bizi sürükledi ilk yarıda. İlk yarıda en iyi yaptığımız şeylerden biri de Alan Savunması oldu. aşağıdaki şut kartı savunmanın ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor zaten. Sürekli dış atışa zorlanan bir Yunanistan. Sayı buldukları hücumların çoğu maalesef Oğuz- Bourousis eşleşmesinde oldu ama bu da kabul edilebilir bir riskti bence. Kusursuz bir oyun planı ve bunu sahada minimum kusurla uygulayan oyuncular vardı.


Ersan'ın harika performansına şapka çıkartmakla birlikte, bir başka yıldıza dikkat çekmek istiyorum. Kerem Tunçeri basketbolunun en olgun zamanında, onu sahada izlemek, Beethoven'ın 9. Senfonisi için,  Berlin Filarmoni Orkestrası'nı yöneten Herbert Von Karajan'ı izlemek gibi. Müthiş bir maestro Kerem. Dün takımı inanılmaz yönetti, nerdeyse her hücumda olabilecek en doğru adamı buldu. Özellikle Real Madrid zamanında geliştirmeye başladığı, uzunlarla oynama becerisinin en üst noktalarından birindeydi dün. Bizim takımımızdaki pivotlar, Kerem Tunçeri gibi bir guardla oynadıkları için çok şanslılar.Maçın teknik detaylarına girmiyorum, sadece şunu düşünmüştüm ama. Sofo ve Fotsis'in girmesi içerden hücum zenginliği katar Yunanistan'a. Ama dün Sofo haricindeki uzunlardan verim alamadılar. Bunda bizim alan savunmamızın etkisi de büyük tabi, Bourousis'in sürekli dışa kaçıp 3 sayı denemesi de bu yüzden. Sofo 4 faule ulaştıktan sona iyice tıkandılar içerde. Tsartsaris'de beklenen katkıyı veremeyince, hücum güçleri sınırlandı. Tabi bu noktada Ömer Onan'ın hakkını da verelimi Spanoulis'i sahadan sildi resmen. Onun bu öldürücü savunmalarını özlemişiz cidden.

Maç sonrası yorumlara baktığımda, biraz abartı görüyorum. Tamam Yunanistan maçı, yendik keyiflenelim, ezeli rakibinizi yenmek normal galibiyetlerden daha çok haz verir. Bizim durumumuzda bu. Ama bunu astık kestik minvalinde yapınca tadı kalmıyor pek. Bir de öyle bir hava var ki, sanki herşey Yunanistan'ı yenmek gibiymiş algısı oluşmuş. Sadece 3. galibiyetimiz bu. Avrupa Şampiyonası'nda 5'te 5 giderken, önce Slovenya'ya sonra da Yunanistan'a yenilerek madalyanın uzağında kalmıştık. O yüzden galbiyet çok önemli ama, yerine göre aldığınız bir mağlubiyet sizin her şeyinizi değiştirebiliyor. Bu sebeple bugünkü Porto Riko maçı çok önemli. Geçmiş yıllarda bu konularda kötü tecrübelerimiz var, okyanusu geçip, çay da boğulmak konusunda en yetenekli ülkelerden biriyiz zaten. Tüm motivasyonumuz Porto Riko üzerinde olmalı, hiç boş takım değiller çünkü. Elleriniz dert görmesin çocuklar, olacak bu iş sanki madalya alacağız gibi bir havaya soktunuz beni, helal olsun hepinize. 

Günün diğer sonucu merakla beklenen maçını bilgisayarımdan izlemek zorunda kaldım, bizim maçta mola oldukça o maça kaydı gözlerim. İspanya kendine gelmiş derken 18 sayıdan Litvanya'nın gelip kendilerini yenmesini izlediler resmen sahada. İspanyolların bu tip mağlubiyetlerine alıştık, geçen Avrupa Şampiyonası'nda da buna benzer bir performansları vardı. Turnuvalar uzun soluklu yarışlardır, İspanya grup 4. olursa bizimle, 3. olursa Yunanistan ile eşleşecek (kuvvetle muhtemele öyle gözüküyor yani). Bu noktada İspanya'nın Türkiye'yi tercih edeceğini düşünenler var. Ben hiç ihtimal vermiyorum dünkü galibiyetten sonra rüzgarı biraz daha arkasına alan, hem de evsahibi olan bir Türk takımını isteyeceklerine. Onlar için madalya yolu çok daha zorlu olacak, bakalım çıkabilecekler mi o yoldan. Litvanya ve Fransa ise grup liderliği için kozlarını paylaşacak, ben Fransızların bir adım geride kaldıklarını düşünüyorum, Litvanya'ya karşı sınırlı hücum güçleri ile işleri çok zor bence. 

Bugün B grubunda çok kritik bir mücadele var Slovenya - Brezilya mücadelesinin kazananı, 2.liği alacak o grupta ve nuhtemelen de rakiplerini elerse ve biz de elersek bizim çeyrk finaldeki rakibimiz olacak. Sloven takımındansa Brezilya'yı tercih ederim ben, zaten bugün Sloven takımının Brezilya'yı yeneceğini düşünüyorum umarım yanılırım. Ama özellikle guard ve pivot rotasyonu çok dar olan bir Brezilya'ya karşı, bu iki pozisyonda oldukça kuvvetli olan ve yaklaşık 5-6 bin taraftar desteği olan Slovenlerin maçı kazanması sürpriz olmayacaktır. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...