Bugün NBA GLOBAL çerçevesinde düzenlenen NBA CLINIC organizasyonuna katıldım. Aslında davetiye ilk geldiğinde kimlerin katılacağını bilmiyordum ama eğlenceli olur dedim. Malum basketbol camiası çok büyük bir camia değil, bu tarz büyük bir organizasyon olduğunda kim gelecek kim gidecek öğrenmeniz çok uzun sürmüyor. Divac ve Stojakovic isimlerini duyunca zaten heyecan kapladı içimi. Ustasından Basketbol Öğrenin dediler gittik. :)
Benim
için durum daha farklı, 2000'li yıllar, üniversite'nin ilk yılları,
arkadaşlarla toplanıp gece uyanıp NBA maçı izliyoruz. Hido Sacramento' tarafından draft ediliyor ki
daha PAOK'da oynarken hastası olduğum Peja Stojakovic ve fundamentaline
bittiğim Vlade Divac'da orada. Mini Yugoslavya'yı kuruyorlar orada ve biz her
verilen maçı izlemek için kalkıyoruz. Hele o Lakers'a Horry'nin son saniye
üçlüğü ile kaybettikleri maç. Divac denilince ilk etapta benim aklıma bunlar
geliyor.
Sonra
ESPN aracılığı ile çektikleri Once Brothers geliyor aklıma. Dražen Petrović benim, Divac ile birlikte ilk
basketbol kahramanlarımdandı. Tabi lise yıllarıma denk gelen Michael Jordan
fırtınasını bunun dışında tutuyorum. Zaten Jordan’ı yaşayan herhangi bir oyuncu
ile kıyaslamam mümkün değil. O zamanlar
Avrupa ya da Dünya Şampiyonaları'na katılmak bizim için lükstü. Televizyondan takip
edebiliyorduk, ne mutlu ki bana sporu seven bir ailede büyüdüm. Tek kanal
döneminde ailecek oturup olimpiyat izlerdik. Katarina Witt çıkacak buza, Nadia
Komanachi şimdi yarışacak diye az beklemedik.
O yüzden evde spor ile ilgili bir yayının açık olması normal bir
durumdu. İşte o zamanlardan Dražen Petrović ismi aklıma kazınmıştı. Once
Brothers ile iyice içime işledi. 2 sene önce Zagreb'e gider gitmez uğradığım
ilk yer mezarı olmuştu ( halen daha ahh keşke yaşasaydı dediğim yegane sporcu ).
İşte tüm bu hatıralarla hafızama kazınan, uykumu bölerek kalkıp izlediğim basketbol
yıldızlarıyla tanışma, sohbet etme hatta basketbol oynama fırsatı elime
geçmişti.
NBA Clinic için hazırlanıp evden
çıktım, evden çıkarken 2 sene önce Belgrad'dan aldığım Partizan Basket Kulübü
atkısını yanıma almayı unutmadım. Koleksiyonun en nadide parçası olmaya doğru
gidiyordu. Sahaya vardığımız zaman önce kısa bir idman yaptık Henry Utku
eşliğinde. İdmanın sonunda Knock - Out yaptık ve kazanan EFE oldu. EFE hediyesini Divac'ın elinden aldı sonra
hep beraber oturduk biz sorularımızı sorduk Divac yanıtladı.
Ropörtaj gibi olmadı ama benim ilk
sorduğum soru Sırbistan basketbolunun geleceğine yönelikti. Ivkovic'in ardından
milli takımda nasıl bir yapılanma olacak dedik yeniş gençler nasıl dedik. Gayet
optimist bir yaklaşımla umutlu olduğunu söyledi. Eren Tolga Onur Horry o üç
sayılık şutu baskete çevirdiğinde ne hissettin diye sordu. Üzüldüm diye cevap
verdi, sadece üzüntümü dedik evet sadece o dedi. Şu an NBA'de oynayan en iyi
oyuncu LeBron James, en iyi Avrupa'lı oyuncu ise Dirk Nowitzki dedi. Avrupa'nın
en iyisi için isim verdi mi hatırlamıyorum. Ortamdaki müzik sesinden zaman
zaman söylediklerini anlamakta zorlandık çünkü. Kendi oynadığı zaman ile şu
anki basketbolu kıyasladığında şimdi oynanan oyunun biraz daha fizik güce
dayandığını söyledi. NBA ile Avrupa kıyaslamasında ise seçim yapmadı desek
doğrudur. Avrupa'da coach'lar olaya savunma olarak bakıyor ve sayı atmak daha
da zor dedi. Sürekli kurallar değişiyor, ilgiyi arttırmak için dedi, Genç
oyuncuların küçük yaşlarda Avrupa'nın büyük kulüplerine gitmesine, money
business dedi kısaca. Divac bu oyuncuların bazılarının erken kulüplerinden
ayrıldığını düşünüyor. İspanya'ya gidenler için özellikle karamsar gördüm zira
orada sistem çok iyi ama coachlar kötü, bazen olduğunuz yerde kalıp tecrübe
kazanmak daha önemlidir dedi. Tabiki Željko Obradović'i sormadan geçmedik.
Avrupa'nın en iyi coachu dedi, biraz zaman tanıyın harika bir takım
ortaya çıkaracaktır. Fenerbahçe çok doğru bir iş yaptı onu
getirmekle dedi.
İşin ilginç kısmı bu noktadan
sonra, o bize sormaya başladı, alttan gelen uzun yetenkli oyuncular var mı
dedi. Bu sene en güçlü üç takım kim sorusunda heepimizin ilk iki takımı
Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Liv Hospital olarak kesindi. Üçüncü takım için
Efes ve Banvit arasında gidip geldik. Performanslarından emin olamadığımız ama
sürprize açık olan Karşıyaka ve Beşiktaş'da cabası. Beşiktaş'ı özellikle sordu
Divac bu sene nasıllar diye. Bütçe ile ilgili sıkıntılarından bahsettik, Efes
için de aynı sıkıntı var giden yerli oyuncuların yerine genç oyuncular alacak
dediğimizde, bilemezsiniz takım olmak hepsinden önemlidir dedi. Sahadaki
foto çekiminin ardından yürürken coachluk yapacak mısın sorusuna evet istiyorum
dedi. Bem belki de Partizan'da dedim , Dule ( Duško "Dule"
Vujošević ) bırakmadan olmaz, o bırakırsa ancak belki o zaman dedi.
Şahsım
adına bu isimleri bu organizasyonu Türkiye'ye getüren Garanti'ye sonsuz
teşekkürlerimi sunuyorum. Yine bizleri bulup bu etkinliğe davet eden Dekatlon
ekibine de sonsuz teşekkürler. Katılan diğer blogger arkadaşlarımızla harika
keyifli bir gün geçirdik,. Hem bu güzel günde, hem de Partizan atkımı
koleksiyonumun en güzel parçasına çevirmemde emeği geçen herkese tekrar tekrar
teşekkürlerimi sunuyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder