4 Ekim 2013 Cuma

NBA Clinic Deneyimi ve Divac'la Buluşmamız


Bugün NBA GLOBAL çerçevesinde düzenlenen NBA CLINIC organizasyonuna katıldım. Aslında davetiye ilk geldiğinde kimlerin katılacağını bilmiyordum ama eğlenceli olur dedim. Malum basketbol camiası çok büyük bir camia değil, bu tarz büyük bir organizasyon olduğunda kim gelecek kim gidecek öğrenmeniz çok uzun sürmüyor. Divac ve Stojakovic isimlerini duyunca zaten heyecan kapladı içimi. Ustasından Basketbol Öğrenin dediler gittik.  :) 


Benim için durum daha farklı, 2000'li yıllar, üniversite'nin ilk yılları, arkadaşlarla toplanıp gece uyanıp NBA maçı izliyoruz.  Hido Sacramento' tarafından draft ediliyor ki daha PAOK'da oynarken hastası olduğum Peja Stojakovic ve fundamentaline bittiğim Vlade Divac'da orada. Mini Yugoslavya'yı kuruyorlar orada ve biz her verilen maçı izlemek için kalkıyoruz. Hele o Lakers'a Horry'nin son saniye üçlüğü ile kaybettikleri maç. Divac denilince ilk etapta benim aklıma bunlar geliyor.


Sonra ESPN aracılığı ile çektikleri Once Brothers geliyor aklıma. Dražen Petrović benim, Divac ile birlikte ilk basketbol kahramanlarımdandı. Tabi lise yıllarıma denk gelen Michael Jordan fırtınasını bunun dışında tutuyorum. Zaten Jordan’ı yaşayan herhangi bir oyuncu ile kıyaslamam mümkün değil. O  zamanlar Avrupa ya da Dünya Şampiyonaları'na katılmak bizim için lükstü. Televizyondan takip edebiliyorduk, ne mutlu ki bana sporu seven bir ailede büyüdüm. Tek kanal döneminde ailecek oturup olimpiyat izlerdik. Katarina Witt çıkacak buza, Nadia Komanachi şimdi yarışacak diye az beklemedik.  O yüzden evde spor ile ilgili bir yayının açık olması normal bir durumdu. İşte o zamanlardan Dražen Petrović ismi aklıma kazınmıştı. Once Brothers ile iyice içime işledi. 2 sene önce Zagreb'e gider gitmez uğradığım ilk yer mezarı olmuştu ( halen daha ahh keşke yaşasaydı dediğim yegane sporcu ). İşte tüm bu hatıralarla hafızama kazınan,  uykumu bölerek kalkıp izlediğim basketbol yıldızlarıyla tanışma, sohbet etme hatta basketbol oynama fırsatı elime geçmişti. 


NBA Clinic için hazırlanıp evden çıktım, evden çıkarken 2 sene önce Belgrad'dan aldığım Partizan Basket Kulübü atkısını yanıma almayı unutmadım. Koleksiyonun en nadide parçası olmaya doğru gidiyordu. Sahaya vardığımız zaman önce kısa bir idman yaptık Henry Utku eşliğinde. İdmanın sonunda Knock - Out yaptık ve kazanan EFE oldu. EFE hediyesini Divac'ın elinden aldı sonra hep beraber oturduk biz sorularımızı sorduk Divac yanıtladı. 



Ropörtaj gibi olmadı ama benim ilk sorduğum soru Sırbistan basketbolunun geleceğine yönelikti. Ivkovic'in ardından milli takımda nasıl bir yapılanma olacak dedik yeniş gençler nasıl dedik. Gayet optimist bir yaklaşımla umutlu olduğunu söyledi. Eren Tolga Onur Horry o üç sayılık şutu baskete çevirdiğinde ne hissettin diye sordu. Üzüldüm diye cevap verdi, sadece üzüntümü dedik evet sadece o dedi. Şu an NBA'de oynayan en iyi oyuncu LeBron James, en iyi Avrupa'lı oyuncu ise Dirk Nowitzki dedi. Avrupa'nın en iyisi için isim verdi mi hatırlamıyorum. Ortamdaki müzik sesinden zaman zaman söylediklerini anlamakta zorlandık çünkü. Kendi oynadığı zaman ile şu anki basketbolu kıyasladığında şimdi oynanan oyunun biraz daha fizik güce dayandığını söyledi. NBA ile Avrupa kıyaslamasında ise seçim yapmadı desek doğrudur. Avrupa'da coach'lar olaya savunma olarak bakıyor ve sayı atmak daha da zor dedi. Sürekli kurallar değişiyor, ilgiyi arttırmak için dedi, Genç oyuncuların küçük yaşlarda Avrupa'nın büyük kulüplerine gitmesine, money business dedi kısaca. Divac bu oyuncuların bazılarının erken kulüplerinden ayrıldığını düşünüyor. İspanya'ya gidenler için özellikle karamsar gördüm zira orada sistem çok iyi ama coachlar kötü, bazen olduğunuz yerde kalıp tecrübe kazanmak daha önemlidir dedi. Tabiki Željko Obradović'i sormadan geçmedik. Avrupa'nın en iyi coachu dedi,  biraz zaman tanıyın harika bir takım ortaya çıkaracaktır. Fenerbahçe  çok doğru bir iş yaptı onu getirmekle dedi. 


İşin ilginç kısmı  bu noktadan sonra, o bize sormaya başladı, alttan gelen uzun yetenkli oyuncular var mı dedi. Bu sene en güçlü üç takım kim  sorusunda heepimizin ilk iki takımı Fenerbahçe Ülker ve Galatasaray Liv Hospital olarak kesindi. Üçüncü takım için Efes ve Banvit arasında gidip geldik. Performanslarından emin olamadığımız ama sürprize açık olan Karşıyaka ve Beşiktaş'da cabası. Beşiktaş'ı özellikle sordu Divac bu sene nasıllar diye. Bütçe ile ilgili sıkıntılarından bahsettik, Efes için de aynı sıkıntı var giden yerli oyuncuların yerine genç oyuncular alacak dediğimizde, bilemezsiniz takım olmak hepsinden  önemlidir dedi. Sahadaki foto çekiminin ardından yürürken coachluk yapacak mısın sorusuna evet istiyorum dedi. Bem belki de Partizan'da dedim , Dule ( Duško "Dule" Vujošević ) bırakmadan olmaz, o bırakırsa ancak belki o zaman dedi. 




Şahsım adına bu isimleri bu organizasyonu Türkiye'ye getüren Garanti'ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Yine bizleri bulup bu etkinliğe davet eden Dekatlon ekibine de sonsuz teşekkürler. Katılan diğer blogger arkadaşlarımızla harika keyifli bir gün geçirdik,. Hem bu güzel günde, hem de Partizan atkımı koleksiyonumun en güzel parçasına çevirmemde emeği geçen herkese tekrar tekrar teşekkürlerimi sunuyorum. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...