25 Şubat 2011 Cuma

Giden Sadece Bir Maç Değil



Yazıyı yazmak için bekledim, sinirlerim yatışsın diye. Bir yanım takıma kızıyor, diğer yanım ise bahtsız bedevi ile yarıştıkları için sus diyor bana. Sahi dün kutup ayısı da salondaymış diyorlar doğru mu acaba. 



Beni biliyorsunuz işin teknik analiz kısmına giremem, girmem zaten. Dün ama o müthiş momentumdan sonra öyle bir düştük ki oyundan akıl mantıkla açıklanabilecek gibi değil. Mavrokefalides bana göre EL seviyesinin en az 1 gömlek altında bir oyuncu, böyle bir oyuncuya 16 sayı attırdık. Attırdık diyorum zira arkadaş şut antrenmanında bile bu kadar yüzdeli sokmuyordur. Ama şu da var, Mavrokefalides ve Erceg'in dün eli çok sıcaktı, bu iki oyuncu da arka arkaya buldukları isabetlerden sonra rahat rahat şut kullanmamalıydılar. Ama sanki üçlükleri atan ben yiyen de babamın takımıymış gibi bir düşünceye giren Fenerbahçe Ülker, Erceg'in kullandığı şutlardan 2 3 tanesine el göstermiştir sanırım. Arka alan savunmamızla övünürüz her zaman, dün Ukic sağolsun delik deşik etmeyi başardı orayı da. Zaten maçın kopmasına yakın, son direnç noktalarmızda Ukic'i geçen bizim uzunların üzerinden turnikeyi bıraktı. Herhangi bir zorlama olmadan guard savunmasını delen Olympiacos kısaları içeri her drive ettiklerinde ya kendilerine yardıma geldiği için uzunun boşalttığı diğer adamı buldular, ya da turnike. Ukic'in hücumda 35'lik Nesterovic'i bir türlü bire bir'de geçememesine ise diyecek laf bulamıyorum. Rasho biz de olsa ve karşısında Teodosic ya da Spanoulis olsa etrafında 4 tur atardı herhalde.


Çok eleştirdiğimiz isimlerden Lavrinovic ciddi bir performans verdi dün. Takdir etmek lazım. Çok şey beklediğimiz Oğuz gene kayıplardaydı. Takımın geneli bozuk olunca Oğuz'un iyi olması da imkansız zaten, tek başına winner özelliği olan bir oyuncu olsa belki ama, Oğuz işleyen bir çarkın, etkili bir dişlisi olacak tipte oyuncu. Sonuçta son üç sayılık isabet herşeyin üstüne mum dikti. Maç sonuna dönelim o üç sayıdan sonra tribünlere hareket çeken Papaloukas ile başladı. Bütün maç seyirciyi tahrik eden Spanoulis'i saymıyorum. Son olarak da kendisine bu lafı söylemekten hiç gocunmayacağım dünkü veletlikten bugün Sırp domuzluğuna terfi eden Ercegi tribünlere doğru tükürerek küfür etti. Tam bu esnada Spanoulis'in annesinin hatırını Yunanca, Erceg'in annesinin hatırını da Sırpça sorarken bu anı ölümsüzleştiren Emniyet Mensubu arkadaşa sevgilerimi iletiyorum. Çok fotojenik olmayabilirim idare edin. Maçı kazanmak kaybetmek hepsi bir kenara ama bana en çok dokunan şey VIP tribünün en önünde kulüp sahiplerinin oturması, bench arkasında da Olympiacos taraftarının olmasıydı. Ben kalkıp Dostluk ve Barış Salonuna gitsem beni oturturlar mı orada acaba. 


İlk maçta farkı açıp açıp sonradan yakalandığımız Valencia deplasmanına gidiyoruz şimdi. O farkı korusaydık bugün daha rahat gidecektik şimdi pamuk ipliğine bağlı 2 sayı ile gidiyoruz. Her şeye rağmen Valencia'yı yenecek gücümüz de var orada. Ama hiç buralara kalmamamız lazımdı. 


Efes Pilsen için de bir iki şey söylemek lazım. Aslında EL onlar için geçen hafta Madrid mağlubiyeti ile bitti. Siena'nın kendi evinde üstelik sadece 2 sayılık dezavantaja sahipken maç vermesini beklemiyordum. Maçın özetlerine bakabildim, maç esnasında twitter'dan takip ettiğim kadarı ile hakem katliamı olmuş. Bunu beklemeyen var mıydı aramızda, bence yoktur. Sorun sadece hakemler değil Efes Pilsen'de 4 senedir bir takım işler yanlış yapılıyor. Bu yanlışların adresi belli, 4 senedir değişen hoca ve oyuncusu sayısının hesabı yok ama değişmeyen isimler var orada. Çok değerli, pek mühim medya mensupları arkadaşlar bu isimler hakkında iki kelime yazamazken (malum deplasmanı var reklamı var bu işin), tamamen gönüllülük esasıyla işler yapan çok ama çok değerli blogger arkadaşlara yükleniyor bir kısım taraftar. Öyle taraftara da böyle yönetici yakışır zaten. Bu profilin dışında olan taraftarlar zaten bu yazdıklarımı üstlerine alınmaz. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...