31 Mayıs 2010 Pazartesi

Bu Havada Basketbol Konuşulur Mu ?


Haberler ziyadesiyle can sıkıcı. Bir yandan insanlık ayıbı işleyen İsrail, diğer yandan şehit olan gencecik 6 evladımız. Kanın eksik olmadığı bu coğrafya'da TBL Final serisini yorumlamak, fikirlerimizi paylaşmak için, Aysın Abi, İlker Fatih ve Kerem ile birlikte Fenerbahçe tarafı olarak, bu akşam 20:00'de SKY TURK'de Basketbol Panorama programında olacağız. Şu ortam ziyadesiyle can sıkıcı , mümkün mertebe yorumlamaya çalışacağız biz de.

Civciv Çıkacak, Kuş Çıkacak




Geçtiğimiz hafta Lioubo Sokolova'yı renklerine bağlayarak gücüne güç katan Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımı, yeni bir yıldızı daha kadrosuna katmaya hazırlanıyor.

Fenerbahçe Acıbadem Bayan Voleybol Takımı yeni sporcusunu, yarın 11.00'de, Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu Basın Odası'nda yapılacak imza töreniyle kamuoyuna tanıtacak.

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ


Hastasıyım şu resmi sitenin açıklamalarının cidden. Her biri ayrı bir fenomen, yahu anlaşmışsın imza törenine getiriyorsun daha neyin saklaması bu, Leonel Marshall'da da aynı haltı yemediniz mi. Hiç mi akıllanmazsınız...

Bir sözüm de Acıbadem Grubuna. Oyuncularla % 100 anlaşmadan neden haberleri çıkarttırıyorsunuz. Şimdi yarın hangisini açıklayacağınız belli değil de ondan mı böyle oluyor bu haberler. Halbuki sizler Skowronska ile anlaşalı nerdeyse 3-4 gün oluyor, yoksa şapkadan Lo Bianco mı çıkartacaksınız ondan mı bu gizem...

Aynı şu karikatürdeki gibi halimiz, adamlarla anlaşıyoruz 3-4 neyse ama ismini açıklamaya gelince "almam" diyen karakter gibiyiz. Anlaştık ama isim vermeyiz...

Buradan da Yiğit Özgür'e selam olsun, karikatürünü kullandık helal etsin artık :)

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Şampiyonluk Çok Yakın


Son maç öncesinde Efes cephesinden kötü haberler geldi. Zaten sıkıntılı olan guard rotasyonları Kerem'in de sakatlanmasıyla iyice sıkıntıya girdi. Thornton'un sakatlığıyla zora giren Efes Pilsen için iyi bir haber değil tabiki de. Fenerbahçe cephesinde işler yolunda özellikle 17 sayıdan geri dönerek kazanılan galibiyetin moralleri çok üst seviyeye çektiğine inanıyorum. Bu galibiyet bana geçen yıl seride 2-0 öndeyken 15 sayıdan maç veren Fenerbahçe'yi hatırlattı. Geçen yıl kırılma noktası o maçtı, Fenerbahçe nedendir bilinmez toparlayamadı ordan sonra bir türlü. bu galibiyetin de Efes için benzer bir etki yaratacağını düşünüyorum, Bu demek değildir ki Efes direnç göstermeyecek ancak direnç gösterecek kadar dayanabileceklerini sanmıyorum.

Son maç göreceğimiz en muhtemel senaryo Ender'in olmadığı dakikalarda guard bölgesinin Rakocevic ile doldurulması olacaktır. Rakocevic top getirmeye çalışırsa muhtemelen Fener kısalarının ön alan presi ile karşılaşacaktır. Ergin Ataman'ın da bu zaafı bildiği için topu mümkün mertebe Smith ile getirmeye çalışacağını düşünüyorum. Bu noktada yapacakları olası hatalar maçın akıbetini belirler diye düşünüyorum. Fenerbahçe için çok ekstra bir oyun planına ihtiyaç yok, seride kazandıkları 3 maçta da ön alanda etkili pres ve iyi savunma ile kazandılar. Tabi hücumda ısrarla içerden oynamayı tercih ettiler kazandıkları tüm maçlarda, yani formül basit aslında. Ben bu formülden vazgeçeceğini sanmıyorum Ertuğrul Hoca'nın.


Ligin genelini değerlendirmek için vaktimiz olacak, dün SKY TURK'te Basketbol Panorama programına konuk oldum, muhtemelen Pazartesi günü de eğer Fenerbahçe şampiyon olursa, özel bir yayın olacak orada da olacağız. Ligin genel değerlendirmesini oraya bırakıyorum, daha sonra bu satırlara taşırız.

Formula 1 olduğu hafta final serisinin son maçının olması büyük talihsizlik, üstelik kuzenimin nikahı sebebiyle basket maçına anca yetişebiliyor olmam daha büyük talihsizlik. Sağlık olsun diyelim keyifli bir hafta sonu diliyorum hepinize.

28 Mayıs 2010 Cuma

SKY TURK BASKETBOL PANORAMADAYIM


Belki bir çoğunuz zevkle izliyorsunuz bu programı, malum final serisi ile birlikte taraftarların da katılımın olduğu bir program oldu. Daha önceki bölümlere iştirak etmemiştim, yedek oyuncu olarak hocam görev verdi bugünkü programa çıkıyoruz. Çıkıyoruz diyorum sizlerin de bildiği gibi Fenerbasket ve Vamos Bien'den değerli arkadaşlarım Marko (İlker), Neo (Fatih ) ve Tozlu Parkeler (Aydın Abi ) ve bir Fenerbahçeli rendkaşımız daha programda olacağız. Dünkü muhteşem geri dönüşü hep beraber tartışacağız. Program saat 20:00'de SKY TURK'te. Programa interaktif olarak katılabiliyorsunuz.

Sorularınız için

www.twitter.com/skyturkbasket

basketbolpanorama@skyturk.tv

27 Mayıs 2010 Perşembe

Yeni Sezon'da Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı


Taurasi transferi ile fitili ateşlemişti Fenerbahçe. Hemen ardından Laszlo Ratgeber gibi kaliteli bir coach ile anlaşıldı. Aslında şu iki hamle bile mantıklı işler yapıldığının göstergesiydi.. Uzun transferi için zaten söylentiler ayyuka çıkmıştı, Ivana Matovic'in de mantıklı bir hamle olduğunu düşünüyorum. Aşağı yukarı Nevriye ile aynı özelliklere sahip hatta şut konusunda ondan biraz daha iyi bile diyebiliriz. Hem takıma vereceği katkı hem de Nevriye'nin her maç alacağı sürenin biraz daha kısalması yönünd evereceği katkı ile Fenerbahçe'ye güç katacağına inanıyorum ben.

Yerli forvet olarak Şaziye İvegin ile anlaşmak tercih edilebilir bir hamle gibi gelse de, iki senedir istenen form düzeyinin çok uzağından olan Şaziye biraz soru işareti olan transfer gibi. Ama neticede Fenerbahçe kulübünü bilen , coach ile daha önce Spartak'ta çalışmış, EL tecrübesi de olan bir takviye Şaziye. Eğer hazırlık dönemini iyi geçirip form tutabilirse, benchten çok ciddi katkılarda bulunabilir bu sene. He tabi bizim gönül isterdi bir Kübra olsun ya da Gülşah olsun ama ne yapalım, sanırım coach Ratgeber'in de tercih ettiği bir isim olmuştur Şaziye.

Şimdi eksik olan bölge 4 numara, orası için de çeşitli söylentiler var. Penny'nin durumu net olarak belli değil, bildiğim kadarıyla AB oyuncusu sayılabilme ihtimali var, hukukçular halen daha üzerinde bu konunun. Sanırım bu duruma göre oraya gelecek son yabancıda şekillenecektir. Eğer oraya bir Avrupa'lı daha alacaksak Ebony'nin kadroda tutulması da çok mantıklı olabilir.

Sonuç itibariyle takım kimyası yönünden baktığımda Fenerbahçe'nin daha mantıklı transferler yaptığını düşünüyorum, eğer arzu edilen performanslar alınabilirse oyunculardan, Final Four uzak değil. Uzak değil dedim zira rakiplerin ikisi tam gaz devam ediyor, dış kulvardan çaktırmadan ilerleyen Ros Caceres'e de bakmak lazım tabi ama. Bu sene Bayanlar Euroleague'in ciddi bir çekişme içinde olacağını düşünüyorum ben.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Dinara'nın Çilesi


Geçen sene Venus Williams ile girdiği polemik, dünyanın 1 numarasıyım ama 100 numarasıymışım gibi davranıyorlar diyerek ağlaması vs. gibi olaylarla gündeme gelmişti. Her ne kadar bir Grand Slam kazanamasa da DOHA'daki final turnuvasına kadar dünyanın 1 numarasıydı. DOHA ile birlikte herşey tersine dönmüş gibi Dinara Safina için, işin ilginç yanı geçen yıl final oynadığı Roland Garros'ta bu sene ikinci turda hem de uzun bir aradan sonra geri dönüş yapan 39 yaşındaki Kimiko Date Krumm'a elenmesi. Kimiko Date bu galibiyetle Roland Garros'ta maç kazanan en yaşlı ikinci bayan tenisçi oldu. Eğer yanlış hatırlamıyorsam ilki Martina Navratilova'ydı. Sonuç olarak Dinara için hayat devam ediyor, kuşlar böcekler vs. vs. Abisi gibi sürekli finalleri zorlayıp şampiyonluğa nadiren ulaştığı bir kariyeri olacak herhalde bu gidişle...o sebeple fotofaki halini daha çok görürüz diye tahmin ediyorum...

Oynayan Kazandı


Gittik İpekçi'ye, severiz sevmeyiz kırgınlığımız var ayrı şeyler bunlar, takım finalde şampiyonluğa koşarken yalnız bırakmak taraftarım diyen adamın yapacağı iş değildir. Maçın teknik analizine girmek istesem de giresim yok, Smith'in attığı üçlüklerin teknikle falan açıklanır yanı olamaz yani. 12 / 26 üçlükle oynayan bir Efes Pilsen var sahada, Fener ise sadece 16 üçlük deneyip 7 isabet bulmuş. Tersine dönmüş sanki oyun planları. Tabi en kritik noktalarda Efes'in yüksek yüzdeli faul isabetleri de farkın kapanmasında etken oldu. He tabi o faullerin kaçı doğru, kaçı yanlış düdük, o da ayrı tartışma konusu. Hakemler için konuşmak istemiyorum artık, Fenerbahçe'li olduğum için demiyorum, bir basketbolsever olarak söylüyorum, hakemlerimiz rezil durumdalar. Bütün sezon rezillerdi gram ilerleme yok bu durumda, final serisinde. Fenerbahçe'de Ukic Efes'e ters geliyor dedik neticede 3 maçtır kırılma noktalarında onun performansı belirleyici oluyor. Thornton'un sakatlığı Efes Pilsen'i sandıklarından daha fazla etkileyecektir diye düşünüyorum. Özellikle savunma direncinin tüm maça yayılmasında etkisi olan bir oyuncuydu, aynı direnci mevcut istikrarsız yabancılarla yakalaması çok zor Efes'in. Üstelik Kasun'da % 100 hazır değil henüz sanırım, dün Ataman mecbur kalmadıkça oyuna almadı kendisini çünkü. Fenerbahçe'de parantez açılması gereken bir oyuncu varsa o da Vidmar olacaktır. Gerçi onu başka zamana bırakayım ayrı bir yazı konusu olur kendisi bana. Ömer Onan'ın ön alanda Ukic'e ayak uydurması Fenerbahçe'de savunma dozajını bir iki kategori yukarı çekiyor direkt. Fenerbahçe Efes'in sert savunmasına biraz daha alternatifli hücum edebilseydi dün iş bu kadar sıkıntıya girmezdi. Önümüzdeki sene Greer takımda tutulacaksa 1 numaraya mutlaka birisinin alınması lazım, hani Ukic'in kaldığını varsayıp Ukic'in yanına bir isim alınması şart diyorum. O şekilde olursa Greer'in de performansı yükselecektir. Sonuç olarak son topta Mirsad'in bloğu ile gelen galibiyet, geçen seneden kalan piskolojik hasarı da aldı bayağı. Hem tribünlerdekiler hem de oyuncular rahatladı. Perşembe günü biraz daha farklı bir seyirci ortamı olacaktır maçta, daha baskılı olacağını düşünüyorum ben. Bu arada maçın sonuna doğru Efes Pilsen tarafında bir kavga çıktı ama nedir, ne değildir bilemedik anlayamadık. Kendi içlerinde mi kavga ettier dışarıdan birileri mi sızma yaptı aralarına anlamadık. Gerçi kendi içlerinde bile olsa faturasını Fener'e keserler, serinin kırılma anlarından biriydi, oyuncularımızın morali bozuldu falan derler onlar gene. Yenilen pehlivan güreşe de doymaz, yenilgiye bahane bulmaya da doymaz...

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Fener'li Uyuma , Uyandır...


Sayın Özilhan Rusya'dan buyurmuş, yasa bu haliyle çıkarsa kapatmaktan başka çaremiz yok. Peki gerçekten tek çare kapatmak mı ? Açık konuşayım yasa tasarısına ben de karşıyım, ama karşı olmamın sebebi, alkol gibi isteyenin içip, isteyenin içmeyeceği ve reklamı zaten sınırlı olan bir şeyi tamamen yasaklamak gibi bir zihniyete dayanıyor. Ya da kısaca İran'a benzetsek şu ülkeyi ne güzel olur yahu kafalarının ürünü. Cem Yılmaz'ın son DVD'sindeki nüktedan bölüm geliyor aklıma.

- Cem Bey sizin filmlerinizde çok küfür var , çocuklara kötü örnek oluyorsunuz
- E çocuk beni örnek alıyorsa neden film çekmiyor ?

Bu da o hesap yani, çocuk Kaya'yı smaç atarken görünce, vaaay bira içince boyum uzuyor potaya smaç basıyorum diye mi düşüneceğini hayal ediyorlar herhalde. O yüzden yasaklayalım diyorlar. Değme bilim-kurgu, fantastik filmlere taş çıkartır yani bu düşünceler...

Anak Sayın Özilhan'ın ikide bir çıkıp kapatmaktan başka çaremiz yok demesi, bana biraz fazla demogoji kokan, ajitasyon içeren ve samimiyetsiz geliyor. 30 senedir Türk Basketbol'unun hizmetindesiniz, sayısız yıldız oyuncun alt yapınızdan çıktı, bu ülkeye basketbolu sevdirdiniz, bir nesil Larry Richard'la, Ufuk Sarıca ile Petar Naumoski ile büyüdü. Bunları inkar eden taş olur zaten, peki derdiniz ve tek amacınız gerçekten Türk Basketbol'una hizmet etmek mi... Çünkü basketbola hizmet edeceksiniz bunu hangi isimle yaptığınızın bir önemi yoktur, Ha Efes olmuş, ha Anadolu Holding , ha Alternatif Bank vs. vs. Bu konuda haksızsam söyleyin lütfen, benim tek derdim basketbola hizmet olsa ve bir sekilde belli bir markamı bu iş için kullanamıyorsam başka markamı kullanırım, çünkü derdim basketbola hizmet etmek, reklam ikinci planda benim için. Ama bizim hizmet etmek istememize engel oluyorlar diyip, ardından da kapatırız ha demek komik oluyor cidden. Bu arada sağdan soldan fısıltı gazetelerini devreye sokup el altından EFES PİLSEN , Partizan ve CSKA ile görüşüyor haberlerini servis etmekte, o bizim çocukluğumuzda bildiğimiz gördüğümüz EFES PİLSEN ekolünün son icadı herhalde. Ya da o ekol biteli çok oluyor da kendinize mi itiraf edemiyorsunuz...Geçen yıl da şubeyi kapatırım tehditi dedikoduları ayyuka çıkmıştı, EFES camiasında bir refleks bu herhalde. Zora gelince misketlerimi verin ben oynamıyorum demek. Bakınız gene bir final serisi oynanıyor, ama ne hakemlerin kötü performansından (ki sezonun nerdeyse tamamında iyi performans göremedim ben), bahsediliyor ne de hemen hemen her pozisyon itiraz eden Ergin Ataman'dan. Bizim için seri baştan kırıldı diyor Efes tarafı, neymiş bu yasa tasarısı yüzünde oyuncuların morali bozulmuş. Aranızda bir tane akıllı yönetici dahi yok mu. Yasa tasarısının kabul edilse bile 1 Ocak 2012'den önce yürürlüğe giremeyeceğini okumuyorlar mı ? Yoksa okudukları işlerine mi gelmiyor. Sayın Özilhan Fenerbahçe'nin salonu için bana da verseler arazi ben de yaparım demişti, hiç salon yapmak iççin arazi istediniz mi sayın Özilhan...Gelin beraber yapalım dediğinde Aziz Yıldırım niye çark ettiniz, hadi o zaman 30 senedir basketbola çaktığınız bir çivi olsun da bir salon yaptırın, tuğlalarını ben taşırım sırtımda. İşinize gelince spor kulübüyüz vs. işinize gelmeyince bak kapatırım ha tehditi...Uyuma Fener'li , uyandır herkesi birileri gene olayları başka yöne çekmeye çalışıyor.

Grand Slam Günleri Yeniden


Teniste sezonun ikinci Grand Slam'i ki benim de en sevdiğim bölüm olan Roland Garros başladı. İlk gün çok sürpriz yok desek yeridir. En büyük sürpriz geçen yılın finalisti Azarenka'nın elenmesi oldu denebilir. Çok sürpriz olmasa da Shuai Zhang'in Petrova'ya elenmesine de şaşırdım açıkçası biraz ben. Gönül isterdi ki Marsel'de ana tabloya kalsın ancak Simone Bolelli'yi geçemedi maalesef tenisçimiz. Roland Garros'taki tek temsilcimiz İpek Şenoğlu. İpek çiftlerde partneri Tatiana Poutchek (Belarus) ile 2. tura çıkmak için mücadele edecek. Rakip turnuvanın 14 numaralı seri başı olan Vera Dushevina & Ekaterina Makaraova çifti. İpek' başarılar diliyoruz.

Turnuvada ilk günün toplu sonuçları aşağıda (NTVSPOR'a teşekkürler beni kurtarmışlar zahmetten )...

ERKEKLER

Marin Cilic - Ricardo Mello 6-1, 3-6, 6-3, 6-1
Nicolas Massu - Fabio Fognini 1-6, 6-3, 6-2, 3-6, 3-6
Olivier Patience - Thiemo De Bakker 4-6, 7-5, 4-6, 3-6
Laurent Recouderc - Robin Soderling 0-6, 2-6, 3-6
Janko Tipsarevic - Alejandro Falla 1-6, 2-6, 3-6
Mikhail Youzhny - Michal Przysiezny 6-1, 6-0, 6-4
Guillermo Garcia-Lopez - Rainer Schuettler 7-5, 6-4, 6-2
Albert Montanes - Stefano Galvani 6-3, 6-3, 6-3
Julien Benneteau - Ernests Gulbis 6-4, 6-2, 1-0 (bıraktı)
Daniel Brands - Jo-Wilfried Tsonga 6-4, 3-6, 2-6, 7-6, 5-7
Somdev Devvarman - Marco Chiudinelli 3-6, 6-3, 3-6, 6-3, 3-6
Josselin Ouanna - Lukasz Kubot 7-6, 6-7, 6-2, 6-4
Stephane Robert - Tobias Kamke 0-6, 4-6, 3-6
Edouard Roger-Vasselin - Kevin Anderson 1-6, 4-6, 6-3, 7-6, 6-1
Juan Ignacio Chela - Ryan Sweeting 6-0, 6-4, 7-6

KADINLAR

Dominika Cibulkova - Ekaterina Ivanova 6-2, 6-0
Mathilde Johansson - Chanelle Scheepers 2-6, 4-6
Svetlana Kuznetsova - Sorana Cirstea 6-3, 6-1
Christina Mchale - Varvara Lepchenko 5-7, 3-6
Elena Vesnina - Andrea Petkovic 6-4, 1-6, 4-6
Gisela Dulko - Victoria Azarenka 6-1, 6-2
Jose Martinez Sanchez - Akgul Amanmuradova 2-6, 4-6
Karolina Sprem - Maria Kirilenko 6-7, 4-6
Flavia Pennetta - Anne Keothavong 6-2, 6-2
Aravane Rezai - Heidi El Tabakh 6-1, 6-1
Yvonne Meusburger - Claire Feuerstein 7-6, 6-3
Johanna Larsson - Anastasija Sevastova 6-2, 6-2
Anna Chakvetadze - Angelique Kerber 7-5, 6-7, 4-6
Patty Schnyder - Venus Williams 3-6, 3-6
Agnes Szavay - Stephanie Foretz 6-2, 6-2
Shuai Zhang - Nadia Petrova 0-6, 3-6

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Papaz Bu Sefer Pilav Yemedi


İlk maçın sonunda, Fener'in bu kadar yüksek yüzdeli oynayamayacağını, Efes'in de bu kadar berbat hücum etmeyeceğini söylemiştik. Aynen dediğimiz gibi de oldu. Anlayamadığım nokta Kasun'u tribüne yollayıp Nachbar ile oynayan Efes'e karşı Fener'in neden 29 3 sayılık atış denemesi yaptığı. Yani pota altında çok rahat üstünlük kurma fırsatı varken, üstelik de ilk maçı bu şekilde güle oynaya kazanmışken, dış hücum ısrarının nedenini çözemedim. Ribaundlarda çok savaşmasına ve üstünlük kurmasına rağmen Fenerbahçe takımı son noktayı koyamadı bugün.

Maçın kırılma noktası Greer'in hücumda takımı oynatamadığı andı. Zaten farkta o esnada açıldı, gerçi son çeyrekte Fenerbahçe bir ara 4 sayı ile öne geçmesine rağmen, bunu koruyamadı. Saymadım ama tepe pick&roll'erinden herhalde bir 25 sayı yemiştir. 11 asisti var Ender Arslan'ın bunun herhalde 7-8 tanesi pick&roll'de gelen asistlerdi. Sonuçta aynı hücum setine bu kadar sayı verip , eksik pota altına sürekli dışarıdan hücum ederseniz aldığınız mağlubiyet son derece normal oluyor.

Fenerbahçe kenar yönetiminin anlayamadığım işleri arasında, Greer'de gereksiz ısrarı geliyor. Bir de son periyotta 4 sayı öne geçmişken, zone press uygulamaması. Zira bir kez uyguladılar ve orda da Efes için top kaybı oldu.

Aklıma takılan noktaların başında hakemler geliyor. Sn. Ergin Ataman twitter hesabından ağlıyordu hakemler şöyle böyle diye. Sayın Ataman rezil hakem yönetimi dediğiniz bu akşamki hakemlerin yönettiği gibi olur. İlk maçta namusları ile maç yöneten hakemlere dil uzatmayın bari. Kaya'nın şu maçı 1 faulle bitirmesi herşeyi özetleyen nokta zaten.Enteresan bir ülkeyiz vesselam, Servet Alex'den daha az kart görür, bütün maç her perde'de kalçasını çıkartan, her penetrede koluyla rakibini açan Kaya tek faulle bitirir maçı falan, böyle bir ülkeyiz işte.

Son olarak lafım da Polis'e. Gidin kardeşim istemiyoruz sizi salonlarda stadyumlarda. Varlığınız ortamı germekten başka hiçbir işe yaramıyor. Maç bittikten sonra sallana sallana çıkan Efes taraftarına utanmasa evine kadar eşlik edecek olan bu kardeşlerimiz, söz konusu FB,GS,BJK taraftarı olunca coplarını kullanmaktan hiç çekinmiyorlar ama. İsyan eden taraftara " Ne diyosun lan sen" diye gelen amir 3 dakika sonra merdivene çıkıp, bir saniye dinleyin beni diye şirinlik yapmasını biliyor ama. Cidden istemiyoruz sizi, ortamı germekten başka bir işe yaramıyorsunuz...

Yoğunum, Yoğunsun, Yoğunuz


İş yükümün çokluğundan dolayı iyice boşladım valla, doğru düzgün takip edemez olduk spor dünyasını. Her neyse kısa kısa notlar ile geçelim.


- Serinin ikinci maçı için bugün Ayhan Şahenk'te olacağım, muhtemelen laptop ve fotoğraf makinemi de yanıma alırım, gene guzel bir yazı çıkar akşama.

- Akşama dedik de unuttuk sanmayın, CL finali var bu akşam. Maç çıkışı Vamos Tayfa ile birlikte çökeriz bir yerde, Inter'li olanı dışlarım çok pis yalnız haberiniz olsun.

- Şu Twitter çıktı mertlik bozuldu, Ergin Ataman'ın yazdıkları hiç hoş değil, geçen yıl seride dopingli oyuncun çıkmış dönen olayları herkes biliyor, Fenerbahçe taraftarının sana bu noktadan girmesinden daha normal ne olabilir ki. Karşı Efes tribünündekiler de Bursa diye bağırıyorlardı yani, Nedim Karakaş'ta çıkıp bu çocukları Bursa diye bağırtanlar mı desin... Ayrıca o tezahüratı çıkartan da bendim tribünde, 3 kişi ile başladık bir anda tüm tribün katıldı. Sanki yöneticilerin emriyle yapılmış gibi göstermenin manası yok,tribün işi eğlence işidir, küfür etmeden rakip takıma laf sokabiliyorsan en güzelidir hatta, kaldı ki bizim yöneticilerden seni adam yerine koyan biri olduğunu da sanmıyorum zaten...

- Dün çocukluğumdan beri bir türlü yapamadığım bir şeyi yapıp Dünya Kupası 2010 çıkartma albümü aldım, azimliyim full şekilde halledip bu albümü, sonra da saklayacağım. İlerde çocuğuma gösteririm.

- Nike'in reklam filmi cidden çok başarılı olmuş, izleyenler izlemeyenlere anlatsın, link vermesin ama, hazıra konmasın kardeşim izlemeyenler :) Bak ben veriyor muyum link falan.

- Bilenler bilir çok iyi bilmesemde yaz sezonunda bisiklet turlarını takip edip sizlerle paylaşmayi seviyorum, şimdi bu konuda benden çok daha donanımlı bir blog var Camion Balai isimli harika bir blog var. (ki Caner Eler'e teşekkür etmek lazım sağolsun sayesinde varlığından haberdar olduk. ) Meraklısına şiddetle tavsiye ediyorum...

- Kafayı toparlayayım biraz da Tenis sezonu hakıında yazmak lazım, oyuncularımız çeşitli turnuvalara giriyorlar, onlara da bakmak lazım.

21 Mayıs 2010 Cuma

Elde Var Bir


İş çıkışı koşturduk salona, yolda Tozlu Parkeler ile buluşup yola devam ettik. Vamos'un kalanıyla 4. Levent'te buluştuk sonra biz halkın takımının taraftarı olarak otobüsle yolumuza devam ettik, bazı arkadaşlar bu kıyafetimle halk otobüsüne binmem ben diye burjuvalık yaptı ama olsun :)

Her neyse efendim gittik salona, içimize Orlando Magic ruhu kaçmış gibi şutlarda isabetli oynamaya başladık. Ama şutların isabetinden ziyade, savunma direncimiz beni ziyadesiyle memnun etti. Bu arada Ukic geldiğinden beri Efes Fener'i yenemiyor. Ukic oyun tarzı olarak Efes Pilsen'in yetersiz guard rotasyonuna (ki bu rotasyon aynı zamanda milli takım rotasyonu oluyor) karşı resmen şov yaptı. Ergin Ataman'ın geçen yıl Feneri sürklase eden 4 kısa'lı oyun planına, Fener bu sefer çok güzel karşılık verdi. Bir ara Thornton Mirsad'ı tutuyordu resmen. Bu şekilde oynadığı sürece Efes'in Fener'e üstünlük kurması beklenemezdi zaten. Fener maçın başından sonuna kadar istikrarını korudu, 3. çeyrek başında fark eridi biraz ama gene toparlamasını bildiler. Gördüğümüz kadarıyla Fenerbahçe'nin savunma seviyesi burdan aşağı düşmeyecek, muhtemelen şutlarda her zaman bu kadar istikrarlı olmazlar ama. Ama gene de elinizde Ukic varken, rakip takım icin tam bir kabus durumu var. Fenerbahçe kısaları oyuna ciddi derecede etki etmek isterse, Efes'in buna karşı koyabilecek kalitede bir rotasyonu yok zaten. Efes pota altında biraz daha ağır basıyor gibi gözükse de, bu da tamamen Semih, Oğuz ve Mirsad'ın o gün eşref saatlerinin mi, eşşek saatlerinin mi olduğu ile alakalı. Ki kazma denilen Vidmar bile inanılmaz bir savunma sertliği katıyor takıma, Olimpja'da oynamak yaramış Vidmar'a.



Sonuçta Fener her zaman bu kadar yüzdeli atmaz, Efes'te her zaman bu kadar kötü üç sayı yüzdesi ile oynamaz, serinin diğer maçlarında biraz daha başa baş mücadele bekliyorum ben açıkçası. Serinin kilidini pota altındaki performanslar açacak gibi gözüküyor. Zira kısa rotasyonunda aşağı yukarı ne yapacağı belli oyuncular var iki takımda da. Serinin kalan maçlarında biraz daha çekişmeli ve zevkli mücadeleler izleyeceğimizi düşünüyorum. Bu arada bir lafım da Ergin Ataman'a. Yani her şeyi anladım, hakeme itiraz etmeyi seviyorsun tamam da, Ömer Onan'ın fast break'te panyadan bıraktığı turnikeyi kesen oyuncunun bloğuna itiraz etmek neyin nesi oluyor çözemedim. Heyecandan topun önce panyaya çarptığını mı çözemedin nedir yani, basketbol faciası yani o pozisyona itiraz etmek. Ergin'dir ne yapsa yeridir diyelim bari.

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Tarifi Yok Bu Duygunun



Dün akşamın ardından şu yazı panelini açıp bir şeyler karalamak bile zor. Neticede oyundur bu kazanmak olduğu kadar kaybetmekte var. Değerli Blogdaşım Arkhe'nin maç sonu yazısını okuyunca ben bunun üstüne bir şey yazmam arkadaş diye geçirdim içimden. Kendisi de sağolsun paylaşmama izin verdi o güzel yazısını. Benim için bu yazıdan öte söylenecek söz yok düne dair..


2006'dan sonra bu beni çok yıkmadı, son düdükten sonra büyük bir sükunet içinde yerime oturup etrafı izledim.. Aslında o gerizekalı anons olmasaydı belki birçok taraftar kaybetmeyi benim gibi karşılayacaktı..

Şampiyonluk gelince dünya yanacaktı, o şampiyonluk kısa bir süreliğine gelip gidince Fenerbahçeli kendi dünyasını, Saraçoğlu'nu yaktı..

Kaleciler, hakemler, federasyon bu akşam hepsi temizlendi.. "Aziz Yıldırım ligi satın aldı" lafları lazım oluncaya kadar rafa kalktı.. "Kupayı Trabzon'a verdiler, karşılığında ligi aldılar" diyenler şimdi Bursaspor camiası ile birlikte şampiyonluk kutluyor.. Sezon boyunca bunları söyleyenler şimdi biraz utanırlar mı? Hiç sanmam.. 2006'dan biliyorum..

Ülkenin %70'i bu akşam çok mutlu, hep birlikte savaştılar ve çok istedikleri şampiyonluğu aldılar.. Bursaspor başkanı Yazıcı bile "Bursaspor'un şampiyonluğu için tüm Türkiye'yi kutluyorum" dedi.. Adam haklı, bu şampiyonlukta sesini Bursa diye bağırırken kısan Trabzonspor taraftarının, kendi maçına skor almak için bile bakmadan Fenerbahçe maçını dualarla takip eden Galatasaraylının, takımının rakibine teslim olmasını gönülden isteyen Beşiktaşlının yani kısaca herkesin payı var..

Direkler, kaleci ve savunmanın çıkardığı toplar, 10'dan fazla gol pozisyonu ama rakibin tek atağında ortaya doldurulan topun gol olması.. Bu takımın buraya kadar geleceğini bile kimse tahmin etmiyordu. Bu maçta da ellerinden geleni yaptılar, rakibi adeta ezdiler, kazanmak için her şeyi denediler ama olmadı işte..

Artık Fenerbahçe'ye daha sıkı sarılmaktan başka yapacak bir şey yok.. Bir topun içeri girmemesi bu kulüp üzerinde yıkım etkisi yaratmamalı.. Hep birlikte üzüleceğiz ama ayağa kalkmak lazım, kalkamayacak olan da bence biraz uzaklaşsın.. Fenerbahçe'yi de yanına çekmesin..






Ben Fenerbahçe'yi böyle günlerde daha çok seviyorum..

STEREO CIPPOLA

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Taurasi Nihayet Resmen Fenerbahçe'de





Taaa Şubat ayından dillendirmiştik mevzuyu aslında, ama kısmet sezon sonunaymış. Hayırlı uğurlu olsun dünyanın en iyi oyuncularını çubuklu forma altında bize izleten herkese sonsuz teşekkürler...

Dünyanın En Büyük Spor Kulübünün Taraftarı Olmak



Hiç de şaka yapmıyorum gayet ciddiyim bu konuda, belki bir Barcelona'yı kıyas kabul edebilirim ama onlar da futbol ve basketbol dışında pek yoklar. Zaten Fenerbahçe'nin olduğu model gibi bir modele sahip takım da yoktur sanırım. Neyse efendim düştük yine yollarına Fenerbahçe'nin. Vapur sefasının ardından Eminönü'nde Balık Ekmek molası verdik, valla özlemişim orada oturup balık ekmek yemeyi iyi oldu. Bu sefer sevdamızı haykırmaya imkan yoktu, malum kaçak girdik içeri. Rengimizi belli etmedik. Hoş gerçi yerimiz GS benchinin arkasındaydı, maçtan önce Zafer Hoca ile göz göze geldik, tanımaması mümkün değildi, inceden bir sırıttı bozuntuya vermedi sağolsun. Maça GS çok hızlı başladı , biz tam kenarda serinin diğer maçları gibi olacak derken, bu sefer erkenden dur dedi kraliçelerimiz. Özellikle 2. çeyrekte harika bir savunma performansı gösterdiler. Hücumda da şutlar girince Fenerbahçe avantajı yakaladı. Bu arada zor bir şey tabi yaaa bu da kaçar mı diye tepki verirken GS'li oyuncuya aslında içten içe sevinmek. Ama bir basketbolsever olarak baktığımda cidden yaaa yuhh bu da kaçar mı dediğim 3-4 pozisyon oldu maçta.


Devre arasında maça beraber gittiğimiz arkadaşlardan Kerem (Doktor'un Yeri ) ile konuşurken, 3. çeyrek başlangıcının çok kritik olduğunu ve GS'nin ciddi biçimde forse etmek için saldıracağı konusunda hem fikirdik.




Bu çeyrekte GS cidden çok agresif oynadı, özellikle savunmada gerçekten iyi işler yaptılar ve kaptıkları topları hızlı hücumlarla iyi değerlendirdiler. Bu çeyrek Fenerbahçe'de biraz durumu idare eder bir görüntü vardı, belki de enerjilerini saklamak için böyle oynadılar bilemiyorum. 4. Çeyrek'te başa baş oyun devam ederken Ebony Hoffman'ın şutunu bu kadar riske etmek intihar oldu GS için. Neticede Ebony orta ve uzak mesafe şutlarında bu kadar çok gelişim gösterdiği için en çok gelişme kaydeden oyuncu ödülünü aldı WNBA'de. Yani Yasemin kusuruma bakmasın ama , hani Yasemin horasan değil ki Ebony şutunu riske edesin. Tabi bir diğer kilit noktada Fenerbahçe'nin set hücumda iyi çevirdiği toplarla hep boş adamları yakalaması oldu. Misal bunun tam tersi olduğunda GS fast break'lerinde 3'e 1; 2'ye 1 hücumlara gereksiz pas trafiği yüzünden harcandı ki arada kaçırılan 3 boş turnikeyi saymıyorum bile. Bir iki kelamda maçın bayan hakemi hakkında edeyim. görebildiğim kararların nerdeyse hepsinde yanlış düdük çaldı. Yani şu ligin hakem kalitesini de arttırabilsek biraz, bu kadar dünya starının oynadığı lige yakışır hale getirsek biraz süper olacak.

Maçtan aklıma düşen notlar kısaca şöyle

- Işıl Alben bütün maç yerinde duramadı, hatta son 2 dakika falan sanırım içeri kaçtı, totem yaptı belki de bilmiyorum.




- Maçın genelinde çok bir küfür olayı yoktu, maç sonunda topluca Aziz Yıldırım'a küfür edildi, kızlara yabancı maddeler atıldı. Mağlubiyetten sonra normaldir ama...

- Fenerbahçe yönetimi Aykut Kocaman'da dahil ordaydı nerdeyse, kim ne derse desin Türkiye'de sporu bu kadar destekleyen başka bir başkan daha yok.

- Adnan Polat'a da tebriklerimizi iletelim, salon boşaltıldıktan sonra kupa töreni esnasında Aziz Yıldırım'ın yanında olup centilmence alkışladığı için.

- Maçtan sonra GS'li dostlarımızla buluştuk çıkışta karşılıklı esprili laflarla takıldık birbirimize. Yani bizler bunu yapabiliyoruz madem neden burada rakip seyirci yok anlamıyorum. Spor kültürünü çok yukarı çekmemiz lazım sanırım.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

Ne Yaptın Marina

Bayan Basketten devam edelim. Marina Karpunina iyi bir basketbolcu olduğu kadar güzelliğiyle de dikkat çeker. Bu akşam tesadüfen Aykut kardeşimin uyarmasıyla gördüğümüz bir hadise , Karpunina hayranlarını derinden yaralayacak bir hadise. Bunu paylaşmazsak hayranlarına ayıp olur dedik. Alttaki resimde gördüğünüz üzere, bana göre Caster Semenya'nın bayan basket versiyonu olan Janel McCarville ablamız Karpunina'yı kapmış. Hani şekil şemal itibari ile Janel'in tercihine hiç şaşırmadım da, Karpunina beni şoka uğrattı. Hadi seçimine de saygı duyduk eyvallah dedik de , Janel'den başka kız mı yok sana be Marina...




Laszlo Ratgeber Fenerbahçe'de


Benim için süper bir haber diyebilirim açıkçası, kendisi Avrupa'da en beğendiğim coachlardan biridir. Final Four hedefi için seçilebilecek en doğru hocaydı.

Koçun kariyerindeki takımlar ve başarıları şöyle:

MiZo-PVSK (1993-2008)
Spartak Moskova (2008-2009)

1 kez Euroleague Şampiyonluğu (2009)
2 kez Süper Kupa Şampiyonluğu (2008, 2009)
9 kez Macaristan Ligi Şampiyonluğu (1995, 1996, 1998, 2000, 2001, 2003, 2004, 2005, 2006)
2 kez Euroleague İkinciliği (2001, 2004)
4 kez Euroleague Final-4'u (2001, 2004, 2005, 2009)
9 kez Macaristan Kupası Şampiyonluğu (1997, 1998, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2005, 2006)
9 kez Yılın Koçu Ödülü
2009 Yılında Avrupa Kadınlar Basketbolunda Yılın Koçu Ödülü


Spartak'ta çalıştığı sene Diana Taurasi ile birlikte çalışıyordu kendisi, eski talebesiyle gene buluşuyor. Fenerbahçe yönetimi Final - Four için elinden geleni yapıyor, hazır bu derece iddialı girişmişken olayı bir de Matovic transferi patlatsalar da , ben de bir tatlı huzur almaya gitsem Kalamış'a...

7 Mayıs 2010 Cuma

Mesai Yoğun Ama Vaktim Yok




Malum demiştik hayırlı işler var bu ara ailede onun telaşı içerisindeyiz. Artık çok az kaldı kısmetse Pazar günü, hayatımın en keyifli yorgunluğunu atmak icin ekran karşısına geçeceğim. Ama dün bu sezonun en zor ve en keyifli günüydü benim için. Pazar günü 13:00'de bile salona gidip maçlarını takip ettiğim Fenerbahçe Acıbadem'in kupayı kaldırışına salonda tanık olamamak üzdü beni fazlasıyla. Sağlık olsun daha nice kupalar alacağız biz ne de olsa. Bizlere 5 senedir yaşattıkları gurur aldıkları kupalardan daha değerli. 5 senedir "çubuklu'nun hakkını vereler asla yalnız kalmazlar" lafımızın amiral gemisi olan kızlarımızı kutluyorum.


Diğer altın kızlarımız da yıllardır istikrardan ödün vermeyen basketçilerimiz, dün belki de bu sezonun en silik performanslarından birini ortaya koymalarına rağmen sahadan galip ayrıldılar. Cumartesi günü düğün sebebiyle gene iştirak edemeyeceğim ancak bir şekilde Abdi İpekçi'ye gider destekleriz kızlarımızı. Onlar bunu hakediyor.


VAMOS FENER

4 Mayıs 2010 Salı

Hayırlı Bir Mola


Yok yok benim değil ablamın hayırlı işi bu. Artık son viraja girdik eskisi kadar takip edemiyorum, haliyle yazamıyorumda, işler de biraz yoğun olunca iyice boşladım burayı. Hayırlısı ile şu haftayı da atlatalım da sonrasında karalarız bir şeyler.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...